Atatürk ile küçük çocuk

10 Kasım 1938 Ankara, Yeğenbey Mahallesi, namı diğer Yahudi Mahallesi...

Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

10 Kasım 1938 Ankara, Yeğenbey Mahallesi, namı diğer Yahudi Mahallesi
"Atatürk öldü", "Atatürk öldü." Annesi çamaşır yıkıyordu çamaşır leğeninin başına çömelmiş.  Bu sözü duyunca annesinin kaskatı kesildi vücudu. Güçlükle ayağa kalktı. Başını iki elinin arasına aldı. Aşağıya sesin geldiği tarafa baktı. Sofada teyzesi duruyordu. Bu sözleri sarf eden oydu. Annesi sordu sesi titreyerek "Öldü mü?" Başını salladı teyze  "evet" anlamında ve ağlamaya başladı. Annesi de daha fazla tutamadı kendini.  Gözyaşları boşaldı yanaklarından aşağıya. Birkaç dakika sonra anneannesi ve babaannesi de girdiler sokak kapısından içeriye. Onlar da hıçkırıyorlardı. 
Anneanne soruyordu kendi kendine ve etrafına "Şimdi biz ne yapacağız?"
Bu suale oradakilerin hiç biri cevap verecek halde değildi. Komşulardan birkaç kadın daha doluştular avluya. Hepsinin yüzü ıslaktı.
Çocuk üç yaşındaydı. Yaşını soranlara üç parmağını gösterir ve üç, üç derdi. Çünkü babası ona öyle öğretmişti.
O gece bir düş görür. Hiç unutamayacağı bir oluşumdur bu. Mışıl mışıl uyurken oturma odasındaki resim canlanır. Hani ablasının bu Atatürk’ün resmidir dediği resim. Resimdeki yakışıklı asker ona gülümser, o da gülümseyerek karşılık verir. Yüzünün utançtan kıpkızıl olduğunu duyumsar. Atatürk’le aralarında geçen şu konuşmayı ise yaşamı süresince hep anımsayacaktır..
Atatürk sorar "İyi misin !?"
Atatürk’ün gülümsemesinden cesaret alarak "Ben sana dargınım" der.
Atatürk’ün kaşları hafifçe çatılır. Neye diye sorar "Ben sana ne yaptım!"!
Çocuk hemen yanıtlar  "Çünkü sen öldün. Öldüğün için annem, büyükannelerim ve bütün sokak ağladılar. Sen ölmeseydin onlar da ağlamayacaklardı"
Atatürk "evet haklısın" der. "Ölmemem gerekirdi."
"Ne olur, bir daha ölme" der çocuk. " Söz ver. Bir daha ölmeyeceğine".   
"Peki" der Atatürk,  "Ölmemi istemiyorsan ben de ölmem."
Birden sorar çocuk "Senin çocuğun var mı?"
"Var" der Atatürk.
"Kaç tane var?"
"Milyonlarca" der Atatürk
"Milyonlarca kaç tanedir?"
"Sen kaça kadar saymasını biliyorsun?" sorar Atatürk.
Çocuk kıvançla  "Beşe kadar saymasını biliyorum, Bak sayayım, bir, iki, üç dört, beş."
"Aferin" der Atatürk  "Doğru saydın"    
Çocuk üsteler " Milyonlarca kaç tanedir?"
Atatürk yanıtlar: "Çok çok kere beş tanedir."
Çocuk iki gözünü hafifçe kısar. Milyonlara erişmeyi arzuladığı bellidir ancak bu işin zannettiği kadar kolay olmadığını anlayınca konuyu değiştirmek istercesine;
"Benimle oynar mısın" diye sorar.
Atatürk’ün, " Evet, oynarım" demesine çok sevinir. Coşkuyla " Bak, Atatürk " der. " Hani şimdi uyucam, sonra kalkacam, sonra dişimi fırçalayacağım çünkü yoksa annem bağırır, sonra yiyicem, sonra seni çağırırsam gelir misin?
"Gelirim"
Çocuk Atatürk’e hayranlıkla bakar. "Ben annemin çocuğuyum, ben babamın çocuğuyum, senin de çocuğun olayım mı?"
Atatürk "Ol, bunu çok isterim."
Bu yanıt üzerine çocuk iki kolunu yanlara doğru tam açarak "Atatürk, ben seni çok seviyorum" diye haykırır.
Atatürk iki kolunu yanlara açarak "Çocuğum, ben seni çok seviyorum" der.
Çocuk Atatürk’e doğru o şekilde kolları açık yürür ve kucaklaşırlar.
Çocuk birden kendini delikanlı olarak aynada görür,
Birden saçları kırlaşmış olarak kendini görür,
Birden saçlarının bembeyaz olduğunu görür.   
Atatürk hep yanındadır ve ona gözlerinde ışıl ışıl bir gülümseme ile sürekli bakmaktadır.