Ortadoğu`da paradoksal gelişmelere tanık oluyoruz. Bir yandan soğuk savaşa dönemini hatırlatan bir silahlanma yarışı, diğer yandan İsrail- Filistin çözümsüzlüğüne son vermek için gösterilen çabalar?
Ortadoğuda paradoksal gelişmelere tanık oluyoruz. Bir yandan soğuk savaşa dönemini hatırlatan bir silahlanma yarışı, diğer yandan İsrail- Filistin çözümsüzlüğüne son vermek için gösterilen çabalar
Ortadoğuda silahlanma yarışı
ABD Dışişleri Bakanı Condolezza Rice ve ABD Savunma Bakanı Robert Gates bu günlerde bölgeye gelecekler. ABD; İrana karşı olan Suudi Arabistan ve Mısır gibi ülkelere modern silahlar sağlayacak. ABDnin bu yardımının en büyük payı (20 milyar Dolar) Suudi Arabistana verilecek, bu kez İsrailin buna karşı çıkması beklenmiyor. Başbakan Olmert Bakanlar Kurulunda: ABD, İrana karşı olan ılımlı Arap devletlerini güçlendirmek zorunda. Bunu anlayışla karşılıyoruz dedi.
Ancak Knessette sağ kesimden bazı milletvekilleri endişelerini gizlemeyerek: Ne Suudi Arabistan, ne de Mısır, bugün İsrail için bir tehlike oluşturuyor. İleride bir rejim değişikliği durumunda ABDnin en modern silahları ülkemiz için bir tehlike yaratabilir dediler.
Washington, bu endişeleri gidermek için İsraile yaptığı 2,5 milyar Dolarlık yıllık yardımı 10 yıl için 3 milyar Dolara çıkardı. Bu da İsrailin gelecek 10 yıl içinde 30 milyar Dolar askeri yardım alacağı anlamına geliyor. Ayrıca ABDnin, İsraile askeri açıdan bölgedeki en güçlü ve özellikli ülke olacağı yönündeki verdiği taahhüt halen geçerliliğini koruyor.
Gates; İsraili uyararak Rusyanın da silah teknolojisinde geliştiğini ve İsrail karşıtı ülkelere silah satmasına engel olamayacaklarını söyledi. Bu da daha önceleri olduğu gibi Rusya- Amerika soğuk savaşı dönemini anımsatıyor. Ancak Putinin, Brejnevden farkı bunu bir yardımdan çok ticaret olarak görmesi. Hizbullah ve Suriye, İranın sağladığı maddi kaynakla Rusyadan ileri teknolojiye sahip silahlar satın alarak, İsraile bir tehdit oluşturabilir.
Bakanlar Kurulunda, Olmert ile Savunma Bakanı Ehud Barak arasında ciddi bir tartışma yaşandı. Barak, bu yılın savunma bütçesine 7 milyar Şekel eklenmesi gereğini ileri sürdü. Olmert, bütçenin buna müsait olmadığını belirterek öneriyi reddetti.
Bir zamanlar Genelkurmay ve Başbakan görevlerinde bulunan Barakın kendini sadece Savunma Bakanı olarak görmediği, ülkenin güvenliliğinin sorumluluğunu taşıdığı münakaşanın ciddiyetinden anlaşılıyor. Bu nedenle Olmert ile ilişkileri pek kolay olmayacak. Olası bir savaşı kazanmayı garantilemek için talepte bulunan Savunma Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı arasında görüşmeler süreceğe benziyor.
İsrail- Filistin görüşmeleri
Birkaç günden beri İsrailin siyasi ve diplomatik çevrelerinde iyimser bir hava esiyor. Bazı nedenlerden ötürü İsrail ile Filistinin anlaşma şansının eskiye oranla arttığı düşünülüyor. Küçük de her iki ülke bu olasılığı değerlendirmek istiyor. Bir yıldır süren Mahmud Abbas- Ehud Olmert görüşmeleri son haftalara kadar bir sonuç vermemişti. Şimdi ise küçük ilerlemeler göze çarpıyor: 250yi aşkın El-Fetih tutuklusu özgür bırakıldı; Filistinlilere bazı kolaylıklar sağlandı ve en önemlisi Olmert, Abbas ile barış konuşmalarına ilerleme kaydettiklerini ve bir Filistin Devletinin kurulmasını onayladığını, ayrıca somut sonuçlar alınıncaya dek görüşmelere devam edileceğini söyledi.
Bu güne kadar Abbas ile bu tür ciddi konuları tartışmaktan kaçınan İsrail Başbakanı tutum değiştirmiş görünüyor. Bunun yanı sıra Olmert yaptığı bir konuşmada; Batı Şeriadan geri çekildiğimizde yerimizi UNİFİL güçlerinin alması isabetli olacak. UNİFİL Güney Lübnanda görevini başarıyla yerine getirmişti dedi.
Olmert, bir Ürdün birliğinin de Batı Şeriada bulunması gerektiğinin altını çizdi. Ürdünün Bedevi güçlerinin teröre karşı mücadeleyi iyi bildiklerini dile getirdi. Bütün bu söylemlerden, başbakanın tümünden değilse bile Batı Şerianın önemli bir kısmını boşaltmayı önemsediği görülüyor. Oysa, Knessette hükümeti destekleyen koalisyondaki bazı bakan ve milletvekillerinin çekilmeye karşı olduklarını biliniyor. Şimdiye dek Abbas ile bu konuyu konuşmaktan kaçınan Olmertteki bu değişikliğin nedeni ne?
Çünkü Olmert, asıl sorunlara çare bulacak bir yola girmesi gerektiğinin bilincine vardı. Herkes ondan barışa yaklaşacak bir adım bekliyor. Bu adımın da Abbas ile süregelen konuşmalarda atılması lazım.
Hamasın Gazzeyi ele geçirmesi, bölgedeki durumu zora sokarken, İsrail açısından işi kolaylaştırdı. Atılacak ilk adım; FÖY başkanının Ramallahda kuruduğu yeni hükümetle anlaşmak. Yeni FÖY hükümeti barış planını yayınladı ve bu plan üzerinde görüşmeler başlayabilir. Gazze sorunu da, başka bir zamana ertelenebilir.
İsrailin dünyaca ünlü yazarı Amos Oz, Yediot Aharonot gazetesinde İyi Haberler başlığı altında yazdığı yazıda yeni FÖY hükümetiyle anlaşmayı mümkün kılan gelişmeler olduğunu belirtti. Bu gelişmeler arasında; eski İngiltere Başbakanı Tony Blairin yeni görevi gereği Kudüs ve Ramallaha her ay gelmesi, Arap Birliğinin İsraile bir heyet göndermesi ve ABD Başkanı Bushun New Yorkta gerçekleşecek konferansa katılması yer alıyor.
Bu nedenle Rice ile Gatesin Suudi Arabistana yapacakları ziyaret büyük önem taşıyor. Unutmayalım ki; Bushun ve Riceın bölgede başarıya ulaşmaları için bu son şansları olabilir. Başarılı olmak için ellerinden geleni yapacaklar. İsrail ve Arap ülkeleri bu yönde çaba gösterirlerse New Yorktaki konferansın tarihi bir rolü olabilir.
Condolezza Rice Ortadoğu ziyareti öncesinde yaptığı açıklamada bir Filistin devletinin kurulmasının, Gazze ve Batı Şeria ilişkilerine bağlı olmadığını ifade etmişti.
Demek ki, Gazze yönetimi karşı çıksa dahi Abbas ve Selam Fayed İsrail ile anlaşmaya varabilirler.