Sukot Bayramı tatiline rağmen medyaya yansıyan gelişmelere bir göz atalım. Basında yer alan konuların en önemlileri gelecek ay ABDde gerçekleşecek İsrail- Filistin Barış Konferansı ; Filistinli tutukluların serbest bırakılması ve Başer Esadın İsrail hakkındaki söylemleri.
Barış Konferansı Annapoliste
Şimdiye dek İsrail- Filistin Barış Konferansının Washingtonda yapılacağını biliniyordu. Oysa konferansın Washingtona 45 km mesafede bulunan Annapolisteki Deniz Akademisinde yapılacağı açıklandı. Ilımlı bir iklime sahip Annapolisin, barış görüşmeleri için güvenlik açısından daha uygun bir mekan olduğu söylenebilir.
Söz konusu konferanstan olumlu bir sonuç alınırsa, seçilen yerin bunda rolü olacak.
Ama öyle bir netice çıkacak mı? Konferansa altı hafta kala soruların çok azına yanıt var. İyimser olmak mümkün değil. Durumun en olumlu yönü Olmert ile Mahmud Abbas arasında kurulan karşılıklı güven. Olmert, Abbas ve Başbakan Fayyad için , İsrailin yıllardır aradığı partnerleri bulduğu izlenimini taşıyor. Ve bir gün onlarla tam bir barışa varabileceğine inanıyor. Öte yandan Abbas, cesur ve iyi niyetli bir devlet adamı olarak gördüğü Olmertin bağımsız bir Filistin Devletinin kurulmasının İsrail için de en iyi çözüm olduğuna inandığının bilincinde.
Kudüs hakkında suskunluğunu koruyan Olmertin Başbakan Yardımcısı Haim Ramon gibi, kentin bölünmesi gerektiğine inandığı biliniyor. Böylece Kudüsün Arap nüfusunun yoğun bir şekilde yaşadığı doğu kesimi, Filistin Devletine ait olacak.
Olmert ile Abbas arasındaki en büyük fikir ayrılığı, zaman ve mekan konularında ortaya çıkıyor. İsrail başbakanı, Abbasın zaaflarını ve Hamasın gücünü göz önüne aldığında çözümü uzun vadeye yayıyor. Ayrıca Batı Şerianın güvenliğinin tam sonuca ulaşılıncaya dek Tsahalin elinde kalması gerektiğini düşünüyor.
İsrailin güvenlik endişesi
İsrailin endişesi teröristlerin Batı Şeriayı ele geçirmeleri ve buradan Kassam hatta daha ileri teknolojiye sahip füzelerle Tel Avivi ve Ben Gurion Hava Alanını hedef almaları.
Bu tehlikeyi önlemek için İsrail, daha uzun zaman sadece kendi askeri gücüne inanmak zorunda. Bu günlerde Batı Şeriada hemen hemen hiçbir terör girişiminin olmaması, bölgede İsrail askeri güçlerinin güvenliği sağlamasından kaynaklanıyor. Bu gün İsrail güçlerinin koruduğu güvenliği, uzun bir süre sonra Filistin Polisi ve güvenlik güçlerinin sağlayacağına inanılıyor.
İsrail ve Filistin güvenlik güçleri arasında tam bir işbirliği gerçekleştiğinde, Batı Şerianın bazı bölgeleri Filistinlilerin kontrolüne bırakılabilir. Kudüste durum daha da karmaşık. Zira Arap nüfusunun yoğun olduğu bir mahalle Filistin güvenliğine bırakıldığında, komşu Yahudi mahallesinin güvenliği tehlikeye düşmez mi? Örneğin Gazzenin birkaç kilometre uzağında bulunan Sderot kentinde, yaşam zor şartlar altında devam ediyor. Kudüsün bölünmesi durumunda bazı Yahudi mahalleleri zor duruma düşmez mi? Bunu önlemek için FÖY güvenlik güçleri etkin konumda olmalı.
Oysa uzun yıllardan beri bir devlete sahip olmak isteyen Filistinliler ABD konferansından, Filistin devletinin sınırlarının tespit edilmesini- 1967 sınırlarından farklı olmaması- kararının çıkmasını istiyorlar.
Oysa İsrail büyük yerleşim birimlerinin %5nin kendilerinde kalması karşılığında, Filistinlilere Negevde toprak vermeyi planlıyorsa da Filistinliler buna yanaşmıyor. Ancak Şamda gerçekleşecek konferansta İsrailin hiçbir ödün vermeye hazır olmadığı vurgulanacak bu da radikallerin ılımlıları etkilemesine yol açacak.
Diğer yandan İsraildeki radikaller ABDde yapılacak konferanstan kaygı duyuyor ve hükümetin politikasını sertleştirmesi yönünde çaba harcıyorlar. Koalisyon hükümetinde iki sağ parti yer alıyor: Libermannın İsrael Beitenu Partisi ve Rav Ovadya Yosefin Şas Partisi. Olmert onları görmezden gelemez.
Anlaşmazlığın en önemli unsuru 1948 mültecileri sorunu. Ne Abbas ne de diğer FÖY politikacıları mültecilerin evlerine dönme hakkını inkar etmiyor. Diğer yandan ılımlı bir siyasetçi olan İsrailin Dışişleri Bakanı Tsipi Livni de buna karşı. Livni bu hafta BMde yaptığı konuşmada Filistinli mültecilerinin yerinin yeni kurulacak Filistin devleti içinde olacağını vurguladı. Kamuoyunun aynı fikri paylaştığı İsrailde bu soruna nasıl bir çare bulunacak? Şimdiye dek hiçbir Filistinli siyasetçi mültecilerin Filistin devletine dönmesini kabullenmedi.
Filistinlileri yakından tanıyan Haaretz muhabiri Dani Rubinstein : Dönme hakkı ile, fiilen evlerine dönmeleri arasında bir ayrılık yapmak lazım. İsrail, dönme hakkını reddetmeyecek, ancak bunun günümüz şartları altında gerçekleşmesinin mümkün değil fikrini ortaya attı.
Annapolis Konferansı barışın prensiplerinin kararlaştırılacağı, ayrıntılara girilmeyeceği bir toplantı olacak. Bu Çarşamba günü Olmert ile Abbas bir araya gelerek ortak prensipler beyanatı üzerinde çalışmaya başlayacaklar.
87 tutuklu serbest bırakıldı
Bu Salı günü 30u Gazzeli 87 tutuklu Ramazan Bayramı vesilesiyle serbest bırakıldı. Oysa Genelkurmay Başkanı Gabi Aşkenazi başbakana gönderdiği bir mektupta, Gilad Şalit tutuklu bulunduğu sürece, Gazzeli tutukluları özgür bırakmamalıyız önerisinde bulunmuştu.
İsrail Savunma Bakanı Dihter, Genelkurmay Başkanının mektubunu başbakana değil, oylamadan önce bakanlar kuruluna göndermesi gerektiğini belirtti. Devlet Başkanı Peresin af kararını geç imzalaması, halk arasında Olmert- Aşkenazi- Peres arasında bir ihtilaf bulunduğu izlenimini yarattı.
Esadın BBCye demeci
Başer Esadın BBC demecini İsrailli yorumcular şöyle değerlendirdiler: şimdilik İsrail- Suriye savaşı riski yok. Esadın Rusyadan satın aldığı modern silahların eline ulaşacağı 2009 yılına dek Suriye savaşa girmeyecek. Zaten Suriye şimdi daha çok Lübnan ile meşgul.