“Ben bir İslam Yahudisiyim, Dikkat edin bir Arap Yahudisi değil… İslam Yahudisiyim, Bu yalnızca ailemin damarlarında Irak, Suriye, Fas, Tunus ve Türkiye’de yaşamış nesillerin kanı dolaştığı için değil..." Bu satırların yazarı Los Angeles Kahal Joseph Cemaati’nin Hahamı Haim Ovadia, dinlerin savaşları değil barışı, insanları ayrıştırmayı değil bütünleştirmeyi amaçladığını vurguluyor.
“Ben bir İslam Yahudisiyim,
Dikkat edin bir Arap Yahudisi değil… İslam Yahudisiyim,
Bu yalnızca ailemin damarlarında Irak, Suriye, Fas, Tunus ve Türkiye’de yaşamış nesillerin kanı dolaştığı için değil... I- pod’umun Abdul Wahab, Sabah Fakhri ve Farid Al Atrache’nin şarkıları ile dolu olduğu, İslami ve Sufi ezgilerinden esinlenmiş Şabat şarkılarını sürekli dinlediğim doğrudur. Ama İslam’a olan bağım çok daha derinlere gidiyor.
Ben bir İslam Yahudisiyim çünkü Yahudilik hilalin gölgesinde haçınkine göre çok daha farklı gelişti. İslam Yahudileri, Hz. Ömer antlaşmasıyla zımni ilan edilip her ne kadar ikinci sınıf vatandaş muamelesi görseler dahi, Hıristiyanlık altında her gün karşılaştıkları nefret, zulüm ve antisemitizmi yaşamadılar. Tanrının katili olmakla suçlanıp şeytanlaştırılmadılar ve inançlarını halkın önünde yapılan tartışmalarda savunmak zorunda kalmadılar. Sözde dinsel nedenler bahane edilerek toplu halde İngiltere, Fransa ve Katolik İspanya’dan kovuldukları gibi bir Müslüman ülkeden kovulmadılar.
***
Adına güya Batı Medeniyeti denen şey uzun bir dini hoşgörüsüzlük tarihinden daha yeni yeni kurtuluyor. Çokça kutlanan Nostra Aetate deklarasyonu Vatikan tarafından yalnızca 1965 yılında yayımlandı, tarihsel açından bakınca saniyeler önce... Bu belge Yahudileri İsa’yı öldürme günahından “beraat” ettirmesine, barış ve dinsel hoşgörü çağrısı yapmasına karşın, İsa’nın tek gerçek tanrı olduğunu vurguluyor ve tüm insanlığın İsa’ya inanması için kullanmaya çağırıyor.
Geriye dönüp baktığımızda, aydın ve ılımlı İslam anlayışına ne olduğunu kendimize sormalıyız... Neden Endülüs Müslümanlarını bugün dünyanın hiç bir yerinde göremiyoruz?
Yanıtı kısmen şöyle, modern zamanlarda Batı ile Doğu’nun karşılaşması kibir, dini ihtiraslar ve açgözlülükle doluydu. Sömürgeci ve emperyalist güçler yerel halkları küçümsediler ve kültürlerini anlamaya çalışmadan ruhlarını “kurtarmak” istediler. Bu “kutsal” amaç bütün araçları maruz gösterdi. Doğu ve Afrika Dünyası kültürel olarak “üstün” fetihçiler arasında paylaşıldı. Milli ve dinsel güçlerin er geç bu düşmanca işgale karşı güçlü bir şekilde harekete geçeceklerine dair bir şüphe mi vardı?
Bugün dinden bahsettiğimiz zaman dünyanın sorunu İslam değil dinci fanatiklerdir. Görünürde bu fanatiklerin çoğu Müslüman, ama birçok açıdan bakıldığında bunların ABD’yi tehdit eden dinci ihtirastan farkı yok. Kilise ile devleti ayırmayı ilke edinmiş bu ülke kök hücre araştırmalarının önünü tıkıyor, kürtaj yanlılarıyla savaşıyor, gay ve lezbiyenlere ayrımcılık uyguluyor...
Yobazlık ve bağnazlıkla mücadelenin çaresi itidalli İslamı savunanları desteklemek ve teşvik etmek, Endülüs’ün, Kordoba’nın, Granada’nın şanını geri getirmek, değişen zamanları öğretileri uzlaştırma arzusu taşıyan imam ve alimleri yetiştirmek, eşzamanlı olarak ta Batı’ya İslamı anlatmak. Kendi adetlerimizi başkalarına öğretmek yerine karşındakini olduğu gibi benimsemeye hazır bir iletişim yolunu açmanın zamanı geldi.
Birbirlerinin kültürlerinden yararlanarak ihtilafları çözmeyi, çatışmaları ve şiddeti durdurmayı hedefleyen bir diyalog üretmenin zamanı geldi. Bu uzun ve zor bir yol, ancak tarihin soluğu uzun, hafızası güçlüdür ve tarih o günleri bekleyecektir. Bu arada İslam ile bir köprü kurmaya gerek yok, eskisini yeniden trafiğe açalım yeter.”
***
Bu satırların yazarı Los Angeles Kahal Joseph Cemaati’nin Hahamı Haim Ovadia, dinlerin savaşları değil barışı, insanları ayrıştırmayı değil bütünleştirmeyi amaçladığını vurguluyor.
Eski Yunan ve Roma’nın kültürel mirasını Muhammedi öğretiyle harmanlayan, Avrupa’yı bağnazlıktan kurtaran Rönesansa hayat veren, Endülüs medeniyetine özlemini dile getiriyor. Asıl sorunun herhangi bir din değil, din adına yapılan bağnazlıklar olduğunun altını çiziyor. Bunun için seküler geçinen ABD’yi eleştirmekten de geri kalmıyor. Bir anlamda laikliğin din sömürüsüne engel olması gerektiğini vurguluyor.
Dünyayı yaşanabilir kılmak, barışçıl bir gelecek yaratmak için bu sözlere kulak verelim.
Şairin dediği gibi, yaşanacak daha bir ömür var, yıkılacak kalın bir duvar…