Bir Kadıköy arenasında hayatın kendisini oynayan futbolla beraberiz, Başbakan dahil. Hayat maçında medcezir manzaraları arz-ı endam ettikçe gelgitlerle dolu hayatlarımızın muhasebesini de yapıyoruz. Elde ne var, tam bilinmiyor. Lakin Türkiye hep galip gelsin. Çocuklarımız adına, geleceğimiz adına...
Geçtiğimiz haftanın ortası bir gece, Kadıköyün futbol arenası.
Türkiyenin en fazla seveni olduğu anlaşılan sarı-lacivertli takımın Avrupalı rakibiyle oynadığı, hayatı gelgitlerle yaşayanlar için unutulması zor bir tekerrür gecesi.
Futbol oyunu tam bir hayat fotokopisi. Bir medcezir manzarası. Gelgitler, kaybedilenler, kazanılanlar, sevinç, hüzün, aşk, nefret ve bilumum karşıtlıklar, vesaire, vesaire
Sarı-lacivertli Türk takımının, mavi-beyazlı Alman takımıyla hayat mücadelesi başlamak üzere. Birden, tabiri caizse bir ordu eşliğinde Türkiyenin Başbakanı beliriyor sahanın kenarında ve merdivenleri arşınlayarak tüm sorumluluğuyla hissettiği hayatı bir futbol maçında seyrediyor. Ve inanması güç ama, çılgın Beyaz Türkler çılgınca alkışlıyor kendisini. Yıllar önce rüyalarının muhtemelen kâbusu olan bir lideri bu kez göklere çıkarıyorlar. Gelgit dalgaları herkes için geçerliydi, bu satırların yazarı dahil
Nasıl olmasın ki?
Türkiyenin en çok satan ve aynı zamanda bu hükümet için gelgiti en fazla olan bir gazetenin başyazarı birgün arayla okuyucusunu bir oraya, bir buraya fırlatmamış mıydı? Türkiyeyi Batıya taşıyan bu hükümeti ve Başbakanı göklere çıkartan satırlardan sonra bu kez "Türkiye nereye gidiyor, bu parti ve belediye yöneticileriyle?" diyen aynı yazarın medcezir ruhundan nasıl etkilenilemezdi ki?
Sarı-làcivert takım gol atar bu arada. Sevinç her yerde. Ama mavi-beyazın hüznü uzun sürmez. Hayat maçı berabere gider bir süre.
Başbakanın yüzü de asılır muhtemelen.
Birden Mart 2005te kendisinin, bugüne kadar hiç bir Türk Başbakanının söylemediği güzellikteki söylemini hatırlıyorum: "Eleştirel akla sırt dönerek, bizden birilerini ötekileştirerek, gerçeği tekelimizde sanarak, bu topluma hizmet edemeyiz!" Bunu söyleyen ne Descartes, ne Kant ne de başka bir filozof. Bu sözleri söyleyen günümüz Türk Başbakanı!
Lakin bu sözlerin akabinde başka bir vesileyle yaptığı konuşma yine gelgit dalgaların hışımına uğrarken elde hüzün kalıyordu
Sarı-lâcivertli takım bir gol yer yine arenada. Sevinç karşıtı hüzün dolanır yine ve yeniden elli bin kişiye. Kısa bir tereddüt anından sonra aynı takım bu sefer bir gol atar hayata. Başbakanın suratı gülüyordur yine muhtemelen.
Demiştik ya, futbol hayatın bir yansımasıdır işte. O gece, o arenadaki görüntüler aynen doğruluyordu hayatın medcezir ruhunu.
Bir başka gün Başbakan şöyle demişti:
"Bu tarihi adım, zihniyet dünyamızda ve toplumsal dokumuzda yapısal dönüşümler getirecektir"
Atatürkten beri hangi Başbakan veya Cumhurbaşkanı bu kadar devrimci bir söylem tutturmuştu ki?
Sarı-lâcivert takım yine bir gol yer. Ama yağmurlu kader, acır bizlere ve bizim takım bir gol daha atarak muhtemelen Başbakanı da sevince boğar
Medcezir ruhunu en iyi yansıtan gazetenin bir başka yazarı bu devrimci söylemi perişan eden taze bir yazısında, bazılarımızı yine ve yeniden hükümetle ilgili kuşku içinde bırakacak memleket manzaralarını listeledikten sonra, ölümcül noktayı koyuyor: "Türkiye tarihinin en büyük tuzağı ile karşı karşıyadır. Bu kadar saf olmayın!" Medcezir ruhu sarar benliğimizi o andan sonra
Hayat maçı berabere biter o gece. Sevinç ve hüzün berabere kalır; hepimiz son tahlilde hayattan elimizde kalanların envanterini yaptığında elde kalanlar gibi. Hayatın muhasebesi, medcezir manzaralarının toplamıdır velhasıl
Ama Türkiyenin hayat maçı berabere kalmasın.
Başbakanın yaptığı devrimci konuşmalar ışığında galip gelsin Türkiye. Hem takiyye yapanlar, hem de takiyye yapıldığını iddia edenlerin sesleri kesilsin gerçekler karşısında.
Hepimiz Başbakan da dahil medcezir ruhundan kurtulup yolumuza devam edelim.
Zira ne demişti Başbakan? "Yeni ufuklara bakarak, ülkeyi aydınlık yarınlara taşımak zorundayız."
Yani eski ufuklara bakarak değil!
Bir Kadiköy arenasındaki muhteşem bir hayat maçının medcezir ruhundan arda kalan yegâne dileğimiz bu.
Çocuklarımız için, geleceğimiz için