Kayınpederim’e...
Mutluluk, oldukça göreceli bir kavramdır. Ancak fikrine ve aklına değer verdiğim bir dostum bana mutluluğun formülünü vermişti: Sağlık, hayatını devam ettirebilecek kadar para, yanında seni seven ve sevildiğini hissettiren insanlar, seni sevmeyen negatif gözlerden uzak bir yaşam.
Düşündüm de ne kadar haklıymış. Hayat denilen o ince çizgide yürüyoruz hepimiz. Yolda giderken bazen sendeliyor ve tökezliyoruz. İşte böyle bir dönemdeyim şu anda. Geçen hafta elim bir olay yaşadım. Eşimin babası Salamon Seviş’yi kaybettim. Acım büyük.
Sevmek ve sevilmek... Çok basit ama anlam derinliğinin katsayısı yüksek birer kelime. Bu hafta sizinle bu; hazzı bol leziz iki sözcüğün hayatımdaki önemini paylaşmayı arzuluyorum.
Yıl 1992. Salamon Bey’le ilk kez tanışacaktım. Kendisi hakkında bir hayli bilgi sahibi olmuştum. Biraz ürküyordum. Eşimin eski kız arkadaşlarına pek yakın davranmadığı haberini de almıştım. Evlerine gittim. Kapı çalındı. İçeri girildi. Gerçekten de anlatıldığı sert mizaclı br adam girmişti içeri. Korku ve endişe doluydum. Göz göze geldik. Hiç unutmadığım bir andı. Bakışmamız bir süre devam etti ve bana: “Hoşgeldin kızım” dedi. Nedenini bilmediğim bir sebeple bana hep bakışında yüzü bir anda yumuşuyordu. Bu hep böyle sürüp gitti. Çok ilginçti.
Ardından eşim: “Babam seni çok sevmiş?” dedi. Sevgi neydi? Nasıl bir tarifi vardı? Neye iyi gelirdi? O zamanlar bu kelimenin ne değerli olduğunu anlayamamıştım.
O günden sonra kendisiyle her görüştüğüm zaman o dev, çatık kaşlı adam bana o kadar ‘özel’ davranıyordu ki; kendini özel hissetmenin güzelliğini yaşattırıyordu bana. Onun sevgisini gözlerinden anlıyordum. Beni gerçekten çok seviyordu. Bu, gözlerine ışık saçıyordu adeta.
Sevildiğimi bilmenin duygusuyla çok seviniyordum. Kendisinin beni mutlu edebilmek için çalışıp didinmesi şımartmazdı beni, aksine omuzlarımı kabartırdı. Ağzımdan çıkacak bir lafı beklerdi. Bir eksiğimizi duysa hemen o anda birini arardı: “Mehmet, benim gelinimin bir masaya ihtiyacı var. Şimdi çık ve...” deyip hemen işimi hallederdi ve bunun için mutlu olurdu.
Peki neden beni bu kadar çok sevmişti diye sordum kendime defalarca. Cevabı çok basitti, çünkü ben de onu çok sevmiştim. Ona olan hayranlığımın farkındaydı şüphesiz. Çok etkisinde kaldığım bir yanı vardı. Savcıları, baş komiserleri, hakimleri bile etkileyen bir tarafı mevcuttu. Espirileri, gerektiğinde kimseden korkmadan konuştuğu mertçe sözlerine hayrandım. Sözünü kimseden sakınmayan, gerçek bir yüreğe sahip biriydi o. Politika ve yapmacıktan uzak samimiyetle dolu bir ruhu vardı. En önemlisi bu yaptıklarını menfaat beklemeden yapardı. “Evliya” dedikleri bu olsa gerekti diye düşünmeden edemezdim.
Sevgili kayınpederim! Bana sevgiyi ve sevilmenin güzelliğini yaşattın. Beni bir başka sevdin. Hep verdin hep verdin ama inan bana ben de seni en az senin beni sevdiğin kadar çok sevdim. Aramızdaki bu özel bağ bana ve oğlumuzla kurduğumuz yeni yuvaya mutluluk katan sihirli bir etki yarattı.
Yaptığımız iyilikleri, birlikte yaptığımız eski günleri yad etmeleri, birbirimize bizi üzen insanların yaptıklarını anlattığımız o güzel günleri asla unutmayacağım. Ben sizden çok şey öğrendim: Vermeyi, iyiliği, karşılıksız yardımı ve sevmeyi.
Yeriniz cennet olsun; çünkü siz bize burada cennetin kapılarını açtınız.
Sayın İzel Rozental’ın da dediği gibi siz gerçek hayatta yaşayan bir ‘süpermen’diniz. Herkesin iyiliği için canla başla çalışırdınız. Yoksullara koşardınız hiçbir menfaat beklemeden. Kaç kişiye gerçek babalık yaptınız. Sayısını bile unutmuşsunuzdur. İşte sevgili okurlarım, bugün kederli ama gurur doluyum. Ömrümü insanların iyiliğine adamış Rav Leon Adoni’nin de dediği gibi efsane haline gelmiş bir adamın sevgisiyle ödüllendirmiş anılarla dolu bir onbeş senem var hafızama kazılı.
Ve canım dostlarımın yakın ilgisiyle sevginin o sinirli yazını bizzat yaşamanın tatlı hazzı var içimde. Dost, insanın iyi ve kötü günlerinde yanında olandır, diyenlere hak veriyorum. Bu kötü günlerimde canım komşularım, arkadaşlarım, abla, abi gibi sevdiklerim acımızı hafifletmek için seferber oldular. Biricik dostlarımın sıcacık nefeslerini hep yüzümde hissettim. Onların sevgi dolu bakışları, susmak bilmeyen taziye telefonları, ziyaretleri süregeldi durmadan.
Sevgili babacığım Salamon Seviş sizi hep sevdim ve sevildiğimi hissettim. Sizi sevmeye ve adınızı onurla taşımaya devam edeceğim. Torununuzu size layık bir insan olarak yetiştirmeye çalışacağım. Mekanınız cennet olsun.