İsrail Başbakanı Ehud Olmert bu günlerde fiziki ve siyasi iki büyük cesaret örneği gösterdi. Bunların Annapolis Konferansı ve olası sonuçlarıyla ilgileri var.
Prostat kanseri tansısı konan Olmertin iki ay içinde ameliyat olması bekleniyor. Başbakanın soğukkanlılığı ve şeffaflığı takdir gördü, prestijini yükseltti. Öyle ki yapılan son kamuoyu yoklamaları Netanyahuya yaklaştığını gösteriyor.
Olmertin Annapolis Konferansının olası sonuçlarına gösterdiği ilgi ve tüm zorluklara karşı kısmi iyimserliği merkez sol ve sol kesimde beğenildiyse de, sağ ve aşırı sağda onaylanmadı, hatta tenkit aldı. Öyle ki Olmert, bir zamanlar Rabin ve Perese karşı yapılan suçlamalara maruz bırakılıyor. Bunu öngören Olmert, koalisyonda yer alan iki partinin çekilmesini bile göze almıştı. Bu cesareti de bazı kesimlerde prestijinin artmasını sağladı.
Yine de kimileri: Olmert, güzel konuştu ancak bu cesur sözleri, eyleme dönüştürebilecek mi? sorusunu ortaya atıyor.
İyi bir konuşmacı olan başbakan, geçtiğimiz pazar günü Kudüste Saban Forumunda yürekten ve samimi bir konuşma yaptı. Yorumcular, Olmertin bu konuşmasını yeni barışçı politikasını ilan eden Şaronun Herzliya Konferansındaki söylevine benzettiler.
Olmert, İsraillilerin büyük bir çoğunluğunu Annapolis Konferansına kuşku ile baktıklarını ve bir sonuç alınamayacağına inandıklarının bilincinde. Bu nedenle ilk amacı onları ikna etmek oldu: Bu konferans bir tuzak değil, bir fırsattır. Bundan yararlanmalıyız. Sonucunda iki taraf arasında ciddi konuşmalara başlanacak. Ve bu konuşmalarda İsrail- Filistin anlaşmazlığındaki her konu ele alınacak dedi. Olmert, iki tarafın da azim ve kararlılıkla çalışmaları durumunda Bushun Beyaz Sarayı boşaltmasından önce gerçek ilerlemeler sağlanacağını, konuşmaları sürüncemede bırakmaya niyeti olmadığını vurguladı. Bunun gerçekleşmesi için doğru zaman olduğunu da sözlerine ekledi.
Neden şimdi?
Olmert bunu açıklamasa da doğru zaman olduğunun sebebi belli: çünkü 20 Ocak 2009da Bush iktidarı bırakacak ve yerine kimin geleceği belli değil. Zaten yeni bir başkanın hazır bir Ortadoğu politikası olmayacak, olsa da İsraile Bush kadar olumlu bakmayacak. Bushun, Şarona Kongrenin de onayıyla verdiği mektubun içeriği şöyleydi: İsrailin 1967 sınırlarına dönmesi ve bütün yerleşim birimlerinin boşaltması beklenemez. Şimdiye kadar hiçbir ABD başkanı böyle bir açıklama yapmamıştı. Ayrıca ABD Başkanı Yol Haritası Planını kabul etmiş ve ilk maddesinin terör örgütlerinin fes edilmesi olduğunu söylemişti. İlk madde bu olmasına karşın yasa dışı yerleşim birimlerinin boşlatılması gerekiyorsa, Olmert bunu da yapmaya hazır. Anlaşılan ABDde şimdilik sadece iki yerleşim biriminin boşlatılmasından bahsediliyor. Kısacası İsrail, Bush iktidarının sonuna dek konuşmalarda ilerleme kaydetmek istiyor.
Bunun bilincinde olan Filistinliler, zaman kazanmayı, yeni bir ABD yönetiminin kurulmasını beklemeyi tercih etmeyecekler mi? Oysa Mahmud Abbas ve Salam Fayad uluslararası kamuoyu baskısı altındalar.
Annapolis kesinleşti
ABD Dışişleri Bakanı Condollezza Riceın Ortadoğu ziyaretinden sonra Annapolis Konferansının bu ayın sonunda gerçekleşeceği kesinleşti. İsrail ve Filistin, yan yana yaşayan iki devlet olmasına sıcak bakıyor. Filistin halkının bir devlete sahip olmasında herkes hem fikir. Bu durumda İsrail tarafı kurulacak yeni devletin bir Filistin devleti, İsrailin ise bir Yahudi devleti olması gerektiğini savunuyor. Bu formülün kabul edilmesi durumunda, 1948 Filistin mültecilerinin, İsraile dönme hakları olmayacak. FÖY bunu kabul etmiyor. Bu sorunun üstesinden nasıl gelinecek? Belki ABD, bu soruna bir çözüm bulacak.
Muhalefet partisi Başkanı Netanyahunun: Bu konuda bile Filistinlilerle anlaşamıyorsak, diğer sorunlara nasıl çözüm bulacağız? sorusuna Olmert: Barışa varmak için en azından bir partnerimiz var yanıtını verdi.
Birkaç gün içinde tekrar İsraile gelecek Riceın bazı zorluklara çare bulacağı umuluyor. Rice, aynı zamanda Annapolis Konferansına katılımları belirleyecek. ABD, Suriyenin konferansa katılmasını istiyor. İsrail buna karşı değilse de, bu konferansta sadece İsrail- Filistin sorununa temas edileceğinin Suriye tarafından bilinmesini istiyor.
Önümüzdeki haftalarda İsrail Mektubumuzun gündemini Annapolis Konferansının gelişmeleri oluşturacak.
Öğretmenlerin grevi
İsrail gündemine oturan çok önemli bir sorun var: dördüncü haftasına giren lise ve üniversite öğretmenlerinin grevi. Bu grevin lise mezuniyet sınavı ve üniversite dönem çalışmaları açısından vahim sonuçları olabilir. Son yıllarda diğer ülkelere oranla eğitim düzeyi gerileyen İsrailde 600 bin lise, 100 bin üniversite genci zaman kaybediyor.
Ölü Deniz projesi
Ölü Denizin 180 kilometrelik bir kanalla Kızıl Denize bağlanması projesi askıya alınmıştı.
Şimdi 2,5 milyar Dolarlık bu projenin sorumluluğunun kime verileceği sorusu gündemde. Altyapı Bakanı Binyamin Ben Eliyezer, projeyi ele aldı. Ancak bu konu ile yakından ilgilenen ABDnin eski Başkanı Clinton ve İngiltere eski Başbakanı Major bu işten çekildiler. Geçtiğimiz günlerde bu konu ile ilgili olumlu bir gelişme yaşandı: Dünya Bankası bir fizibilite ve çevre araştırması raporu hazırlanması için 15 milyon Dolarlık bir bütçe ayırdı. Ancak kanal üzerinde somut çalışmaların başlanması, 2010 yılının ilk aylarına ertelendi. Bu olumlu proje Ölü Denizin yok olmasını engelleyeceği gibi aynı zamanda tüm bölgenin gelişmesini de sağlayacak.