Popescu... Bu penaltıyı atarsa bir rüya gerçekleşecek sayın seyirciler... Popescu koşuyor...
Popescu... Bu penaltıyı atarsa bir rüya gerçekleşecek sayın seyirciler... Popescu koşuyor... Aaaat Popescu... Attı!!!!!!!!!!!!! Gooooooooooooooooooooooooooooooo!!!!! Galatasaray Avrupa şampiyonu, Galatasaray Avrupa şampiyonu!!!! Gooooooooooooooo!!! İnanamıyorum, rüyadayız sayın izleyiciler... Rüyadayız...
Bundan tam 6 sene önce bu sözleri haykırıyordu spiker, Galatasaray UEFA kupasını söke söke alırken Arsenalin elinden... Bir Fenerbahçeli olarak, ne hissetmem gerektiğini bilememiştim. Sonuçta yıllar yılı hayal kurduğumuz bir olayı gerçekleştirmişti ezeli rakibimiz... UEFA Kupasını Türkiyeye getirmişti. Bu sayede tam 4 sene Türk takımları Avrupa Kupalarında ön eleme oynamadılar... Kuralarda hep birinci torbadan vs. katıldılar...
Galatasaray ne yaptı? Türk halkına vizyon yarattı, cesaret verdi, güç verdi. Ülke futboluna kalite getirdi, rekabet getirdi. Bunlar bilinen gerçekler... Ancak buzdağının altı, görmek isteyenler için çok daha derin, çok daha büyük...
1999 yılı pek bilinmeyen bir gerçeğin milat yılıdır. Zira bu yıl bir İngiliz takımı olan Chelsea FC, sıradan bir Premier League maçına tamamen yabancı futbolculardan oluşan bir 11 ile çıkmıştır. İşin daha da enteresanı klübede oturan futbolcuların arasında bile bir İngiliz pasaportlu bulunmamaktadır. Bu olay, futbol kapitalizmininin başlangıcı kabul edilir. Futbol klüpleri artık sportif olduğu kadar maddi olarak da rakipleriyle mücadeleye girecekler, ve bu bağlamda zayıf kalan sahneyi terkedecektir. 1999, süper klüplerle "diğer"lerinden oluşacak olan kast sisteminin doğmaya başladığı yıldır. 1999daki treni kaçıran klüpler, bir "diğer" olmaya mahkum olacaktır. Aynen Parmanın, Blackburnun ya da Fiorentinanın olduğu gibi...
Galatasaray, herhalde "kader" olsa gerek, UEFA kupasını bu çok önemli yılda kaldırmıştır. Bu açıdan ülke klüplerini uyudukları derin uykularından uyandırmış ve futbolun artık bir ekonomik sektör olduğunu göstermiştir. Dikkat edilirse şirketleşme, Türk klüplerinde 1999dan sonra başlamıştır. Galatasaray bu açıdan tren biletini tüm ülke takımları için rezerve etmiştir. Geriye sadece "diğer" olmak istemeyen klüplerin, gişeye gidip rezerve edilmiş biletlerini almaları kalmıştır.
Ancak kendi yarattığı fırsatın kaymağını yine en az yiyen Galatasaray olmuştur. "Bir klüp ne kadar kötü yönetilebilir?" yarışına giren beceriksiz yöneticiler, klübün borçlarını döndürememişler, ve 1999 sezonunun "aslanını" kendi elleriyle "boğmuşlardır". Galatasaray, bugün malesef büyük mirasını eritip parklarda uyumaya başlayan Cyrano de Bergeraca benzemektedir. Artık sırtını dayayacak bir kupa ümidi de kalmamıştır, zira dünya futbolunda esamesi bile okunmayan Norveç liginin en zayıf klübü tarafından elenmiştir.
Bu, tamamen 6 yıldır süren bilinçsiz bir "kendi kendine" imhanın, temel kazımanın, tırtıklamanın, kötü yönetimin ürünüdür. Taraftar, futbolcu ve teknik direktörün bu konuda yapacak birşeyleri yoktur. Oturup düşünmeleri gerekenler, maç sonrası taraftarla dalga geçer gibi otomatikman "önümüzdeki Trabzon maçına bakıyoruz" diyebilme şaşkınlığını ve cesaretini gösterenlerdir.
Galatasarayın açtığı yoldan emin adımlarla ilerleyen Fenerbahçe ve Beşiktaş ise, ilk önce ekonomik istikrarı kurmuşlar, daha sonra "stad", "corner", "gift shop" gibi çeşitli yatırımlara girmişlerdir. Şu an Türkiyenin en zengin klübü olan Fenerbahçe, git gide yıllık kar oranını yaptığı yatırımlarla yükseltmektedir. Bunun klübe geri dönüşü, Anelka, Alex gibi yıldızlar ve başarı olmuştur. Fenerbahçe, "süper klüp" döngüsüne girmiştir. Henüz diğer "süper" lere oranla çok cüzzi gelirleri olsa da sistem oturmuştur. Tek ihtiyaç biraz zamandır.
Beşiktaş, hala kadro istikrarını sağlamaya çalışsa da ekonomik olarak büyük atılım yapmıştır. Stadlarını yenilemiş, yatırımları sistematik hale getirmiştir. Beşiktaş da Fenerbahçe gibi trenin arka vagonundan biletini almış, yerine oturmuştur.
Peki Galatasaray ne yapmalıdır? İlk başta para yönetimini iyi bilen, karizmatik ve güçlü bir başkana ihtiyaç vardır. Bu başkan, yanına iyi anlaşabileceği güçlü ve karizmatik takım arkadaşları almalı ve beraber klübün borçlarını döndürmeye başlamalıdırlar. Geç kalınmış yatırımlar ("Seyrantepe" gibi) hemen başlamalıdır zira Canaydın yönetimi artık zamanını doldurmuştur. Galatasaray, bugün ekonomik olarak kendi yönetimi tarafından Fenerbahçe ve Beşiktaşın en az 3 yıl gerisine atılmıştır, ve zamanı hızla tükenmektedir.
Trenin kalkmasına az var. Bilet de rezerve... Ancak tren az sonra kalkıyor...