Ariel Şaron yeni kurduğu `liberal` partiyle İsrail`de siyasal bir `big bang` yarattı. Üstelik geçmişine ve yoldaşlarına ihanet etmekle suçlanıyor. Bazen kimi `ihanetler` anlamını yitirir ve değişim adına, barış adına vatanseverlik sahasına girebilir. Yeter ki `öteki` de değişsin!...
Yıl 1993. Yer, Washington, Beyaz Saray. Oslo Barış Anlaşması kapsamında, İlkeler Deklarasyonunun imza törenine tanık olunuyor. Başrolde, Bill Clinton, Yitshak Rabin, Şimon Peres ve Yaser Arafat.
Clinton, hayatının en mutlu anlarını yaşamakta, zira 1948den beri ilk kez bir İsrail Başbakanı ile FKÖ liderinin birbirlerinin ellerini sıkmalarına tanık olmakta. Dönemin Başbakanı Rabin, neşeli görünen Arafatın elini zoraki de olsa sıkar. Dünyanın nefesi tutulur. Ama akabinde, aynı dünya, Rabinin, Arafatın elini sıkan Perese herkesin gözü önünde attığı fırçaya da şahit olur. "Ben zaten zorunlu sıktım, sana ne gerek vardı?" der gibiydi.
Rabin, yıllarca terörist dediği kişinin elini sıktığı için çelişkiler içindeydi.
Bir başka lider vardı ki, o hiç de çelişkide değildi
Ariel Şaron. Her ikisine de ateş püskürür. İhanet etmişlerdi, onlar vatanlarına. İsrailin varlığını bir türlü hazmedemeyip teröre başvuran FKÖyü tanımaları Şaronu çileden çıkarır
Yıl 2005. Aynı Şaron neler diyor: "Biz İsrailliler, Filistinlilerle anlaşmaya ve bu hedef için ödünler vermeye hazırız. Zira onların da bir devlet kurmaya hakları var. Zira demokratik bir Yahudi devleti olarak, İsrailin geleceğini güvence altına almak için işgale son vermeliyiz
"
Nereden nereye sayın okurlar?
Şaron, bu sene içinde, "Filistinlilerin arasında yerleşimlerin geleceği yok" diyerek tek taraflı olarak Gazzeden vatandaşlarını zorla attığında tehdit edilir kendi vatandaşları tarafından; Rabin gibi ölümü hisseder. O ki, Rabin öldürüldüğünde soğuk bir başsağlığı mesajı ile hazin olayı unutturmak isteyen biriydi. Şimdi o da vatana "ihanet etmekle" suçlanıyordu.
77 yaşındaki "yılmaz savaşçı" korkuyu üzerinden fırlatır atar ve "bu partiyle artık dayanamıyorum" deyip kimsenin beklemediği bir hamleyle Likuddan ayrılır ve hemen ertesi gün Kadimayı kurar. İleri anlamdaki bu yeni partinin liberal ve merkez sağda olacağını söyler. Milliyetçi sağdan liberal sağa kayışın ılımlı soldan ılımlı sağa kadar herkesi kapsadığını iddia eder. Likud ve yeni başkanları Amir-Peretzi seçen İşçi Partisi bile paniğe kapılır. Bibi Netanyahu- nakavt olmuş boksör gibi yerden kalkmaya uğraşırken İngilizce bile bilmediği iddia edilen "Stalinist bıyıklı" eski sendika başkanı Amir Peretz Şaronla ileride koalisyon yapabileceğini söyler.
Şaronun bu ani hamlesi İsrailde gerçekten de bir siyasi patlama ve akabinde yeni bir hayatın habercisi olabilecek mi?
Sağın sola, solun da bazen sağa kaydığı bir politik yaşam İsrailin, Filistinlilerin ve son tahlilde barışının önünü açacak mı?
Dünya her şeye rağmen değişiyor. Adı geçtiğinde her türlü olumsuzluk sıfatlarının isminin önüne konulduğu Şaron, Bugün libaral ve merkezde bir role soyunuyor. Günümüzde sağ-sol ayırımı yerine, statükocu-yenilikçi ayırımının daha gerçekçi bir diyalektik tablo yarattığını iddia eden siyaset bilimciler için İsrail ve big-bang sonrası gelişmeler önemli turnesol kağıt işlevi görecek.
Ama asıl önemli olan, kendisi inanılır olsun olmasın; Şaronun dediği gibi Filistinlilerin terörü bırakmasıyla kendi devletlerini kurabilmeleri değil mi?
İsraili tanımayıp, 1948de reddettikleri beraber yaşamayı hayata geçirmek değil mi?
"Öteki"ne devlet kurma hakkına karşı çıkan her iki taraftan insanlar ile terörden oksijen alanları zor günler beklesin.