Bir süredir "ölü" ya da "uykuda" olduğu düşünülen Post-Siyonizm akımı, bu yılın Ocak Ayının sonunda 2005 Ekonomi Nobel Ödüllü Profesör Israel (Robert) J. Aumann tarafından şiddetle eleştirilince tekrar kamuoyu gündemine geldi. Bu yazıda Rakipleri tarafından Anti-Siyonizm ile eşdeğer tutulan, yandaşlarının ise üstüne almak istemediği ve hakkında anlaşamadıkları Post-Siyonizm?in kısa tarihçesi ve savunduğu fikirler ele alınıyor
Bir süredir ölü ya da uykuda olduğu düşünülen Post-Siyonizm akımı, bu yılın Ocak Ayının sonunda 2005 Ekonomi Nobel Ödüllü Profesör Israel (Robert) J. Aumann tarafından şiddetle eleştirilince tekrar kamuoyu gündemine geldi. Bu yazıda Rakipleri tarafından Anti-Siyonizm ile eşdeğer tutulan, yandaşlarının ise üstüne almak istemediği ve hakkında anlaşamadıkları Post-Siyonizmin kısa tarihçesi ve savunduğu fikirler ele alınıyor
Sabi VARON
Post-Siyonizmin tarihçesi: Tom Segev, İlk Yeni Tarihçi
Sosyolog Dr. Uri Rame göre Post-Siyonizm teriminin ilk kullanıldığı yayın 1993te basılan Israeli Society: Critical Perspectives adlı kitaptır. 1970lerden 1993e kadar yazılmış makalelerin bulunduğu kitapta Ram, metin içinde ve başlıklarında terimi kullanıldı.
Fakat her ne kadar terimin kamuoyuna girmesi 1993ü bulmuş da olsa Post-Siyonizmin başlangıcı araştırmacılara göre daha eski bir tarihe dayanıyor.
Tarihçi Tom Segev, terimin ilk defa Uri Avnery tarafından kullanıldığını iddia ederken (Dalya Şehori, Haaretz 2004) Silberstein da The Postzionism Debates adlı kitabında Post-Siyonizmin başlangıcı olarak Tom Segevin 1949: The First Israelis (1984) kitabına işaret ediyordu.
Segevin kitabı akademik çevreler yerine halka hitap eden bir dille yazılmış olsa da dikkatlice yapılmış bir araştırmaya dayanıyordu. Segev kitabında İsrailin 1948 savaşı ile ilgili resmi tarihinin oluşturduğu mitleri eleştiriyordu. Segeve göre Siyonist görüşlü İsrail resmi tarihi aşağıdaki görüşleri savunuyordu:
1) İsrailin 1948 öncesi ve sonrasında barış için elinden geleni yaptığı fakat Arapların tüm girişimleri reddettiği
2) Filistinli Arapların, Arap devletlerinin çağrısı üzerine İsraili kendi istekleri ile terk ettiği
3) İsrailin ayrımcılığa ve kötü muameleye uğrayan tüm Yahudilerin sığınabileceği güvenli bir liman olduğu, Yahudilerin İsrailde serbest ve ayrımcılığa maruz kalmadan yaşayabileceği.
Segev ise o sıralarda yeni açığa çıkartılmış devlet belgelerine dayanarak bu varsayımların doğru olmadığını öne sürdü. Segeve göre
1) Araplardan barış girişimleri olmuş, İsrailliler de her zaman barışa sıcak bakmamışlardı.
2) İsraili terk eden Arapların bir kısmı savaş sırasında ve hatta sonrasında İsrail askeri harekâtları sonucunda zorla evlerinden edilmişlerdi.
3) Özellikle 1948 savaşından sonra Arap ülkelerinden göç etmek zorunda kalan Arap Yahudilerine (Mizrahim) ayrımcılık yapılmış, tarım, sanayi ve askeriyede ucuz iş gücü olarak kullanılmışlardı.
Segev aynı zamanda 1948deki bağımsızlık savaşında tüm İsraillilerin tek vücut halinde olmadığını, laik-dinci, Arap-Yahudi, Avrupalı-Mizrahi kimliklerinin çatışma halinde olduğunu ifade ederken kitabın yazıldığı 80lerde bu durumun değişmediğini de savunuyordu.
Fakat Segevin kitabı her ne kadar zamanında çok ilgi görse de akademik olmadığı için tarihçilerden pek ilgi görmedi.
Benny Morris: Filistinli Araplar İsrail Ordusunun Zoruyla mı Göç Etti?
Segevin fikirlerinin akademik dünyaya taşınması tarihçi Benny Morrisin 1987de yazdığı The Origins of the Palestinian Refugee Problem: 1947, kitabı ile gerçekleşti. Morrisin Segeve göre akademik çevrelere daha çok hitap eden kitabında benzer noktalar savunuluyordu. Morris de devlet dokümanlarını inceleyerek İsrail resmi tarihinin savunduğu noktalara karşı çıktı. Morrise göre İsrail ordusu 1948 ve sonrasında, Filistinli Arapların Nakba (felaket) olarak andığı olaylar sürecinde Arapların bir kısmını göçe zorladı.
Morrisin yazdığı kitapla, 1948 ve öncesindeki Siyonist akımlara eleştirel gözle bakan Yeni Tarihçiler akımı başlamış oldu.
Bu akımın takipçileri ise Avi Şlaym, İlan Pappe, Baruh Kimmerling, Gerşon Şafir gibi tarihçiler oldu. Morris, Şlaym, Segev ve Pappe genel olarak 1948deki olayları incelerken Kimmerling ve Şafir ise daha öncesine giderek 1948 öncesinde gerçekleşen Siyonist göçleri Avrupanın son sömürgecilik ve kolonizasyon hareketi olarak değerlendiriyordu.
Kimmerling ve Şafir, Bir Avrupa Sömürgeciliği olarak Siyonizm
Kimmerling, 1983te yazdığı Zionism & Territory: The Socio-Territorial Dimension of Zionist Politics kitabında Yahudilerin İsraile göçünü, Avrupalıların Amerika ve Avustralya kıtalarına yaptığı sömürgeleştirmeye benzeterek çığır açtı.
Böylece, Kimmerling her ne kadar açıkça Siyonizmi eleştirmese de Siyonizmi sömürgecilik ile bir tutarak Siyonizme karşı eleştiri için kuvvetli bir sav meydana getirmiş oluyordu.
Kimmerlingin fikirlerini takip eden Gerşon Şafir de İsraile yapılan göçlerin Filistinli Araplara ve göçlerden önce İsrailde bulunan Yahudilere negatif etkide bulunduğunu savunuyordu. Şafir göçler ile gelen Aşkenaz kökenli Yahudiler satın aldığı topraklardan ve kurdukları iş yerlerinden Arapları dış, yerel Yahudileri ise ikinci sınıf işlere yerleştirmişlerdi. Şafir böylelikle İsrailin kuruluş aşamasında çok etkili olan İşçi Partisinin solcu Siyonist anlayışını eleştiriyordu. Şafire göre İşçi Partisi Siyonizmi ideoloji olarak proleter bir kardeşlik öne sürmesine rağmen sınıf ayrılıkları meydana getirmişti ve bir Doğu Avrupa milliyetçiliğini temel alan sömürgecilik hareketini andırıyordu.
Kimmerling ve Şafirin İsraile göçü sömürgecilik eğilimleri ile karşılaştıran çalışmalarından sonra tarihi diğer tarafın gözünden incelemeyi temel alan yeni bir tarih anlayışı meydana geldi.
İlan Pappe ve Çoklu Perspektif
İlan Pappe ve Kimmerling 1990lı yıllarda yaptıkları çalışmalarda resmi tarih savunucularının Siyonizm ideolojisine hizmet ettiklerini ve tarihe taraflı baktıklarını iddia ettiler. Pappe ve Kimmerlinge göre İsrail tarihçilerinin kullandığı Aliya (yükseliş), Haluziut (öncülük), Bağımsızlık Savaşı gibi terimlerin kullanılması tarihin sadece Siyonist bakış açısından değerlendirildiğini gösteriyordu.
Buna karşılık olarak Pappe ve Kimmerling, Morrisin sadece belgelere dayalı anlayışı yerine, karşı tarafın, yani Filistinlilerin bakış açısından tarihin değerlendirmesine başladılar.
Kimmerling Amerikalı Joel Migdal ile birlikte yazdığı Palestinians: The Making of A People (1993) adlı kitapta Filistin bakış açısından Filistin ulusunun tarihi gelişimini ele alıyordu. Kimmerling ve Migdale göre Siyonizm ve Filistin Milliyetçiliği birbirleri üzerindeki etkileri ve görüşleri incelenmeden anlaşılamazdı. Kimmerling, o ana kadarki resmi tarihçilerin Yahudi yerleşimcilerin sadece amaçlarını ele alarak yaptıkları eylemlerin Filistinliler üzerindeki etkileri üzerinde durmadıklarını savunuyordu. Tarihçi ve sosyologlar İsrailin sadece Yahudi karakterine sahip olan bir ülke/toplum olduğunu varsayıyor, bu da Filistinli Arapların dışlanmasına politik zemin oluşturuyordu.
Pappe ise 1993 - 1945 arasındaki çalışmalarında Kimmerlingin görüşlerini daha ileri götürerek konu hakkında süren bilimsel/tarihsel tartışmaların akademik dünya dışındaki sonuçlarını genişletiyordu. Pappe tartışmaların Yahudi kimliğinin geçirdiği bir krizi gösterdiğini savunuyordu. İsrail, demokrasi ile milliyetçilik, dincilik ile laiklik arasında bir kimlik bunalımı geçiriyordu. Siyonist görüş, kültürel çokluk yerine monolitik bir yapı öngörüyor, milliyetçiliğin getirdiği kolektif sorumluluk duygusunu demokratik ideallere göre ön planda tutuyordu. Bu özellikleri ile İsrail demokrasi gibi görünmekle beraber Batılı anlamda demokratik bir ülke olamıyordu.
Pappe çare olarak etnik veya dini köken yerine İsrail vatandaşlığının ön plana çıkarıldığı bir kimliğin kullanılmasını öne sürüyordu. Pappe tüm Yahudilerin İsraile dönme ve vatandaş olma hakkını sağladıkları Geri Dönüş yasasının da etnik ve dini temellere dayanmasından dolayı reddediyordu.
Post-Siyonist Sosyoloji, Post Siyonizmin Akademik Çevreden Politikaya Geçişi
Yeni Tarihçilerin getirdiği yeni kavramların özellikle Oslo barış süreci ile aynı zamana denk gelmesi ile birlikte post-Siyonist düşünceler sosyoloji alanına da sıçramıştı. Uri Ram 1993te yazdığı makalede Post-Siyonizm terimini kullanırken kendisini Post-Siyonist olarak tanımlayan ilk akademisyenlerden de olmuştu. Ram 1995te yayımlanan The Changing Agenda of Israeli Sociology: Theory, Ideology, Identity kitabında post-Siyonist düşüncenin çatısını oluşturuyordu. Siyonist ideoloji İsraili bir ulus devlet olarak kurma aşamasında kullanılmış ve görevini doldurmuştu. Rame göre sıra Post-Siyonist ideolojinin özgür ve eşit vatandaşlara dayalı demokratik bir İsraili oluşturmasının zamanı gelmişti.
Ramin kitabı akademik çevrelerin dışından da tepki olarak Post-Siyonizm düşüncesini basına ve kamuoyuna indirdi. Kitabın yayınlanmasından hemen sonra Davar gazetesinin yazarı Yisrael Landers yeni akımın Siyonizmi şiddet yanlısı ve baskıcı bir ideoloji olarak gösterdiğini ve bunun yurtdışında İsrailin varlığını tartışmaya açabileceğini söyleyerek eleştiride bulundu.
Tanınmış Yazar Aharon Megged de Haaretz gazetesinde yazdığı yazılar ile Yeni Tarihçileri eleştirdi. Megged yazılarında Siyonizmin şeytanlaştırıldığı, Filistinli Arapları sömüren ve onları ezmek isteyen bir ideoloji olarak gösterildiğini belirtiyordu. Megged Post-Siyonistlerin, İsrailin yaptığı savunma savaşlarının bile Filistinli Arapları yok etmek için yapıldığını söylediklerini öne sürüyordu. Megged Post-Siyonistleri İsrailin üstüne oturduğu temeli sarsan intihar meyilli bir akım olarak gösteriyordu.
İsrail Ödüllü Moşe Lissak ise post-Siyonist yazarları bilime ideoloji karıştırmak ile suçluyordu.
Buna karşılık olarak Post-Siyonist olarak görülen akademisyenler farklı savunmalar yapıyordu.
Morris çalışmalarının delillere dayalı pozitif tarihçilik ilkelerine dayandığını belirtiyordu. Morris eleştiriler karşısında ayrıca Siyonist görüşe ve İsrail devletinin varoluş hakkına inandığını, sadece tarihi gerçekler peşinde koştuğunu da belirtmekten geri kalmıyor, Post-Siyonist yakıştırmasını kabullenmiyordu.
Kimmerling ise genel olarak akademisyenlerin önyargılı olduğunu, genel görüş dışında 948 hakkında yorum yapmanın tabu haline getirildiğini, bu sebeple bilime ideoloji karıştıranın Siyonizm'i savunan Akademisyen olduklarını dile getiriyordu. Kimmerling de tüm görüşlerine rağmen Post-Siyonist ya da herhangi bir etiket ile anılmayı reddediyordu.
Pappe de İsrail devletinin varlığını sorgulamadığını, fakat Megged ile Landersin bilimsel tartışma yerine popüler ideolojik polemiğe girdiklerini, Post-Siyonistlerin tek suçunun bilinen Siyonist gerçeği olduğu gibi kabullenmemek olduğunu söylüyordu. Fakat Pappe tüm eleştirilere karşı kendini post-Siyonist yerine anti-Siyonist veya Asiyonist olarak tanımlamaktan da geri kalmıyordu.
Politik Post-Siyonizm
Post-Siyonizmin toplumda açık halde tartışıldığı yıllarda Oslo Barış sürecinin de eş zamanlı işlemesi nedeni ile görüş Mizrahiler (Mizrahim) ve Feministlerden destek aldı.
1948 sonrası Arap Ülkelerinden göçe zorlanarak İsraile yerleştirilen Mizrahilerin Aşkenaz çoğunluk tarafından 2. sınıf vatandaş muamelesine maruz bırakılması ve kültürel kimliklerinin yok edilmeye çalışılması nedeni ile Post-Siyonizmi bu topluluk arasında benimseyenler oldu. (Meyrav Wurmser, 2005)
Siyonist ideolojide İsrailin Arap Ülkelerinde ezilen, geri bırakılmış, az eğitimli ve İsraile gitmek isteyen Mizrahilerin Siyonizm tarafından kurtarıldığı ve aydınlatıldığı öne sürülüyordu. Fakat Post-Siyonist yazarlara göre bu doğru değildi. Post-Siyonist yazarlar ise Bağdat, İskenderiye gibi şehirlerde kültürel ve maddi zenginliğin olduğunu, buralarda yaşayan Yahudilerin Fransız ve İngiliz sömürgeciliği sırasında Batı kültürü ile tanıştığı ve yüksek eğitime sahip olmasalar bile en azından okuryazar olduklarını öne sürdüler. Post-Siyonist yazarlara göre Arap ülkelerinde yaşayan Yahudilerin çoğunun İsraile göç etmek gibi bir istekleri yoktu. Yitzhak Dahan (2003) gibi yazarlara göre Siyonistlerin, Mizrahileri İsraile göçe ikna etmelerindeki temel amaç onları kurtarmak değil ucuz iş gücüne sahip olmaktı.
Dahana göre Siyonizm Avrupalı Yahudileri kurtarmış, fakat hem Filistinli Arapları hem de Mizrahileri üçüncü dünya vatandaşları gibi sömürmüştü.
Şiko Behara göre de Siyonizm Mizrahilerin Araplara yakın olan kültürünü tehdit olarak görmüş ve Siyonist kimliğin Mizrahi kimliği bastırması için çaba göstermişti. Mizrahiler de Aşkenaz Siyonist kimlik ile Arap Yahudisi kimliği arasında, Siyonizm ve Arap Milliyetçiliği arasında kalarak kişilik krizine girerek kimliklerini kaybetmişlerdi.
Bunun yanı sıra İsrailli Feminist aktivistlerden de Post-Siyonizmi benimseyenler oldu. Post-Siyonizmin tüm vatandaşlarının eşit olduğu bir toplum yaratma amacı taşıması nedeni ile Prof. Tanya Reinhardt, Dr. Orly Lubin, Dr. Rachel Giora, Dr. Anat Matar, Dr. Anat Bieltsky, Prof. Ilana Pardes, and Prof. Galit Hazan Rokem gibi isimler bu görüşü benimsediler. (Neri Livneh, Haaretz)
Post-Siyonizmin Gerilemesi
Oslo Barış sürecinin sekteye uğraması, ikinci İntifadanın 2000 yılında patlak vermesi ve 11 Eylül olayları ile Post-Siyonizm İsrailde ağır bir yara aldı. Post-Siyonist Mizrahi yazarların varlığına rağmen, akım Mizrahi çoğunluktan da aradığı desteği bulunamadı. İntifada öncesi ve sonrası süreçte Mizrahi oyları giderek aşırı dinci veya milliyetçi sağ partilere kaydı.
Akademik çevre de politik çevreyi izledi. Neri Livnehin Haaretz gazetesine 2001 senesinde yazdığı makalede, Post-Siyonizm eleştirmenlerinden Prof. Anita Şapira, İnfitadadan bir sene sonra Post-Siyonist düşünceyi takip eden akademisyen ve öğrencilerin çok düştüğünü bildiriyordu.
Post-Siyonistlerden Tom Segev İsrail dışındaki araştırmacıların Post-Siyonizm ile ilgilenmeye devam etmesine rağmen, Post-Siyonizm'in düşen popülaritesi nedeni ile kimsenin bu kimliği kabul etmek istemediğini söylüyordu. Post-Siyonizme karşı olanların terimi İsrail Düşmanı ile eş anlamlı kullanıyor olmaları da bu durumu kötüleştiriyordu.
21.04.04 tarihinde Haaretzde (Dalya Şehori,2004) yayınlanan bir makalede Segev, 3,5 yıldır süren intifada nedeni ile Post-Siyonizmin öldüğünü ya da en azından derin dondurucuya kaldırıldığını duyuruyordu. İntifadanın yarattığı çatışma ortamı demokratik bir devlet için mücadele yerine hayatta kalma içgüdüsünü canlandırmıştı.
İlan Pappe de aynı makalede benzer şekilde intifada ile beraber Post-Siyonistlerin çoğunun görüşlerini terk ettiğini, Akademisyenlerin gündem oluşturmak yerine politik gündemin güdümünde hareket ettiğini, Post-Siyonizmin politik bir hamle olan Oslo süreci ile akademide yer bulduğunu iddia ediyor, kendisinin de bu durumdan duyduğu hayal kırıklığını anlatıyordu. Pappe Post-Siyonizm'in ancak 4LJ sene sonra tekrar canlanabileceğini öngörüyordu.
Dr. Uri Ram ise Haaretz gazetesinde bir hafta sonra çıkan gazetede, yandaşlarına göre daha umutlu konuşuyordu. Ram, günümüzdeki politik ortam nedeni ile aşırı sağcı, milliyetçi ve köktendinci Neo-Siyonizmin güç kazandığını fakat güç dengelerinin tekrar değişebileceğini savunuyordu. Ram İsrail üniversitelerinde Post-Siyonist, Post-Modernist, Post-Marksist birçok araştırmacı olduğunu, Post-Siyonist tartışmanın sona ermediğini iddia ediyordu. Ram Neo-Siyonizmin savunduğu devlet mantığının liberal demokrasi ile asla çakışamayacağını ve İsrailin bir demokrasi mi yoksa bir Yahudi apartheidı mı olacağına karar vermesi gerektiğini söylüyordu.
2007 senesinin başında ise Post-Siyonizmin geleceği hala belirsizliğini koruyor. Ortadoğuda hala çatışmanın sürdüğü politik ortam Neo-Siyonizme destek verir gibi görünüyor. Fakat Post-Siyonizmin ilk İntifadadan doğan hayal kırıklığı ve Oslo Barış süreci ile popülerleştiği düşünüldüğünde, Lübnan Savaşının yarattığı hayal kırıklığının akabinde Filistin Özerk Yönetimi ile diyalogun tekrar başlatılabilmesi durumunda Post-Siyonizm girdiği buzluktan geri çıkarılabilir.
Kaynakça:
- Silberstein, Laurence J.; New Understandings of the
- Past Post-Zionism, the New Historians, and recent critiques of Zionist discourse, 2002
- Nimni, Ephraim; The Challenge of Post-Zionism, 2003
- Silberstein, Laurence J.; The Postzionism Debates ,1999
- Shehori, Dalia; Post-Zionism is dead or in a deep freze, Haaretz: 21.04.04
- Shehori, Dalia; Post-Zionism didn't die, it's badly injured, Haaretz: 28.04.04
- Wurmser, Meyrav, Post-Zionism and the Sephardi Question, Middle East Quarterly: Spring 2005
- Livneh, Neri, Post-Zionism only rings once, Haaretz: 2001.