Annapolis Konferansi`nin düşündürdükleri…

Erol Güney Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Bu haftaki İsrail Mektubu’mu  kaleme aldığım saatlerde  Annapolis Konferansı henüz başladı ve birkaç sürpriz bekliyoruz.  Ancak bunun bilançosunu yapmak için daha erken olsa da ilginç bazı nokta üzerinde  durmak olanaklı.

- ABD  Devlet Başkanı Bush’un davet ettiği herkes Annapolis’e geldi.  ABD ve özellikle  Bush eskiye oranla prestij kaybına uğradıysa da  yine de Suriye dahi İran’ı dinlemedi, Annapolis’e katıldı. Bu da çok doğal çünkü Ortadoğu’da  herkes  bir gün İran’a karşı Amerikan yardımı talep edebilecekleri olasılığını göz önüne tutuyor.
-  Bu konferansın kime kazanç sağlayacağını söylemek için erken. Ama kuşkusuz kaybeden bir devlet var, o da İran. Müttefiki olan Suriye dahil hiç kimse Ahmedinecad’ı dinlemedi.  Suudi Arabistan Kralı Abdullah ise dışişleri bakanını göndermekle yetindi.  Böylelikle İran bölgede kendini yalnız buldu.
-  Belli ki bugün Ortadoğu’da  bir İsrail-  Filistin anlaşmasına ve yan yana yaşayan iki devletin olmasına taraftar olan büyük bir çoğunluk var. Bu da olumlu bir gelişme.
-  Ancak İsrail ve Filistin halkları bunu istiyor mu?  Bir çoğunun bunu istemesine karşın son seçimi kazanan Hamas ve İsrail’de bazı kesimler  bu fikre karşı.  Bir yandan İsrail Başbakanı Ehud Olmert, diğer yandan FÖY Lideri Mahmud Abbas  bir barış arayışındalar.  Onların sorunu, bir anlaşamaya varıp varamayacakları ve barış yapıp yapamayacakları…
-  Şimdiye değin yaptıkları müzakereler bakılırsa durumdan şüphe edilebilir.  Zira, ABD’nin baskısına karşı  bir türlü prensipler beyanatı üzerinde anlaşmaya varamadılar.   İsrailliler  Bush’u dost olarak gördüklerinden, Filistinliler ise konuşmaların uzatılmasını İsrail’in zaman kazanmaya çalıştığını öngörüsünden ötürü  ABD Başkanı Bush Beyaz Saray’dan ayrılmadan bu barış konuşmalarının olumlu sonuçlanmasını istiyorlar.   Görüşmelerin 2009’a kadar karara bağlanması hedeflendiği halde bu günkü koşullar bir anlaşmaya varmaya elverişli değil.
-  Koşulların anlaşmaya varmaya elverişli olmamasının nedeni: iki tarafın da çok zor ödünler vermek zorunda olmaları.  Bu ödünler verilmediği takdirde uzlaşmaya varılamayacak.  Bu gün iki taraf da, ödün vermek niyetinde değil.
Ayrıca ülkesinin yarısını Hamas’a karşı kaybeden Mahmud Abbas, FÖY halkının çoğunluğunun desteğini alamazsa İsrail ile hiçbir anlaşmaya varamayacak. Olmert bu durumu Annapolis’te açıkça ortaya koydu.  ABD de bir ülkenin yarısı ile bir anlaşmaya yapılamayacağını idrak etti. Abbas, Gazze’yi yeniden kazanmak ve  Filistin halkını sadece kendisinin barış getirebileceğine ikna etmek zorunda.  Ayrıca Abbas, FÖY halkının isteklerine sadece kendisinin cevap verebileceğini göstermeli.

Filistin halkının istekleri nedir?
Bütün kamuoyu yoklamaları,  Filistinlilerin içinde bulundukları güç yaşam koşullarına rağmen İsrail’e hiçbir ödün vermeye hazır olmadıklarını ortaya koyuyor.  Zaten Hamas da bundan istifade ederek, Abbas’ı kutsal toprakların bir kısmını feda etmeye hazır olmakla suçluyor.
Hamas’ın bu etkili propagandası  karşısında Mahmud Abbas ve FÖY Başbakanı Ahmed Kurey’in cevabı şöyle olabilir;  “Topraklarımızdan, haklarımızdan  ödün vermeyeceğiz”. Abbas ile Kurey şiddete karşı oldukları halde ödün vermeye yanaşmıyorlar.  Annapolis Konferansı öncesinde ortak prensipler beyanatının  ortaya çıkmaması bunun açık bir göstergesi.
Hamas’a karşı kendisini savunmak zorunda olan  ve Gazze’yi Batı Şeria’ya birleştirmeye çalışan farklı bir devlet adamı  belki Mahmut Abbas ve Ahmed Kurey’den daha esnek olabilirdi. Oysa Hamas ile çok güç bir mücadeleye giren El Fetih liderleri bunu yapmak durumunda olmayabilir.

Olmert’in de işi zor
Verilecek ödünler konusunda Olmert’in durumu Abbas’tan farklı değil, hatta bir bakıma daha da zor.  Koalisyon partileri İsrael Beitenu ve Şas  özellikle Kudüs konusunda Filistinlilere ödün vermeye taraftar değil.  Olmert, 1967’de  Kudüs’e ilhak edilen Filistin köylerinin geri verilmesinin mümkün olduğunu düşünüyor. Oysa kendi partisi Kadima’da bile bu toprakların kurulacak Filistin Devleti’ne verilmesine karşı olan milletvekilleri var.
Demek ki; bu konuda ve boşaltılması gerekecek Yahudi yerleşimleri sorununda İsrail başbakanı Knesset’teki çoğunluğunu kaybedebilir.
İsrail halkının duruma bakışını kamuoyu yoklamalarına göre şöyle özetleyebiliriz. %69 Filistinliler ve Suriyelilerle konuşmaların başlamasına taraftar; %66 Filistinlilere ödün vermek istemiyor; %82’si  2008’e dek Filistinlilerle bir anlaşamaya varmanın mümkün olmadığına inanıyor; halkın sadece %27’si Olmert’e güvenirken, Annapolis’te konuşacak olan İsrail Dışişleri Bakanı Tsipi Livni halkın %52’lik desteğine sahip.
Böyle bir hükümet Filistinlilerle anlaşmak için verilecek ödünler kararını Knesset’e ve halka nasıl kabul ettirecek?   Bunu başaramazsa barışa varmak mümkün olmayacak. Tek çare sonucu belli olamayan yeni seçimlere gitmek.

Son dakika
Son dakikada aldığım bir habere göre İsrail ve Filistin tarafları Annapolis Konferansı  öncesinde bir prensip anlaşmasına varmayı başardı. Başkan Bush’un konferansta okuduğu anlaşma: 12 Aralık 2007’de başlayacak görüşmelerin bir sene boyunca sürdürülmesi ve  Yol Haritası Planı’na sadık kalınmasını  kapsıyor.