"Yılbaşının düşündürdükleri" başlıklı yazımın 4 Ocak 2006 tarihli gazetede yer alması üzerine okurlarımızdan Sami Kenaz, kısmen farklı bir yaklaşım sergileyerek görüşlerini iletti. Daha dinamik bir okur kitlesi yaratmak, görüşleri tartışmaya açmak adına uzunca bir süredir Perspektif sayfamızda yazı ve mektupların gazetemize ulaştırılması çağrısında bulunuyoruz. Doğrudan tarafıma gönderilen yazıya kendi köşemde yer vermeyi uygun gördüm.
Bu haftaki yazınızda değindiğiniz konu için sizi kutlarım. Çünkü uzun zamandır bu konu her aralık ayı sonunda tartışılır ve ne yazık ki benim gibi düşünenler tabiri caizse kalın kafalı ve bağnaz olarak nitelendirilirler ve gerçekler bir türlü tartışılıp düşünülmez.
Görüyorum ki siz de yazınıza başlarken, bizim yılbaşımız Roş Aşanadır demektesiniz. İzin verirseniz bu konuya değinmek istiyorum, amacım yazınızı eleştirmek değil, yalnızca başka bir pencereden olaya bakmaktır.
Evet; Amos Ozun söylediği gibi kimse kimseye bir şey dayatmamalı ama unutulmaması gereken en önemli konu ve Yahudiliğin temel kuralı, hepimizin hepimizden sorumlu olduğudur. Bu yadsınamaz kesin bir kuraldır. O halde, herkes ne isterse yapsın demek o kadar da kolay değildir. "Kendileri gibi düşünmeyenlerin iyiliği adına, kendi görüşlerini dayatmayı erdem bilmektedirler" diyor Amos Oz. Böyle düşünenlerin unutmaması gereken hepimizin aynı gemide olduğumuzdur. İsteyen tıpayı çeksin bana ne demek, daha sonra başımıza geleceklerden bizi ne yazık ki kurtarmamaktadır.
Dünyadaki şiddet, hastalık, terör, depremler rasgele değildir. Bütün bu olumsuzluklar toplumsal davranışlarımızın neticesidir. Bu gerçeği kavramak zor olabilir.Yahudiliğin temel düşüncesi olan bu durum karşısında duyarsız davranmak ne yazık ki mümkün değildir. Bu taraftan bakıldığında dayatılmanın erdem olarak bilinmesi doğru değildir. Bazen bir zorunluluktur.
Dünyada 31 Aralık akşamını yılbaşı kabul eden Yahudilerin hepsinin Tanrıya inançlarının tam olduğuna inanıyorum. Bunu Tanrıya karşı gelmek için yaptıklarını zannetmiyorum. Ancak tüm derneklerimizde de kutlanan bu gecede herkes birbirine sarılarak hayırlı, iyi, mutlu yıllar dilemektedirler.
Bunu kimden istemektedirler? Tanrıdan. Peki Tanrı bize ne diyor; "yedinci ayda, (tişri) ayın birinci gününde sizin için tam rahat, şofar sesi ile anılma, mukaddes toplantı olacaktır" (Vayikra Levililer 23/24ᆭ). Ve biz bunu Roş Aşana olarak, yani yeni yılı şofar çalarak, dua ederek, iki gün boyunca kutlarız. Arkasından Kipur günü Tanrıdan günahlarımızın af edilmesini ve yeni yılda iyi şeylerin yazılmasını dileyerek geçiririz.
Aradan 3 ay geçtikten sonra sizin de belirttiğiniz gibi dinimizce Hıristiyan geleneği olarak kabul edilen yılbaşı kutlamasına katılarak hangi yüzle Tanrıdan dileklerde bulunuyoruz? Yahudi kimliğimizle mi? Bizim yılbaşımız değil. Hıristiyan kimliğimizle mi? Hıristiyan değiliz. Globalleşen dünyanın vatandaşı olarak mı? Bunun mümkün olmadığını en iyi biz Yahudiler biliriz.
Tanrı bize; ben sana Roş Aşanada yazgını yazdım, senin ne işin var orada derse ne cevap verebiliriz? Dediğiniz gibi eğlenmek zorunluğu uğruna Yahudi kimliğimiz rafa kaldırılmıyor mu? Bu biraz iki yüzlülük değil mi? Biz Hıristiyanlığın kurallarını kabul etmediğimizden dolayı İspanyadan kovulmadık mı? Çocuklarımızın Bar/Bat-Mitzvasını, ölülerimizin mevludunu Roş Aşanaya göre yapmıyor muyuz? Hıristiyan dünyasındaki antisemitizmin bırakın yılbaşı kutlamalarına katılmayı üç nesil önce Hıristiyan olan Yahudileri bile gaz odasına gönderdiğini ne kadar çabuk ve kolay unutuyoruz.
Gerek ülkemizde, gerek İsrailde, gerekse dünyada, bazı Yahudilerin bu bilince varmak için gerektiği kadar düşündüklerini sanmıyorum. Amos Ozun da, yüzbinlerce yahudinin öldürülmesine ve Bet-Amikdaşın yıkılmasına sebep olan Romalıların yılbaşı olarak İsanın doğumundan yola çıkarak belirlediği bir tarihi, sahip olduğu Yahudi kimliğinin temeli olan Toraya tercih edeceğini zannetmiyorum. Daha önce yazdığınız gibi "aslı varken diğerlerine gerek var mı?". Üstelik yahudi takvimi, yılbaşını Avraamın veya Moşenin doğumunu, ya da Mısır çıkışımızı değil, ilk insanın yani Adamın yaratılışını baz almaktadır, Hıristiyanlardaki gibi İsanın doğumunu değil. Bu bakımdan da daha evrenseldir.
Bu arada Şalom Gazetesini yaklaşımından dolayı kutlarım. Dilerim bu davranış ve düşünce tarzı daha da gelişerek tüm toplumumuza yayılır.