Bir dosttan mektup...

Bu hafta yazımın önemli bir bölümünü Yakup Almelek dostumun bir mektubuna ayırdım. 15 - 20 Kasım 2003`te, ikiz bombalı saldırılarda yaşamlarını yitirenleri andığımız bu günlerde, kısa bir süre önce Ürdün`de El - Kaide`nin sorumluluğunu yüklendiği katliam, terörün yeni boyutlarını doğru değerlendirmemiz gerektiğini düşündürüyor.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
23 Kasım 2005 Çarşamba

Uzun yıllardan beri gazetemizin, "İş yaşamından damlalar" başlıklı köşesinde deneyim ve anılarını okurları ile paylaşan Yakup Almelek’ten bir mektup aldım. Aynen aktarmak istiyorum.
" Yakupçuğum,
19 Ekim 2005 tarihli gazetedeki ‘Bir Türk Yahudisi Nobel kazanabilir mi?’ başlıklı yazını çok sevdim, kestim ve ‘İlginç Gazete Kupürleri’ dosyasına koydum.
Günlerden bir gün bir Türk Yahudisi Nobel armağanı kazandığında o yazıyı dosyadan çıkaracağım ve belli başlı günlük gazetelere (örneğin Cumhuriyet, Radikal, Hürriyet, Sabah, Zaman) aşağıdaki mektupla birlikte göndereceğim:
‘Sayın ........ Gazetesi
Şalom Gazetesi Başyazarlarından Yakup Barokas’ın 19 Ekim 2005 tarihli "Bir Türk Yahudisi Nobel kazanabilir mi?" başlıklı yazısını faks ile sunuyorum.
Bir kehanet veya bilinçaltında yeşeren bir arzunun kağıda dökülmesi...
Lütfen siz yorumda bulunun. Saygılarımla.Yakup Almelek’
Yakupçuğum,
Tanrı, arzulanan geleceği bana gösterecek kadar cömert davranmazsa, çocuklarıma miras bırakacağım, görevi onlar yerine getirsinler, yazını onlar göndersinler." 
19 Ekim tarihli köşemde; "Tartışılacak başka konu mu kalmadı diyorsanız, unutun gitsin..." dememe rağmen Perspektif Sayfası Yönetmeni David Ojalvo konuya Almelek dostumuz gibi oldukça duyarlılık gösterdi ve soruna ilişkin bir dosya hazırlamaya ve pekçok kişiden görüş almaya başladı. Dosya’ya Aralık ayında gazetemizde yer vereceğiz.
Her ne kadar, uluslararası düzeyde ünlenen diaspora Yahudileri gibi, bir Türk Yahudisi’nin yakın gelecekte Nobel kazanamayacağı gerçeği açık seçik ortada ise de  şimdiden sorgulanması, irdelenmesi gereken  bazı  sorunsalların varlığı da tartışma götürmez.
* * *
Şişli Beth-İsrael ve Neve Şalom sinagoglarına yönelik 15ᆨ Kasım terör saldırısında, çok sayıda vatandaşımızı ve altı dindaşımızı yitirdiğimizden bu yana tam iki yıl geçti.
Anna Rubinstein, Anette Rubinstein Talu, Avram Varol, Berta Özdoğan, İsrael Yoel Ülçer, Yona Romano’nun anısına yine Neve Şalom Sinagogu’nda hazin bir tören düzenlendi, aileler yakınlarının anısına mum yaktı ve duygu yüklü konuşmalarla Tanrı’nın tüm insanları terörden, şiddetten koruması dileği yinelendi.
15 Kasım terör saldırısında yaşamlarını yitirenleri anıyoruz, Diş Hekimi Yasef Yahya’yı anıyoruz, 1986 Neve Şalom kurbanlarını anıyoruz ve tabii ki Holokost’ta katledilen 6 milyon dindaşımızı anıyoruz. Tarih yüzyıllar boyu hep tekerrür ediyor ve kötülüklerin hedefinde hep Yahudiler yer alıyor.
15 Kasım terör saldırısı sonrasında eylemin her ne kadar Türkiye’ye yönelik olduğu söylendiyse de ben salt kimliğimizden dolayı Tanrı’nın evinin saldırıya uğradığına inanmıştım.
Görüşüm değişti; globalleşen dünyanın yanı sıra terörün de globalleştiğine, sanal bir düşman ile karşı karşıya bulunduğumuza ve İslamı kendine kalkan edinen bu akımın ilk hedefinin Mısır, Ürdün, Türkiye gibi ılımlı Müslüman ülkelerdeki rejimlerin olduğuna inanıyorum. Yahudi/İsrail düşmanlığı ise sadece işin tuzu, biberi.