Güzel bir söyleşi yapmanın en hoş yanlarından biri, yazacaklarınızdan size geriye kalanlardır. Bunların bir kısmında, sohbet sizi konuyla ilintili olmayan bir yerlere götürmüştür. Yazmazsınız. Bir hoş seda olarak zihninizde kalır. Bir kısmı off recorddır; yazmazsınız ama en çok onlar aklınızda yer eder.
* * *
Geçen hafta gazetelerin kitap eklerinde tam sayfa ilanlar yer aldı. Tanıtımı yapılan söz konusu kitabın adı: Dünyanın Yazısı; yazarı ise Özer Yelçe idi. Ne zamandır Sami Kohenin bir kitabın yayını ile uğraştığını duymuştuk. Demek kitap çıkmıştı. Hemen ofisten bir arkadaşı alması için gönderdik. Eli boş dönünce de iyice kızdık. Meğer Dünyanın Yazısı kitapçılarda raflara 8 Ocakta dizilecekmiş.
Aynı gün, Sami Koheni arayıp söyleşi talebinde bulundum. Ancak, kendisiyle görüşmeden önce kitabı okumak istiyordum. Sağolsun, bir nüshayı imzalayıp gönderme nezaketinde bulundu. Ve ben Cumadan beri, sadece kitap, yazarı ve kitabın kahramanı ile bütünleşmiş vaziyetteydim. Kitabın malzemesi çok iyi ama kitabı mükemmel kılan Özer Yelçenin kaleme alış şekli. Sami Koheni gerçekten çok iyi tanımış olmalı ki, böyle bir yapıt ortaya çıkabildi.
* * *
Hafta sonunda, ev ödevini tamamlamış ama aynı zamanda heyecandan karnı ağrıyan öğrenci misali Sami Kohenle söyleşiyi gerçekleştirdim. Doğrusu, söyleşiyi iyi idare ettim. Yazıya dökme kısmı ise buranın konusu değil!
Meslekte 50 yılını geçiren parmakla gösterilebilecek nitelikte bir gazetecinin yaşadıklarına bir an için ara veriyor ve bütün dikkati Sami Kohenin eşi Mirkada yoğunlaştırıyorum. Mirka Kohen gerçekten azimli bir insan. Çok klişeleşmiş bir cümleyi yineliyorum, Her başarılı erkeğin ardında, bir kadın vardır. Henüz daha iyi bir kurgu bulunamadıysa da, bu kelimelerin içeriği tüm dünyada geçerliliğini koruyor. Kohen, henüz nişanlıyken bir eğitim programı çerçevesinde Amerikada bulunduğu dönemde, bir dükkanda gördüğü Never Marry a Journalist adlı kitabı yazdığı mektuplarla birlikte Mirkaya yolluyor. Anlaşılan ikisi de konuyu double check etmiş olmalılar ki, birliktelikleri evlilikle sonuçlanıyor.
* * *
Bir genelleme olmamakla beraber, elli yıl önce gazetecilik mesleğine atılanlarla günümüz gazetecileri arasında büyük bir uçurum var. Ve ne yazık ki, bu uçurum genç meslekdaşlarımızdan yana değil. Etik değerler, güvenirlilik, saygı gibi kriterler artık çoğu kez ikinci el kapsamına giriyor.
Tabii, her gazeteci adayı Milliyet gibi bir kurumda, ortada Sami Kohen, yan odada Hasan Pulur, diğer yanda Derya Sazak ile komşuluk yapamıyor. Diğer yandan Kohenin dediği üzere: Mesleğini kariyer olarak kabullenirsen başarılı olursun; bir iş gibi görürsen sıkıntısını yaşarsın sözleri, geçim derdinde olan gençler için ne denli geçerli?
* * *
Genellikle gazetelerde, özellikle de bizim gibi haftalık çıkan gazetelerde, aynı konunun farklı sayfalarda işlenmemesine özen gösterilir. Bu hafta ise, çeşitli sayfalarda Sami Kohen adına rastlayacaksınız. Bu kez kuralı bilerek bozdum. Basında elli yılını dolduran ve hala yazmayı sürdüren kaç gazetecimiz var??