Kelime anlamını “halka ait” olarak tercüme edebileceğimiz Laiklik hepimize okulda öğretildiği gibi en basit tanımıyla din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır.
Laiklik temelde düşünce özgürlüğü ile inanç özgürlüğünün çatışmasını önlemeyi hedefler. Amacı devleti tüm inançlara eşit mesafede tutmaktır.
Ancak tarih gösteriyor ki dini devlet işlerinden ayırmak öyle söylendiği kadar basit değil.
Dünyada temelde üç laiklik modeli var: Fransız Amerikan ve Türk.
Fransız laikliği temelini 1789 İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesinden alıyor. Devlet dini olan Katolikliğin düşünce ve ifade özgürlükleri üzerindeki asırlarca süren baskının halk devrimi ile kaldırılmasından sonra laiklik Fransız hukukunda yerleşmeye başlamıştır.
Montesquieu, Diderot ve Voltaire gibi dünyada demokrasinin gelişimine büyük katkısı bulunan Fransız aydınlanmasının önemli düşünürleri dinin siyaset tarafından sömürülmesinin yüzyıllarca toplumu böldüğünü, hoşgörüsüzlük yarattığını ve ülkeyi karanlığa sürüklediğini vurguladılar.
Fransız aydınlanma felsefesinde dinin devlet yönetiminden tamamen soyutlanması özgürlüğün temel şartıdır.
1789 devrimi kilise ile devleti karşı karşıya getirmiştir. Fransa, Vatikanın dini baskısından kurtulmak adına iki kez Roma’yı dahi işgal etmiştir.
Aradan geçen 220 yılda küçük monarşist azınlık dışında tüm siyasi kamplar ve dinsel akımlar laiklik ilkesine sahip çıkmıştır. Laiklik gerek toplumsal gerekse bireysel bazda özümsenmiştir.
Fransız laikliği devletin herhangi bir dini konuya müdahele etmesini yasaklar. 1905 yasası ile Fransız devleti herhangi bir dini eğitimi veya din kurumunu desteklemez.
Fransız laikliği siyasi liderlerinin dini bir sembol taşımasını veya dinle ilgili bir söylemde bulunmasının önünü keser. 2004 yılında çıkarılan yasa ile ilk ve orta öğretimde de herhangi bir dini sembol takılması yasaklanmıştır.
Fransız vatandaşı olmanın temel şartlarından biri dini kimliğin özel hayatta yaşanmasıdır. Laik birey dinsel inançlarını çevresine dayatmayan kişidir, bu ilke demokrasilerde toplumsal barışın temelidir. Bu nedenle ülkemizde sıkça dile getirilen ‘birey laik olmaz devlet laik olur’ söylemi laf cambazlığından başka birşey değildir.
Devletin dinden soyutlanması olarak özetlenebilecek Fransız modelinin aksine Sekülarizm olarak bilinen Amerikan modeli dini sembollerin kamusal alanda da varolmasına karşı çıkmaz.
Püriten gelenek Tanrı’yı tüm evrenin yaratıcısı ve dinlerin ortak noktası olarak referans alır. Ancak ABD’yi inşa eden ‘kurucu önderler’ Avrupa’da gelişen aydınlanma akımının ruhunu 1776 Bağımsızlık Bildirgesi’ne olduğu gibi aktarmışlardır.
Devlet dinlerin özgürce yaşanmasını desteklerken, kamusal hayatta dinsel ayrımcılığın önüne geçilmiştir.
Türk laikliği de devlet işlerini din işlerinden kesin olarak ayırır. Devletin resmi dini yoktur ancak diğer modellerden farklı olarak devlet din üzerinde ‘etkin yönetim’ uygular. Din adamlarının maaşlarını devlet öder. Cuma hutbeleri Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanır. 1982 Anayasası ile din eğitimi mecbur kılınmıştır. Bu zorunluluk devletin farklı dinsel inanç ve adetlere eşit mesafede durma ilkesini tartışılır hale getirmiştir.
Laiklik temelde inanç özgürlüğü kadar düşünce özgürlüğünü de korumayı hedefler. Yani kapanma özgürlüğü gibi kapanmama özgürlüğü de devletin koruması altındadır. Devlet tüm özgürlükleri korumakla yükümlüdür.
İlkesel olarak 18 yaşına gelmiş bir bireyin kılık kıyafetine devletin karışması anlamsızdır. Diğer yandan bireyin ailesi ve çevresi tarafından görebileceği kapanma baskısından korumak yine laik devletin sorumluluğundadır. Türban takanların eğitim hakkının korunmasını takmayanları baskı altına sokmayacak şekilde düzenlemek şattır. Aksi taktirde semboller üzerinden kamplaşma riski ortaya çıkar ve toplumsal barış zarar görür. Toplumu bütünleştirici politikalar oluşturmak siyasi erkin varlık sebebidir.