Sara Abla, diline, kalemine sağlık!
Yıllardır bizlere olduğu kadar İzmiri görmeye gelenlere tarihsel geçmişimizi, kültür ve geleneklerimizi anlattın. Sürekli bir arayış içinde, yeni kaynaklar peşinde koşarak bilgilerini çoğaltmaya, kitap ve makalelerin yetersiz olduğu yerlerde, kişilerin anılarından yararlanarak araştırmalarındaki boşlukları doldurmaya çalıştın. Bir araya geldiğimizde hep konuştuk: Söz uçuyor, anlatılanlar unutuluyor; bunların bir şekilde yazıya dökülmesi gerekir! Sonunda imzanı taşıyan kitap gün yüzüne çıktı: Sevgili İzmir Beni Tanı, Dünden Yarına İzmir Yahudileri.
Senin de önsözünde belirttiğin gibi, bu bir tarih kitabı değil; ama dilinin döndüğü, ulaştığın kaynakların ışığında, dünden bu güne, konuşma dilinin akıcılığı içinde tarihimizi anlatıyorsun. İzmir Yahudilerinin geçmişini, son on beş yıla kadar, ancak birkaç yazarın yüzeysel anlatımlarıyla öğrenmeye çalıştık. 500. yıl etkinliklerinin tetiklemesi, araştırmacı yazarların özverili çalışmaları, yayınevlerinin bu konuya biraz daha olumlu yaklaşımlarıyla, farklı yapıtları okuma olanağımız doğdu. Kuşkusuz, bu araştırmacıların çalışmaları yanında, kitapta verdiğin bilgiler, bunlardan tümünün kısa bir özeti sayılabilir. Uzun yıllardır karanlıkta yolunu arayan birçoğumuz için, bu bilgiler bile doyurucu niteliktedir.
Bölüm başlıkları sözlerimi güçlendirmekte olduğu kadar, bu kitabın içeriğini tanıtmak için yeterli olabilir:
Yahudileri Tanıyalım, İzmir Yahudilerinin Tarihi, İzmir Yahudi Kültüründen Bir Demet, İzmir Yahudilerinin İlahiyat ve Entelektüel Çalışmaları, Sosyal Yaşam - Doğumdan Ölüme, İzmir Yahudilerinin Yaşayan Kültür Mirası, Her Yönüyle Bugünkü İzmir Yahudi Cemaatine Toplu Bakış.
Bana göre, bu kitabın en önemli özelliği günümüze tanıklık etmesidir!
İzmirde azalan Yahudi nüfusunun, yüzyıllardır süren kültür ve geleneklerini koruması giderek güçleşmektedir. Yıkılan sinagogların bir kısmı onarılabilirken, bir kısmı da üzülerek söylemek gerekir ki gözden çıkarılmak zorunda kalınmaktadır. Bu yüzden kentimizde yalnız toplum bireylerimiz değil, onlarla birlikte kültürel değerler eksilmekte, yaşam şekilleri çağa uygun bir değişim geçirmektedir. Biz, nasıl ki birkaç kuşak önceki bilgi ve belgelere ulaşmakta zorlanıyor, yitirilen kültür ve değerleri yerine koyamıyorsak, bizden sonraki kuşakları düşünerek, kalıcı çalışmalara yönelelim. Bu amaçla onlara, günümüzü yansıtan her türlü yazılı ve görsel bilgiyi bırakmayı bir görev saymalıyız.
Sevgili Sara Abla, anlattığım bu nedenlerden dolayı, yılların birikimi olan bu kitabının önemi daha çok ortaya çıkıyor.
Özenli baskısı yanında, ülkemizin iki ustasının, Yusuf Tuvi ve İzzet Keribarın, bu çalışmada fotoğraflarıyla yer almaları, daha önce vurguladığım günümüze tanıklığı yönünden, kitaba ayrı bir değer katmakta, farklı bir önem kazandırmaktadır.
Bu ilk kitap, umarım yeni doğumları da müjdeler!