Çekilmenin ardindan

İsrail Ordusu da çekildikten sonra Gazze`deki İsrail varlığı tamamen sona ermiş oldu. Bölge İsrail`in kontrolünden çıktı ama kimin kontrolüne girdiği şu an için belli değil.

Viktor KUZU Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

İsrail Ordusu da çekildikten sonra Gazze’deki İsrail varlığı tamamen sona ermiş oldu. Bölge İsrail’in kontrolünden çıktı ama kimin kontrolüne girdiği şu an için belli değil. Hamas bayrakları eşliğinde yapılan kutlama gösterileri, yerleşim kalıntılarının yağmalanması, sinagogların ateşe verilmesi, tampon bölgenin kalkmasıyla Mısır’a kaçmaya çalışan Filistinliler ve onlara ateş açan Mısır Polisi, kullanıma açılan plajlardan denize girerken boğulan Filistinlileri ile Gazze, İsrail’in bölgedeki varlığının bitmesinin ardından gelen ilk günde hiçte kontrol altında bir gürüntü çizmedi.
Hiç kuşkusuz bu konuda Filistin yönetimine zaman vermek gerekiyor. Sürecin işleyişi ne olursa olsun çekilme tek taraflı olarak İsrail’in belirlediği ajandaya göre yapıldı. Elbette bir devlet olma hedefi doğrultusunda Gazze’yi de sınırları içinde gören Filistin yönetimi en kısa sürede, devlet olmanın gerekliliklerini yerine getirebildiğini göstermeli ve bölgede kontrolü sağlamalı ancak bunun için süphesiz belli bir zamana ihtiyaç var.
Öte yandan İsrail’in Gazze’den çekilmesini izlerken bir şeyi düşünmeden edemiyorum. Acaba bu çekilme gerçekten tek taraflı mı olmalıydı? Ya da soruyu söyle sorayım, İsrail bu süreci daha iyi yönetebilir miydi?
Çekilmenin ardından Gazze’ye baktığınızda Hamas tarafından örgütlenen bir bayram havasının bölgeye hakim olduğunu görüyorsunuz. Hamas, İsrail’in bölgeyi terk etmesinden gelen başarı skorunu hanesine yazmak için bastırıyor. Hamas’a göre bu "zaferin" arkasında örgütün beş yıldır istikrarlı şekilde süren eylemleri var –ki biz buna terör adını veriyoruz-Ortaya çıkan tablo terörü yüceltirken, sokaktaki Filistinlerde "istediğimi zor kullanarak elde edebilirim" ilüzyonu yaratıyor ki, büyük oranda dün çekilme ardından yaşanan yağmalama ve başı bozukluğun nedeni de bu.
Şimdi yukarıda sorduğumuz soruya geri dönersek, İsrail çekilme sürecini daha iyi yönetip, uzun vadede barış masasına oturabileceği bir muhatap yaratma konusunda önemli bir adım atabilir miydi? Arafat’ın ölümünün ardından benzer bir soruyu gündeme getirmiştim. Hayatında asker üniformasını ve belindeki beylik silahını bir gün bile çıkarmayan büyük bir efsanenin ardından kalıcı barışın sağlanması için İsrail’in en fazla ihtiyaç duyduğu şey, karşısında güçlü Filistinli devlet adamları, diplomatlar bulmaktı. Bu konuda Filistin halkını kendi kaderine terk etmekten çok, bu mekanizmaların Filistin topraklarında kök salması için İsrail’in de atması gereken adımlar vardı.
Benim gözümde Gazze’den çekilme de bu adımlardan biri ya da biriydi. Kabul etmek gerekir ki Ariel Şaron siyasi hayatının en büyük kumarını oynayarak, tüm sorumluluğu üzerine aldı ve çekilme onun kararlı duruşu sayesinde gerçekleşti. Benim merak ettiğim, tüm bu zor şartlara rağmen süreç boyunca hayata geçirilecek bazı diplomatik jestlerle çekilmenin görece zaferi bir terör örgütü olan Hamas yerine bir Filistinli devlet adamının hanesine yazılabilir miydi? Daha da açık söylemek gerekirse bu süreçte, Filistinli sivil bir liderin İsrail ile gerçekleştireceği bir dizi diplomatik pazarlık sürecinin ardından gelecek çekilme, halkı üzerinde saygı ve kontrol sahibi bir Filistin devlet adamı yaratılmasını sağlar mıydı?
Dünyanın hiçbir yerinde kurmaca üzerine güçlü liderler yaratılamasa da, sembollerin bu kadar önemli olduğu bir coğrafyada bu danışıklı dövüşün işe yarayacağına dair nedense büyük bir inanç var içimde.