Yakup ALMELEK
Büyük İngiliz mizah adamı George Bernard Shaw’ın yazdıklarına kulak verelim. Bakalım Jeanne d’Arc adlı tiyatro oyununda neler demiş:
İngilizler ürünlerine yeni pazarlar bulmak amacıyla bir ülkeyi işgal etmek istediklerinde oraya misyonerler gönderirler. (Misyonerler bilindiği gibi mensup oldukları dini yaymak için görevlendirilen din adamlarıdır.) Misyonerler ora halkını biraz da zorla Hıristiyan yapmak için baskı rejimi uygularlar. Ora halkı buna itiraz eder ve misyonerleri tartaklar ve bazen öldürürler de. Bunun üzerine İngilizler misyonerlerini korumak bahanesiyle o toprakları kendi ülkelerine dahil ederler.
Bunu nasıl mı yaparlar!
Çok kolay. O toprakların Tanrının İngilizlere bir armağanı olduğunu yayarlar. Elbette Tanrı armağanını çok iyi muhafaza etmek gerekir. Büyük denizler imparatorluğunun kime ait olduğu artık tartışma konusu yapılamaz. Karşı geleni yakıp yıkarlar ve dünyanın taa öbür ucuna giderler.
George Bernard Shaw İngiliz’dir pardon İrlandalıdır, ama kimliğini taşıdığı ülkeyi en acı bir şekilde eleştirmekten hiç çekinmemiştir.
Kader Adamı adlı oyununda İngilizleri nasıl da yerden yere vurmakta:
‘’İngilizlerin yapmayacağı iyilik veya kötülük yoktur; ama bir İngiliz’in yanlış bir şey yaptığını göremezsiniz. Her yaptığı, bir ilke uğrunadır. Yurtseverlik ilkesi yüzünden sizinle savaşır. Ticaret ilkesi yüzünden sizi soyar. İmparatorluk ilkesi yüzünden sizi köle yapar. Yiğitlik ilkesi yüzünden sizi ezer. Bağlılık ilkesi yüzünden kralını destekler ve cumhuriyet ilkesi yüzünden kralının başını keser.‘’
İngilizler erdemli bir toplum mudur? Shaw’a göre parasal ya da düşünsel bir sorumluluk getirmiyorsa içtenlikle erdemin yanında olurlar.
Başka bir ülkede bir yazar doğup büyüdüğü ülke hakkında bu sözleri sarf ederse kim bilir başı dertten derde girebilir ancak İngilizler kadar öz eleştiriye açık bir topluma yer kürede zor rastlanabilir.
Tam tersine İngilizler Shaw’a gösterilebilecek en büyük saygıyı ve sevgiyi her fırsatta ifade etmekte hiç gecikmediler.
Eleştirmek nedir? İncelemektir. Doğruyu veya yanlışı, güzeli veya çirkini, iyi veya kötü yanları bulmak, göstermek ve anlatmak için bir yargılamadır. Bu yargılamada kötü niyete yer olmamalı, peşin hükümlere de geçit verilmemeli.
Bu yüzden olmalı George Bernard Shaw yaşadığı 94 yıl içinde başta İngiltere olmak üzere dünyanın belli başlı ülkelerinde hep okundu ve alkışlandı.
Yazdığı 53 oyunun yarıdan fazlası dünya tiyatro sahnelerinde hep baş tacı edilmekte. Oyunlarında yoksulluğu, evlilik ilişkilerini, fahişeliği, boş kahramanlıklar, sınıf ayrılıkları gibi konuları taşladı. Hem güldürüyor ve hem de düşündürüyor.
‘’Güldürmesini beceremeseydim çoktan çarmıha gererlerdi beni.’’ Shaw’ın bu kaygısı büyük ustanın güldürürken düşündürmekteki ustalığını kanıtlamakta.
‘’Gülen Düşünceler‘’ Sayın Şakir Eczacıbaşı’nın Shaw üzerine yazdığı kitabın adı. Kitabın önsözü şöyle başlıyor:
‘’Londra, 2 Kasım 1950 sabahı bir haberle sarsıldı: Bernard Shaw öldü…’’
Bir dehayı yitirmekle dünya da sarsıldı. Ancak Shaw’ın William Morris için söylediklerini kendisi için de yineleyebiliriz:
‘’Bernard Shaw gibilerini ancak kendi ölümüyle yitirir insan, o öldüğünde değil.’’