"Bir ulusun yaşamında gerçeklerle yüzleştiği öyle bir zaman gelir ki: `Artık yeter!` demek zorunda bırakılır. Ben de herkese `Artık yeter` diyorum" Geçtiğimiz salı günü İsrail medyası, Başbakan Ehud Olmert`in Knesset`te yaptığı duygusal konuşmanın bu bölümünü manşet yaptı. Olmert`in yaptığı konuşma gerek Knesset üyelerini, gerekse halkı derinden etkileyerek, ona şimdiye kadar eksikliği hissedilen bir ulusun lideri olma niteliğini kazandırdı.
Bir ulusun yaşamında gerçeklerle yüzleştiği öyle bir zaman gelir ki: Artık yeter! demek zorunda bırakılır. Ben de herkese Artık yeter! diyorum
Geçtiğimiz salı günü İsrail medyası, Başbakan Ehud Olmertin Knessette yaptığı duygusal konuşmanın bu bölümünü manşet yaptı. Olmertin yaptığı konuşma gerek Knesset üyelerini, gerekse halkı derinden etkileyerek, ona şimdiye kadar eksikliği hissedilen bir ulusun lideri olma niteliğini kazandırdı.
Kamuoyu araştırması halkın %85 gibi bir çoğunluğunun başbakanın, savunma bakanının ve genel kurmay başkanının olaylara tepkilerini onayladığını gösterdi. Hizbullah roketlerinin saldırılarına maruz kalan, İsrailin kuzey bölgelerindeki halk bir şartla savaşı onaylıyor; harekatın sonuna kadar sürdürülmesi ve Hizbullahın füze tehditlerinin artık sonsuza kadar durması.
Ateşkes şartları
Yüksek rütbeli bir BM subayı ile Dışişleri Bakanı Tsipi Livni arasında ateşkesin şartlarını içeren görüşmeler başladı. Kamuoyu İsrailin bu ateşkesin gerçekleşmesi için ileri sürdüğü üç şartı onaylıyor. Bunlar; Hizbullahın İsrail topraklarından kaçırdığı iki askeri iade etmeleri, İsraile karşı füze saldırılarına ve Lübnan ordusunun İsrail- Lübnan sınırında yayılmasına son vermeleri.
Bunlar ateşkesin olabilmesi için gereken şartlar. Ama Lübnan ile daha kalıcı ve barışçıl bir çözüm için başka şartlarda gerekecek. Bunların en önemlisi Hizbullahın İran ve Suriye tarafından yeniden silahlanmasını imkansız hale getirmek. Böylece Lübnan, kendi menfaatlerini gözetemeyen, sadece İran ve Suriye tarafından mali yardımla silahlandırılmış güçlerin esiri olan bir ülke konumundan çıkacak.
Son Arap Birliği toplantısındaki şiddetli tartışmalarda Hizbullahı sadece Suriye, Yemen ve Sudan destekledi. Diğer Arap ülkeleri bu olayların artık düzelmesi Lübnanın yaşamında dış etkenlerin egemen olmamaları, aksine etkisiz hale getirilmeleri gerektiğini ve Güvenlik Konseyinde de konuşulduğu gibi bu koşulların hayata geçirilmesi gereğini hararetle savundular.
Sorulara yanıtlar
Doğal olarak bu son haftanın dramatik gelişmeleri bir çok soruyu ortaya attı. Bu yazımda bu soruların bir kısmına yanıt getirmeye çalışacağım.
Bu savaş daha ne kadar sürecek?
Kimse buna kesin bir yanıt veremez. İsrail askeri güçleri, Hizbullahın alt yapısı çökertmenin birkaç hafta sürebileceğini belirtiyor. Diplomatlar ise, bu kadar zaman olmadığını dile getiriyorlar. Zira onlara göre, bu son yaşanan bunalımın ardında İran var ve ancak ona bir ders verilirse, faydası olabilir. Bu nedenle İsrail uçakları ,son bir iki günde Lübnanın alt yapısına yaptıkları saldırıları durdurdular. Hizbullaha yeni cephane gönderilmesini engellemek için Lübnanı abluka altında tutuyorlar.
Bu savaştan sonra ne olacak?
Bu soruya birkaç hafta içinde yanıt verilebilir. İsrailin büyük bir başarı kazanacağı öngörülüyor. İsrail- Lübnan sınırı eski haline dönmeyecek, Hizbullah eskisi gibi Lübnanın sınır bölgesini kontrol etmeyecek. Haaretz Gazetesi bu konuda Türkiye Eski dönem Cumhurbaşkanı Merhum Turgut Özalın bir sözünü hatırlatıyor: Bir bunalımdan sonra yapılacak en kötü en budalaca girişim, eski hale dönmektir. Öncelikle Güvenlik Konseyinin kararı uygulanacak ve Lübnan Ordusu sınır bölgesini kontrol edecek. Hizbullah militanları, Litani Nehrinin ötesinde sınırdan uzakta tutulacak. Ancak, Lübnan silahlı güçleri bu görevi yerine getirebilecekleri mi? Aralarında Hizbullah taraftarları olanlar, engel olabilecekler mi? Bir çok kişiye göre, orada bulunan 2 bin askerin yerine 8 bin kişilik sağlam bir uluslararası güç göndermek en doğrusu. İngiltere Başbakanı Blair ve BM Genel Sekreteri Annanda aynı düşünceyi paylaşıyorlar. ABDnin BMdeki büyükelçisi, Hizbullaha kafa tutacak bir gücün Lübnan- İsrail sınırına gönderilmesi gerektiğini savundu.
İsrail, son ana kadar buna taraftar değildi. Çünkü dost milletlerden gelen askerlerin İsrail uğruna yaşamlarını riske atmamaları gerektiğini düşünüyordu. Son günlerde yaşananlar, Lübnan silahlı güçlerinin tek başına bu işin üstesinden gelemeyeceğini ortaya koydu. Bu nedenle İsrailli diplomatlar yeni formül arayışına girdiler.
İsrail, Güvenlik Konseyinin kararını onaylamakla birlikte hala kaygılı. Çünkü her ne kadar sınıra yakın bölgede Hizbullah bulunmayacaksa da, İran ve Suriyenin yardımıyla yeniden silahlanabilir. Zaten Hizbullah silahlarının önemli bir kısmını sığınaklarda saklıyor ve ateşkese kadar İsrail bunların tümünü yok edemeyecek.
Lübnan nasıl silahsızlandırılır?
Bu konu Güvenlik Konseyinde uzun tartışmalara yol açacak. En kolay çare bir çok Lübnanlının istediği gibi, Hizbullahı siyasal bir partiye çevirmek. Bir çok Arap ülkesi de, Lübnana bu konuda yardımcı olamaya hazır. Ama İran, İsrail sınırının yakınında böyle bir askeri bir karakolu kaybetmek istemiyor.
Şaşırtıcı taktikler
Hamas ve Hizbullahın daha önce uygulamadıkları yeni bir taktikle İsrail askerlerini kaçırmalarının ardından herkes zayıf gördükleri Olmert- Peretz hükümetinin Hamas ve Hizbullahın askerlere karşı takas taleplerine razı geleceğini umuyordu.
Oysa Olmert Hükümeti, umulanın aksine Şaronun politikasından daha sert bir politika uygulayarak, Hizbullah ve Haması şaşırttı.