İyi düşün ve iyi olacak

Marsel RUSSO Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Yüzyılımız büyük bir terör saldırısı ile başladı. Bu hafta 11 Eylül saldırılarının yıl dönümü. Genelde batı dünyası, özelde Amerikan kamuoyunun henüz bu travmayı atlatamadığı, ve dünyada gelişen birçok olayı bir paranoya seviyesinde algıladığını söylemek çok ta abartılı olmasa gerek.
Normal siyasi tablo içinde erişilmesi olası olmayan hedeflere toplum düzenini bozarak, sosyal dengeleri allak bullak edecek açılımlar yaparak ulaşma, aslında bu yüzyılla sınırlı olmayan bir yöntem… Bu anlamda anarşi asırlar boyu huzuru, refahı etkisiz kılmada, toplumsal uygarlık seviyesini aşağılara çekmede, insanları birbirlerinden yabancılaştırmada etkili olmuştur. Soğuk savaş döneminde batıda yaşanan komünist avı da, doğuda totaliter rejimlerin anarşizme set çekmiş görünen yöntemleri de, katılımcı sosyal yaşantının olgunlaşmasını engellemiştir.
11 Eylül ile ardından gelen İstanbul, Londra, Madrid saldırılarını bu açıdan okursak, modern terörizmin yıkıcılığının çok daha kılcal boyutlarda etkili olduğunu görürüz. Bu aşamada saldırılarda yalnız insanların öldüğünü söylemek yeterli olmaz… İnsanlığın emrine sunulmuş olması beklenen teknolojinin tüm nimetlerinden faydalanılarak planlanan bu saldırılarla, tüm bir değerler sistemi çökmüştür. Toplumların karakterleri ulusal kimlikleri ile değil, dini ve etnik kimlikleri ile tanımlanır olmuştur. Farklılıklar şüpheyi, kini, hatta nefreti tetiklemiştir.
Medeniyetler çatışması teorisi doğru mudur yoksa abartılı mıdır?  Şu anda buna bir yanıt vermek çok ta kolay değil... Ancak başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın birçok yerinde görülen çatışmaların teması, bu konuya olumlu yaklaşılmasını engeller nitelikte… Rusya’nın kendi derdine düşmesinden sonra kendisini yeni dünya düzeninin kurucusu ve kollayıcısı şeklinde gören A.B.D.’nin dünya kamuoyunun genelinde onaylanmayan açılımları sorunun bir ucuysa ; terörü emellerine ulaşmada bir araç olarak kullanan ve bu kullanımı bir bakıma meşru gören marjinal, ancak etkili gruplar diğer ucudur. Ve bu iki ucun arasında savrulan çaresiz insanlar… Neyin doğru neyin eğri olduğunu yorumlayamayan, haberleri tarafsızlığını yitirmiş, olayları magazin boyutuna indirgemeye meyilli basından almaya mahkum edilmiş, çaresizliklerinin farkında olmayan insanlar…
Internet sitelerine kin ve nefret dolu yorumlar yazanlar, veya sokaklarda içeriğine tam da vakıf olamadıkları konularda slogan atanlar, bayrak yakanlar “kişiyi” öldüren terörün kurbanları değiller… Onların her biri insanlığı, sevgiyi, hoşgörüyü öldüren terörün doğal sonuçları aslında…
Geçen hafta Yahudi kültürünü tanıtmak amacı ile 30 Avrupa ülkesinde aynı anda düzenlenen etkinlikler sonrası bazı internet sitelerinde çıkan yorumlar (!) bu açıdan bakıldığında ulaşılan noktanın vahametini gösteriyor… Yazılanlar, yazanların hangi ruh haliyle bunları kaleme aldıklarını düşündürüyor kara kara… Örneğin, “Baş belası Yahudiler bitirilecek” şeklinde veciz bir sözle başlayan yorumu yazan mı, yoksa onu yayında tutan mıdır suçlu? Arap dünyasının duyarsızlığını göz önüne almadan, sömüren -  sömürülen edebiyatı yaparak Yahudileri Filistin’de yaşanan dramın tek sorumlusu görmenin, bunun etrafında bir kin ve nefret yumağı oluşturmanın yanlışlığını irdelememeye ne demek gerekir? 
Herneyse! Birkaç gün içinde yeni bir seneye adım atacağız. Önümüzde anlamlı kılmamız için bize kucak açan boş günler var. “İyi düşün ve iyi olacak”… Bu bilgelik dolu sıcacık deyişi aklımızdan çıkarmadan umutla bakalım o boş günlere. Her şey gönlünüzce olsun!

perspektif@salom.com.tr