Ünlü Alman yazar Günter Grass kısa süreli de olsa SS subayı çıktı. İtirafını ``soğan soyarak`` yaptı. Bazen insanın tuhafça ilişkilere dalacağını veya yanlış ata oynayabileceğini geç de olsa açığa vurdu.Ya bizim kifayetsiz muhterisler ne zaman soğan soyacak?
New York Timesın kült yazarı Thomas Friedman İsrailin son savaşta en büyük kaybının ne olduğunu öğrenmek için cepheye giden askerlerin fotoğraflarına bakmayı önermişti. Hayatları boyunca sadece yaşamayı yücelten bir eğitimden geçmiş askerlerin asık suratlı kareleriydi. Zira, düşmanlarının aksine ölümü değil, yaşamı tercih etmişlerdi. Her ölümü kazanç olarak görenlere karşı milleyetçiliğin ölümü olarak mı yorumlanacaktı bu görüntüler yoksa bizim naif solcuların -naiflikleri pek kalmasa da- barış, barış diye bağırdıkları yaşama refleksi ve direncinin yansıması mıydı, bilinmez.
Bilinen tek şey, ülkemdeki neredeyse tüm basının, -bir, iki cesur istisna dışında- sözde solculuk veya antiemperyalizm adına ve de ırkçılık dürtüleriyle desteklerini hep ölümü seçenlere vermesiydi. Lübnan savaşını tarihi nedenlerden yoksun olarak salt takım tutma içgüdüsüyle yorumlayanlar ateşkes sonrasında bölgede olanlar karşısında biz nerede hata yaptık? sorusunu hiçbir zaman sormayacaklar. Ama ilginçtir saldırgan, faşist ve katil İsrail nerede hata yaptığını sormaya başladı. Demokrasi adama sordurur çünkü! Demokrasi, çünkü, sivillerin öldürülmesini de sorgular. Darısı ötekilerin başına diyeceğim ama umutsuz vaka olduğunu cümle alem artık biliyor.
Bizim sözde solcu kifayetsiz muhterisler takım tutar gibi bir tarafı koşulsuz desteklemeye devam etsin. Tarafsız olmayı denemesinler.
Ama Allah var, duvarlar ne işe yarar??...
***
II. Dünya Savaşı sonlarına doğru Berlinde büyük yıkım yaşanırken sığınakların birinde toplanan Almanlar soğan soyma partileri düzenlerler. Evleri yok olmuş ve her anlamda yıkılmış bu insanlar soğanları soyarak gözyaşlarına boğulurlar. Ne müthiş bir yabancılaşma göstergesidir insanoğlunun! Bunun mucidi Günter Grasstır. Çevresindeki olup bitenler karşısında isyanını büyümemek olarak gösteren cüce Oskarın hayatını anlattığı Teneke Trampetin ünlü yazarı... Kendisi gibi Nobel ödüllü Heinrich Böll ile Nazizmden sonra Alman vicdanını alabildiğine sorgulayan ve Nazizmin unutturulmamasına çaba sarfeden büyük kanaat önderi bir entelektüel...
Ve şimdi itiraf ediyor geçmişinin en karanlık noktasını. 17 yaşındayken Nazi SS birliklerinin en elit olanı SS Waffende görev aldığını itiraf ediyor 63 yıl sonra. Yani şimdi de kendi soğanını soyuyor yeni ve aynı adlı kitabında! Dünya soruyor ona, neden 60 yıl sonra? Yanıtı zor. Ama en azından, kötülüklerini mezarına götüren ezici çoğunluğun aksine vicdanını kamuoyu ile paylaşıyor. Hata yaptım diyor, hem de ölümcül bir hata! Ama nedenini de pek açıklamıyor...
Grass, savaş sonrası Nuremberg davalarına kadar inanmıyor Yahudi soykırımına. Gerçeği gördüğünde İsraile büyük destek veriyor. Nazi kıyımından sonra Almanların, onurlu bir yaşam peşinde olan ve vatanlarını koruyan Yahudilere büyük sempati beslemelerini sevinçle karşılıyorum der 1967de.
Lakin, sol politikalara angaje olmaya başlamasıyla solun geleneksel İsrail eleştirisine katılır. Ama, bu eleştiri hiçbir zaman sözde solcuların antiemperyalist söylemleri bayalığına inmez. İsrail işgalinin barışı getirmekte zorluk çıkaracağını söyler.
Muhalif karakteri Berlin duvarının yıkılışında da öne çıkar. Neredeyse tüm dünyanın aksine, iki Almanyanın birleşmesine karşı çıkar, Birleşmeyi neredeyse işgal olarak görür. Zira, birleşmeyle Doğu Alman halkı içi boş bir refah ve özgürlük imajına boyun eğiyordu.
Kapitalizm, bir başka tür totaliter sistemdir onun için.
Nazizmi unutturmaya çalışanlara karşı eserleriyle, siyasi söylemleri ile büyük uğraş verir. Holokost inkarcılarını ve revizyonistleri bir kaşık suda boğmak ister. Her türlü savaşa karşı çıkar. 2. Dünya Savaşının bitimine yakın öldürülen yüzbinlerce sivil Almanın tarihe not edilmesini ister.
Hepimiz gibi zik-zaklar çizer.
Ama herşeyden önemlisi Nazi subayı da olur.
Şimdi de soğan soyuyor, 80 küsur yaşında.
Ya bizler ne zaman soyacağız?