Bizzat Öcalan tarafından 1973 yılında temelleri Ankara' da atılan PKK'nın kuruluş amacı Türkiye topraklarında bağımsız bir Kürt devleti kurmaktı.
Bu uğruda silahlı mücadeleye girişen örgüt özellikle 1984'ten sonra komşu ülkelerin de desteğiyle sivil, askeri ve sanayi hedeflerine yüzlerce saldırı düzenledi. Türkiye bu saldırılarda sivil- asker binlerce kayıp verdi.
PKK yıllarca, Türkiye ile doğrudan çatışmayı göze alamayan hasmane komşularının GAP'ın tamamlanmasını engelleme ve ülkeyi zayıflatma emellerinin taşeronluğunu yaptı. Suriye, İran, Yunanistan, Lübnan ve Güney Kıbrıs'ta üslenen örgüt Türkiye'nin uzun soluklu siyasi ve askeri mücadelesi sonucunda Kuzey Irak'a hapsedildi.
Yıllarca verilen diplomatik mücadele sonunda AB, NATO ve ABD, PKK'yı İRA, HAMAS, ETA ve İslami Jihad gibi terörist örgütler listesine aldı.
1998 yılında Örgüt lideri Öcalan ABD ve İsrail gizli servisleri tarafından Güney Kıbrıs pasaportu ile Kenya'da saklandığı Yunanistan Büyükelçiliği'nden alındı, paketlenip Türkiye'ye "asılmama şartı ile" teslim edildi.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üstün çabaları, yurdun her yöresinden vatan görevi için canı pahasına mücadele eden askerler sayesinde bu 25 yıl içerisinde terör altyapısına ciddi bir darbe vuruldu.
Kurucu lideri (Güney Kıbrıs pasaportundaki adıyla "Mavros Lazaros") İmralı'da hüküm giyince terör örgütü ciddi bir çözülme sürecine girdi. Ancak 2003 yılından itibaren, ABD'nin Irak'ı işgli sonrası, Kuzey Irak yerel yönetiminin himayesinde PKK kendine güvenli bir yaşam alanı buldu. Örgüt son üç yılda yeni katılımlarla güçlendi.
PKK yıllar içerisinde kuruluş amacını gerçekleştiremeyeceğini idrak etti. Bölge halkı arasında tutunabilmek için popülerleşen İslamcılıkla birlikte Marksist- Leninist ideolojiyi terk ederek dini motiflere yöneldi. Ancak sivil ve askeri hedeflere karşı militan saldırılarını sürdürdü.
Terör örgütlerini yok etmek için temelde şart yerine getirilmelidir:
1. Askeri mücadelenin kazanılması
2. Örgüte insan, para ve silah akışının kesilmesi
Bu hedeflerden birincisini yerine getirmek için TSK yıllardır var gücüyle mücadele veriyor. Ancak ikincisini yerine getirmek sivil yönetimlere düşüyor. Aradan geçen yıllar boyunca hükümetler bu konuda başarısız oldular. Orgeneral İlker Başbuğ'un yakın zamanda söylediği gibi "PKK katılımları engelleme konusunda başarılı oldu mu devlet derseniz, hayır başarılı olamadı." Aynı mülakatta Kara Kuvvetleri Komutanı masum halk ile teröristlerin ayırt edilmemesi durumunda PKK'ya katılımın artacağının da altını çiziyor.
Bölgesel ekonomik ve sosyal farklılıklar giderilmedikçe terör her zaman var olacaktır. Okuyacak okulu, çalışacak işi, yatacak evi, yiyecek yemeği ve bakacak bir ailesi olanların teröre yönelme ihtimali çok azalır. Bu nedenle siyasi iktidarların görevi ekonomik kalkınmayı hızlandırmak ve sosyal farklılıkların giderilmesine çalışmaktır.
Ankara Üniversitesi tarafından yayınlanan bir saha araştırması bu gerçeği açıkça ortaya koyuyor. PKK'ya katılan militanların ailelerinin %86'sının aylık geliri 500 YTL'nin altında. Bu militanların %60'ı İlköğretimi tamamlamamış. PKK, eğitimsiz, işsiz, yaşama şevkini kaybetmiş gençleri yalan umutlarla kandırıp dağa çıkarıyor. Amacı Türkiye'yi bitmeyen bir savaşın içine çekmek. Savaşı iyi bildiği dağlık arazide sürdürerek Türk ordusuna daha çok kayıp verdirebilmek.
Türk ordusu bir yandan silahlı mücadeleyi sürdürürken diğer yandan hükümet örgüte akan yardımların kesilmesini sağlamalı. Bunun için uzun dönemli sosyal ve ekonomik projeleri acilen hayata geçirmeli. Güneydoğu'da yetişen gençlere ülkelerinin onlara iyi fırsatlar sunabileceğini kanıtlamalı. Kısacası halkın gönlünü kazanmalı. Terör, makarna dağıtarak, seçimden seçime bölgeye uğrayarak bitirilmez. Terör ancak ona yol açan sosyo- ekonomik sorunları ortadan kaldırarak biter.