Olmert`in politikasina Knesset`ten destek

Erol Güney Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

İsrailli yorumculara göre İsrail Başbakanı Ehud Olmert geçtiğimiz salı sabahı iki farklı duyguyu bir arada yaşadı. Gergindi çünkü  Bank Leumi’nin satışında oynadığı rol ile ilgili açılan ve iki gün sürecek soruşturmada vereceği cevaplar sonucu ya suçlu bulunacak ya da olası görülen ama henüz kesin olmayan bir kararla suçsuz görülerek hakkındaki dosya tamamen kapanacaktı.
Öte yandan rahattı çünkü 2. Lübnan Savaşı’nı soruşturan Winograd Komisyonu  asker ya da politikacı kimseye yaptırım uygulanmayacağı kararını aldı. Komisyon gerçekleri, özellikle yapılan hataları olduğu gibi gözler önüne sererken, hatalardan sorumlu kişiler zorlu  birkaç saat geçirecekler ama en azından isimler ve haklarındaki tavsiyeler  açıklanmayacak. Bu zamana kadar komisyonun  Olmert’in yanı sıra Hizbullah’a karşı açılan savaştan ve yönetiminden sorumlu en az iki kişinin istifasını isteyeceği bekleniyordu. Diğer iki kişi Genelkurmay Başkanı Halutz ve Savunma Bakanı Amir Peretz istifa ettiler.

Babacan’ın Ortadoğu ziyareti
İsrail medyası hem yazılı olarak hem de televizyonlarda Türkiye Dışişleri Bakanı Babacan’ın kendilerine verdiği röportajların sonuncusunu bu salı sabahı yayınladı. Jerusalem Post ve Yediot Ahronot’ta yayınlanan en son ve en uzun röportaj  aynı zamanda en açık sözlü olandı.Bir yandan stratejik ortak olan iki ülkenin sıcak,  her türlü engellere karşı duran dostane ilişkilerinden bahsederken, diğer yandan Amerikan Kongresi’nde Ermeni Soykırımı lehine karar alınırsa,   sadece Türkiye- ABD  değil,  Türkiye- İsrail ilişkilerinin de  zedeleneceğini ifade etti. İsrail yetkililerinin  Kongrede birçok kişi ile temasa geçtiğini ve onları  soykırım yasasının geçmesi halinde karşılaşabilecekleri sonuçlara karşı uyardıklarını bilen Babacan bu konuşması ile İsraillilerin daha fazla müdahele etmesini sağlamak istiyor. Dışişleri Bakanı, İsraillilerin  Türk kamuoyunun konu ile ilgili hassasiyetini anlamalarını isterken neler yapmaları gerektiğini açıkça söylemiyor. Yazımın sonunda Babacan’ın seyahatinin bir yönüne geri döneceğim. Bundan önce Knesset’te geçen pazartesi başlatılan tartışmanın önemine değinmek istiyorum.Söz konusu tartışma Olmert’in Filistinlere karşı uygulayacağı politika ve Annapolis Konferansı’ndan neler beklenebileceği konularını içeriyor.

Knesset Olmert’in politikasını onaylıyor
Knesset pazartesi günü kış sezonunun ilk toplantısında Olmert’in konuşmasını 29’a karşı 52 çoğunlukla onayladı. Bu Annapolis Konferansı’nın sonuçlarının onaylanacağı anlamına geliyor. Aynı zamanda Winograd Raporu’nun aralık ayı sonu itibarı ile yayınlanacağını bilmemiz açısından da önemli.  Komite her ne kadar raporda yapılan hatalardan sorumlu herhangi bir politikacı ya da askere ceza önermeyeceğini açıklasa da raporun derin bir analizi yapılacak. Bu nedenle şimdi Olmert’in rapor sonrası iktidarda uzaklaştırılması riski de ortadan kalktı.
Olmert son derece sakin kendinden emin yaptığı konuşmasında her iki tarafın delegelerinin Annapolis Konferansı’nda kabul edilebilecek ortak tavizleri tartıştıklarını, ancak henüz bir söz verilmediği halde, tarafların birbirlerini dinlediği bir güven ortamının yaratıldığını açıkladı. Olmert: “Birbirimizle konuşmaya değer birçok konu olduğuna eminim.  Abbas’ın terör karşıtı olduğunu biliyorum. Ancak iyi niyetinden emin olduğum Filistin liderinin teröre karşı mücadele edecek güce sahip olması gerektiğinin de bilincindeyim. Bu güce sahip olamaması olasılığı beni endişelendiriyor. Ama herşeye rağmen bu politik ilerlemeyi durduracak hiçbir bahaneyi kabul etmeyeceğim. Barış riskini, savaş riskine tercih ederim” dedi.
Oldukça duygusal ve düzeyli  bir konuşma olsa da  Olmert’in yıllar boyu mensubu olduğu ve iki  sene önce ayrıldığı Likud’un lideri Netanyahu’nun tenkitleri de yabana atılır nitelikte değildi.
Netanyahu’nun tenkitleri; İsrail’in taviz vermesi ve yerleşim bölgelerini boşaltmasından sonra yaşananlardı. Barak, Şaron ve Olmert böyle bir tavizin diğer yanda olan ılımlıları barış için cesaretlendireceği inancındaydılar. Oysa tersine her verilen taviz aşırı uçları, Lübnan’da Hizbullah’ı; Gazze’de Hamas’ı cesaretlendirdi. Netanyahu’ya göre eğer Olmert Batı Şeria ve bölünmüş Kudüs için planlarını yürürlüğe sokacak olursa aynı olay tekrar edebilir. Üstelik bu kez daha tehlikeli boyutlara ulaşabilir.
İsrail kentleri  ve Ben Gurion Havaalanı  füze tehdidi altında kalabilir. Başbakan yardımcısı Ramon’un planladığı gibi Kudüs bölünürse İsrail’e ait olan bölüm de tehdit altında olabilir.

Netanyahu’nun önerisi nedir?
Filistin’in başına gerçekten terörü kontrol altına alacak bu konuda istekli olacak bir lider gelene kadar İsrail askeri kontrolünün bölgede devamlılığını sağlamak. Tabii insan böyle bir liderin asla gelmeyeceğini düşünmekten kendini alamıyor. Netanyahu konuşmasının sonunda hükümette yer alan iki sağcı partiden istifa etmelerini, yeni bir hükümet kurulması ve iktidara daha çok sağcı partinin yer aldığı Başbakanın da kendisinin olacağı yeni bir koalisyon kurulmasını desteklemelerini istedi. Kamuoyuna göre Netanyahu şimdilerde en popüler lider durumunda. Söyledikleri belki gerçekleşebilir ama şimdi değil. Görülüyor ki Olmert Yol Haritası Planı’na göre hareket ederek terör örgütlerini çökertmek istiyor. Olmert’in vermeyi düşündüğü tavizler henüz teorik olmaktan öteye geçemiyor. Bu nedenle 18 ay önce gerçekleştirilen seçimlerin üzerine yeni bir seçim daha gündemde olmayacak.
İsrail kamuoyunda da bir değişiklik göze çarpmakta. Kudüs’ün Filistin ve Yahudi bölgesi olarak ikiye ayrılması, “Kudüs ilelebet bölünemeyecek” düşüncesinde olanlardan artık şiddetli tepki almıyor. Eğer böyle değişiklikler Filistin halkında da oluyorsa karşılıklı taviz üzerine dayanan bir barış elde etmek olası görülebilir.
 
Suriye konusunda suskunluk devam ediyor
Türkiye Dışişleri Bakanına en çok yöneltilen soru,  İsrail’den Suriye  üzerine uçan  ve Türk topraklarında iki yakıt tankı bulunan askeri uçakla ilgili  tatmin edici bir cevap alıp almadığı oldu. İsrail Hava Kuvvetleri’nin, hala Türkiye üzerinden tatbikat yapmalarına izin verilip verilmediği de soruldu.
Dışişleri Bakanı bu sorulara açık cevap vermedi, ancak her iki ülkeyi ilgilendiren sorunlar üzerinde konuştuklarını ifade etti. Sadece özel bir televizyon kanalında bir yorumcu bakanın İsrail’in açıklamalarını tatmin edici bulmadığını açıkladı. Doğru olup olmadığı bilinemez. Ancak altının çizilmesi gereken nokta İsrail yetkililerin konuşmama emri aldıkları bir konuda açıklama yapamayacaklarıdır. Bu konuda bütün haberler Washington yoluyla alındı. Alınan haberlere göre harekatta Kuzey Kore’li bazı bilim adamları ve teknisyenler yaralandı. Salı günkü Herald Tribune gazetesinde yayınlanan bir makalede Kuzey Kore ile yapılan anlaşmadan bahsediliyor. Kuzey Kore tarafından imal edilen 10 bomba yapma gücüne sahip 40 kilo plütonyum ile ne yapılacağı soruluyor. Kuzey Kore ekonomik yardım karşılığı nükleer tesislerini sökme sözü vermesine rağmen sorun henüz çözülmedi. Çünkü silah imal edecek hale getirilmiş 40 kilo plütonyum ne olacak bilinmiyor. Şimdi sorun plütonyumun terör örgütlerinin eline geçmesinin nasıl engelleneceği.