Bazen öyle bir haksızlığa uğrarsınız, dünya öyle bir üstünüze gelir ki, yapayalnız kalırsınız bir kenarda. Sonra hüzün öfkeye dönüşür. Hele öfkelendiğiniz kişiler tarihi hiç bilmiyorlarsa, bize öğretilenleri iyice sorgulamaya başlarsınız: ABD demokrasisi nasil bir demokrasidir
Bazen öyle bir haksızlığa uğrarsınız, dünya öyle bir üstünüze gelir ki, yapayalnız kuru dal gibi kalırsınız bir kenarda.
Sonra hüzün öfkeye dönüşür ve sıkıverirsiniz yumruğunuzu, isyan edersiniz dünyaya, insanlara, devletlere ve hatta Tanrıya.
Adalet eksikliğinin hissi, insanlık tarihinin en acı ve sonuçları itibarı ile geri dönülemez yıkımları yaşattıran büyük bir trajediye dönüşür giderek...
10 Ekim gecesi yaşadıklarımız gerçekten de büyük ama yersiz bir haksızlığın yüreğimizde yarattığı hüzün, acı ve giderek artan bir öfke değil miydi nitekim?
Lakin ABD Temsilciler Meclisinde Türkiyeye karşı oynanan traji- komik oyunun yaratıcılarının nihai hedeflerini düşündüğünüzde gözünüz artık bir şey göremez oluyor. Hele hele Nancy Pelosi adlı meclis başkanının bizlerle alay edercesine Biz Türkiye Hükümetini değil, 1915 olaylarının yöneticilerini suçluyoruz açıklamasını duyduğunuzda ne deseydik acaba? İçimden, Peki o zaman da Roma İmparatorluğuna, veya Moğollara, Enkizisyoncu İspanyollara, pogromcu Ruslara, protestan katili katoliklere ne zaman sıra gelecek? demek bile gelmedi. Hele hele, Kızılderilileri yok eden sizin dedelerinize ne zaman yasa tasarısı çıkaracaksınız bayan Pelosi? bile demeye gücüm yoktu. Beyhude çaba olacaktı muhtemelen.
Başka sorular sormak isterdim, o 27 Temsilciler Meclisi Alt Komite üyesine:1880 ile 1915 yılları arasında Anadoludaki tarihi, savaşları, devletlerarası veya toplumlararası ilişkileri biliyorlar mıydı acaba? Örneğin, İhtilâlci Hınçak Partisi veya Ermeni İhtilâlci Taşnaksutyan Partisinden haberleri var mıydı? Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yaşayan Ermenilerin bazılarının hedefleri neydi? Bu hedefler için hangi Osmanlı düşmanı devletin sırtına binmişti?
1888de Vanda niye ayaklanma çıkarmışlardı? 1895te kimi Ermeniler neden Bab- ı Aliye doğru yürümüş ve askere ateş açmışlardı? Ya 1896da neden İstanbulda Osmanlı Bankasını basmışlardı? 1914te Osmanlı I. Dünya Savaşı batağına girmişken, doğuda ne yapmaya başlamışlardı?... Bu soruların yanıtları için büyük tarihçi olmanız gerekmiyor. Her şey yalın ve açık. Ama 27 kişi bu soruları duymamayı tercih ederdi, olasılıkla.
Hele hele, Osmanlının son çare olarak aldığı Ermenileri sürgün etme kararından sonra yollarda kimi çeteler tarafından öldürülen onbinlerce masum Ermeninin katillerinin bulunup çoğunun Osmanlı Devleti tarafından kurulan Sıkı Yönetim Mahkemeleri tarafından idama mahkum edildiklerini ve asıldıklarını bilirler mi? Bilseler belki beyinleri acaba? sorusunu sordurur, yüreklerinde bir nebze sızı hissederler miydi?.
Bu sorular sorulamaz çünkü sizi dinleyen yok artık. Zira amaç, Türkiyeyi köşeye sıkıştırma politikasıdır. Sıkıştırmadan sonra ver elini yeni isteklere, hatta tazminat ve diğer iddialı taleplere!
Ve bu uğurda 27 kişinin bir daha seçilebilmesi için söz verilen bağışlar!
Buna, olsa olsa Amerikan Demokrasininin parlamenter seçilme yolundaki materyalist güzellemeleri adını vermeli! Bir toplumun çıkarını desteklemezsen, onların isteklerini yerine getirmezsen sana bağış yok ey milletvekili adayı! Bağış yoksa seçilmeyi de unut! Buna da seçme/seçilme hakkı ve demokrasisi diyorlar kitaplarda. Biz Türkiyede seçilmek için parti liderlerinin yakını ve mutlak fikirdaşı olma koşulunu alabildiğince eleştirirken demokrasinin beşiği diye bize yutturulan ABDdeki seçilme ön şartlarından en önemlisi para oluyor.
Hayırlara vesile olmasın İnşallah...
Ve işin garibi, bu demokrasi, ifade özgürlüğü gibi yüce kavramları alabildiğince sorgulatan son olayı da Türk Yahudi Cemaati yaşadı aynı günlerde. ABDnin en büyük ikinci gazetesine verilen ilân son anda teknik aksaklıktan dolayı yayınlanmadı. Bunun nedeni korku mudur yoksa büyük ama çok büyük bir kötü tesadüf müdür? Bir tek Allah biliyor...
Nancy Pelosi ve arkadaşları gözleri bağlanmış halde onlara dikte ettirilen yoldan yürümeye kararlı görülüyorlar.
Onların bu haldeyken deterministik tarih yoluyla gerçekleri yakalamaları pek mümkün görülmüyor.
Lakin, adalet diye bir kavram kalmışsa halâ bir yerlerde, onun tezahür etmesini beklemek gerek, sabırla, inatla ve inançla;
Başımız dik, kararlı ve tarihteki kimi yanlışlarımızın sorumluluğunu üstlenerek, korkmadan, saklamadan.
İşte, o zaman onlar rezil olacaklardır.