Bu haftaki İsrail Mektubumu kaleme aldığım saatlerde Annapolis Konferansı henüz başladı ve birkaç sürpriz bekliyoruz. Ancak bunun bilançosunu yapmak için daha erken olsa da ilginç bazı nokta üzerinde durmak olanaklı.
- ABD Devlet Başkanı Bushun davet ettiği herkes Annapolise geldi. ABD ve özellikle Bush eskiye oranla prestij kaybına uğradıysa da yine de Suriye dahi İranı dinlemedi, Annapolise katıldı. Bu da çok doğal çünkü Ortadoğuda herkes bir gün İrana karşı Amerikan yardımı talep edebilecekleri olasılığını göz önüne tutuyor.
- Bu konferansın kime kazanç sağlayacağını söylemek için erken. Ama kuşkusuz kaybeden bir devlet var, o da İran. Müttefiki olan Suriye dahil hiç kimse Ahmedinecadı dinlemedi. Suudi Arabistan Kralı Abdullah ise dışişleri bakanını göndermekle yetindi. Böylelikle İran bölgede kendini yalnız buldu.
- Belli ki bugün Ortadoğuda bir İsrail- Filistin anlaşmasına ve yan yana yaşayan iki devletin olmasına taraftar olan büyük bir çoğunluk var. Bu da olumlu bir gelişme.
- Ancak İsrail ve Filistin halkları bunu istiyor mu? Bir çoğunun bunu istemesine karşın son seçimi kazanan Hamas ve İsrailde bazı kesimler bu fikre karşı. Bir yandan İsrail Başbakanı Ehud Olmert, diğer yandan FÖY Lideri Mahmud Abbas bir barış arayışındalar. Onların sorunu, bir anlaşamaya varıp varamayacakları ve barış yapıp yapamayacakları
- Şimdiye değin yaptıkları müzakereler bakılırsa durumdan şüphe edilebilir. Zira, ABDnin baskısına karşı bir türlü prensipler beyanatı üzerinde anlaşmaya varamadılar. İsrailliler Bushu dost olarak gördüklerinden, Filistinliler ise konuşmaların uzatılmasını İsrailin zaman kazanmaya çalıştığını öngörüsünden ötürü ABD Başkanı Bush Beyaz Saraydan ayrılmadan bu barış konuşmalarının olumlu sonuçlanmasını istiyorlar. Görüşmelerin 2009a kadar karara bağlanması hedeflendiği halde bu günkü koşullar bir anlaşmaya varmaya elverişli değil.
- Koşulların anlaşmaya varmaya elverişli olmamasının nedeni: iki tarafın da çok zor ödünler vermek zorunda olmaları. Bu ödünler verilmediği takdirde uzlaşmaya varılamayacak. Bu gün iki taraf da, ödün vermek niyetinde değil.
Ayrıca ülkesinin yarısını Hamasa karşı kaybeden Mahmud Abbas, FÖY halkının çoğunluğunun desteğini alamazsa İsrail ile hiçbir anlaşmaya varamayacak. Olmert bu durumu Annapoliste açıkça ortaya koydu. ABD de bir ülkenin yarısı ile bir anlaşmaya yapılamayacağını idrak etti. Abbas, Gazzeyi yeniden kazanmak ve Filistin halkını sadece kendisinin barış getirebileceğine ikna etmek zorunda. Ayrıca Abbas, FÖY halkının isteklerine sadece kendisinin cevap verebileceğini göstermeli.
Filistin halkının istekleri nedir?
Bütün kamuoyu yoklamaları, Filistinlilerin içinde bulundukları güç yaşam koşullarına rağmen İsraile hiçbir ödün vermeye hazır olmadıklarını ortaya koyuyor. Zaten Hamas da bundan istifade ederek, Abbası kutsal toprakların bir kısmını feda etmeye hazır olmakla suçluyor.
Hamasın bu etkili propagandası karşısında Mahmud Abbas ve FÖY Başbakanı Ahmed Kureyin cevabı şöyle olabilir; Topraklarımızdan, haklarımızdan ödün vermeyeceğiz. Abbas ile Kurey şiddete karşı oldukları halde ödün vermeye yanaşmıyorlar. Annapolis Konferansı öncesinde ortak prensipler beyanatının ortaya çıkmaması bunun açık bir göstergesi.
Hamasa karşı kendisini savunmak zorunda olan ve Gazzeyi Batı Şeriaya birleştirmeye çalışan farklı bir devlet adamı belki Mahmut Abbas ve Ahmed Kureyden daha esnek olabilirdi. Oysa Hamas ile çok güç bir mücadeleye giren El Fetih liderleri bunu yapmak durumunda olmayabilir.
Olmertin de işi zor
Verilecek ödünler konusunda Olmertin durumu Abbastan farklı değil, hatta bir bakıma daha da zor. Koalisyon partileri İsrael Beitenu ve Şas özellikle Kudüs konusunda Filistinlilere ödün vermeye taraftar değil. Olmert, 1967de Kudüse ilhak edilen Filistin köylerinin geri verilmesinin mümkün olduğunu düşünüyor. Oysa kendi partisi Kadimada bile bu toprakların kurulacak Filistin Devletine verilmesine karşı olan milletvekilleri var.
Demek ki; bu konuda ve boşaltılması gerekecek Yahudi yerleşimleri sorununda İsrail başbakanı Knessetteki çoğunluğunu kaybedebilir.
İsrail halkının duruma bakışını kamuoyu yoklamalarına göre şöyle özetleyebiliriz. %69 Filistinliler ve Suriyelilerle konuşmaların başlamasına taraftar; %66 Filistinlilere ödün vermek istemiyor; %82si 2008e dek Filistinlilerle bir anlaşamaya varmanın mümkün olmadığına inanıyor; halkın sadece %27si Olmerte güvenirken, Annapoliste konuşacak olan İsrail Dışişleri Bakanı Tsipi Livni halkın %52lik desteğine sahip.
Böyle bir hükümet Filistinlilerle anlaşmak için verilecek ödünler kararını Knessete ve halka nasıl kabul ettirecek? Bunu başaramazsa barışa varmak mümkün olmayacak. Tek çare sonucu belli olamayan yeni seçimlere gitmek.
Son dakika
Son dakikada aldığım bir habere göre İsrail ve Filistin tarafları Annapolis Konferansı öncesinde bir prensip anlaşmasına varmayı başardı. Başkan Bushun konferansta okuduğu anlaşma: 12 Aralık 2007de başlayacak görüşmelerin bir sene boyunca sürdürülmesi ve Yol Haritası Planına sadık kalınmasını kapsıyor.