İsrailliler, bir sene süresince böylesi bir terör saldırısına maruz kalmamışlar, neredeyse bu acı gerçeği unutmuşlardı. Geçtiğimiz hafta Kudüs’te Merkaz Harav adlı tanınmış bir dini okulda öğrenim gören yaşları 15 -19 arası çocukların üzerine yaylım ateşi açıldı. Olayda 8 öğrenci yaşamını yitirdi.
İyi giyimli, Avrupai görünümde bir genç okulun kütüphanesine girdiğinde, öğrenciler kendisinden hiç şüphelenmediler. Çocuklar, gence elindeki kutuda ne taşıdığını sordular. Yanıt, birinin televizyon sipariş ettiği oldu. Oysa pakette çok güçlü bir tüfek ile iki tane tabanca ve büyük miktarda kurşun bulunuyordu. Saldırgan, okulun karşısındaki dairesinden silah seslerini duyarak tabancasıyla olay yerine koşturan bir memurun müdahalesi sonucu öldürülene kadar geçen kısa sürede 8 kişiyi öldürerek, 7 kişiyi de yaraladı. Güvenlik memuruna üç kişi daha yardım ederek saldırgana ateş açtılar.
Ancak hala cevaplanmamış birçok soru bulunuyor. Öncelikle saldırgan hangi terör örgütü üyesiydi? Doğu Kudüslü tanınmış bir ailenin çocuğu olan saldırgan, İsrailli kimliği sayesinde minibüsü ile çeşitli dini okullara öğrenci taşıyordu. Böylece şehirde dolaşmak ve okullara girip çıkmak onun için hiç te zor değildi. Taşıdığı büyükçe kutu okula girmeden önce incelenmesi gerekiyordu. Görülüyor ki Kudüs’teki dini okulların güvenlik tedbirleri yeterli değil.
İsrail’de eylemi gerçekleştiren terörist Ala Abu Daim’in ailesinin taziye ziyaretlerini kabul edeceği bir yas çadırı kurmaya hakkı olup, olmadığı konusunda bir tartışma çıktı. Babasından evinin üstündeki Hamas bayrağını indirmesi istendi. Polis aileyi sorguladığı halde, oğullarının silahları nereden edindiğini öğrenemedi. Gazeteler, Olmert’in yas çadırını yıkmak için yasadışı bir yapı olduğunu ileri süreceğini iddia ediyorlar.
Katilin kızkardeşi onun Gazze’de Cabalaya mülteci kampında birçok sivilin öldürülmesine çok kızdığını, bu nedenle intikam arayışına girdiğini söyledi. Bu doğru olabilir ama silahları yasadışı bir terör örgütünden elde ettiği de kesin.
Cenazenin Doğu Kudüs’te yaşayan Filistinli halkın katılacağı büyük bir gösteri şekline dönüştürüleceğinden endişe duyan İsrail polisi saldırganın naaşını ailesine vermeyi reddetti. Bu nedenle cenazenin gecikeceği öngörülüyor. Polis, her halükarda cenazenin olması gerektiğini ancak bunun gece gösteri olmadan gerçekleşmesi gerektiğini ifade etti.
Bilindiği üzere Merkaz Harav dini okulu, İsrail’deki dini milliyetçi sağ kanat hareketinin ideolojik merkezidir. Bilgi bu hafta, İşçi Partisi mensubu solcu Eğitim Bakanının okulu ziyareti sırasında da doğrulandı. Öğrenciler tarafından hakarete uğrayan bayan bakan, koruma altına alındı. Olayı sakinleştirmek için İşçi Partisi lideri, Savunma Bakanı Ehud Barak’ın okul ziyareti çok iyi karşılandı. Okulun öğretmenleri kendisine tarihte İsrail Krallığına ait tüm toprakların İsrail Devletine katılması gerektiğinin önemini anlattılar.
Bir İsrail-Hamas ateşkesi var mı?
Bu, İsrail’de ve tüm bölgede sorulan bir soru olsa da hiçbir açık cevabı yok. Eğer şimdiki duruma bakarsak her ne kadar çok kırılgan olduğu ve her an biteceği düşünülse de Ortadoğu için sonsuz gibi görülen beş gündür devam eden bir ateşkesin varlığı kesin. Görünürde ortalık sakin. Sderot üzerine Kassam füzeleri atılmadı. İsrail de teröristleri tutuklamak üzere herhangi bir harekata girişmedi. Bu durumdan en mutlu olanlar tabii ki beş gündür normal bir yaşam süren,ve bunun en azından bir süre devamını ümit eden Sderot halkı.
Ancak gerçekten bir ateşkes varsa Olmert ve Barak neden bunu inkar ediyorlar? Çünkü kendileri ile herhangi bir anlaşmaya girmek istemeyen, aksine İsrail’i yok etmeyi amaçlayan Hamas ile bir anlaşma yapmak istemiyorlar. Ama aynı zamanda hem Hamas liderleri hem de İsrail sükunet istiyor. Bu nedenle Mısır’ın kendilerinden harekat yapmaktan kaçınmaları talebini kabul ettiler. ABD tarafından desteklenen Mısır’a, sorunlarına çözüm bulması için zaman tanımak istiyorlar. Örneğin Gazze sınırını kim ve nasıl kontrol edecek? En sonunda tutuklu değişimi gerçekleşecek mi? İsrail, Gilad Şalit karşılığında birkaç yüz Filistinli tutukluyu serbest bırakacak mı? Ve bunun benzeri,birbiri ile alakalı birçok sorun daha çözüm bulacak mı?
İsrail’in son yaptığı harekatlarda Hamas’ın ağır kayıplar verdiği şüphesiz. Bu nedenle bölgedeki gerilimin gevşemesini istiyor. Tabii Sderot ve Gazze’ye yakın başka yerleşim bölgeleri de aynı fikirde. İsrail’in Aşkelon üzerine atılması olası Kassam füzelerini engellemek istediği açık. Bu nedenlerden ötürü her iki taraf da Mısır’a uzun vadeli olmayan ayarlamalar için görüşmeler yapma zamanı vermek istiyor.
Ancak Hamas, İsrail ile ateşkes konusunda anlaşmaya vardığının bilinmesini istemiyor. İsrail de görüşmelerde yasal taraf olarak görmediği Hamas ile bir anlaşma yaptığının düşünülmesini istemiyor. Bu nedenle taraflar Mısır’a verdikleri sözler konusunda sessiz kalmayı tercih ediyorlar. Bu sözlerin arasında, saldırıya geçmemek ya da saldırı gerçekleşirse niteliğine göre sınırlı tepki vermek var. Bunlar imzalanan anlaşmalar olmadığından, Mısır aracılığı ile elde edilmiş anlayış tarzı olarak nitelendiriliyor. Bu nedenle birbirleri ile anlaştıklarını beyan etmeleri gerekmiyor. Zaten de gerçek bir anlaşma sağlanmış değil. Asıl sorun, bunun ne kadar süreceği. Ancak uzun süreli olmaması için yeterli nedenler var. İsrail, 30 günlük bir süre istiyor.
Bu arada İsrail, ABD ve AB ile ilişkisini etkileyen bir gelişme yaşadı. Konu Batı Şeria’daki İsrail inşaatlarını kapsıyor.
Şas’ın zaferi
Hükümetten Lieberman’ın partisinin çekilmesinden sonra Olmert, hükümetin Knesset’te çoğunlukta olabilmesi için Şas’a bel bağladı. Ama Şas sağ kanada mensup bir parti olduğundan, bütün sağ kesim hükümetten istifası yönünde baskı yapıyor. Tabii böylece seçimler kaçınılmaz oluyor. Yeni seçimlerde kamuoyu sağ kanattan Likud lideri Binyamin Netanyahu’nun zaferle çıkacağı, sağ kanat koalisyonuna dayalı yeni bir hükümet kuracağı yönünde.
Herşey Şas Partisi’ne bağlı. Şas Partisi Kudüs probleminin Mahmut Abbas ve Olmert ile görüşülmek üzere masaya yatırıldığı an istifa edeceğini açıkladı. Olmert, Mahmut Abbas’tan İsrail-Filistin anlaşmazlıklarını konuşacakları en son sorunun Kudüs olacağı konusunda bir güvence aldı. Bu da Olmert’e birkaç aylık süre tanıyor.Ama açıkça görülüyor ki Şas, her an bir neden bularak Olmert’i azınlığa düşürebilir.Tabii böylece Şas Partisi Olmert’e baskı uygulayabilir ve parti menfaati ile ilgili tavizler isteyebilir. Geçtiğimiz hafta da aynen böyle oldu.
15 gün önce ultra ortodoks Sefarad parti, kendi oy verenleri Sefarad dindar aileler için yeni bir hak iddia etti. Kudüs’e yakın Batı Şeria’daki Givat Zeev’de 160 apartman inşaatına devam edilmesini talep etti.
Söz konusu inşaatlar ABD’nin baskısı sonucu, hükümet kararıyla durdurulmuştu. Bölge, gelecekte bir anlaşma sağlanırsa Filistin’e ait olması planlanan bir yer. Şas’ın oy potansiyeli fakir ve geniş aileler. Böyle yerleşimlere ihtiyaçları var ve Olmert’in verdiği bu taviz onlar için büyük bir zafer oldu. Givat Zeev’i kendileri için bir ilk adım niteliği taşıyor. Ardından Beitar İlit ile Modiin İlit’in inşasını umuyorlar.
Olmert’in olumlu sonuç alması gecikmedi. Geçtiğimiz pazartesi Knesset’te Hükümetin güvenoyu yoklaması yapıldı. İstediğini elde eden Şas Partisi, Olmert hükümeti lehinde oy verince talep reddedildi. Şimdi Olmert’in yapacağı tek şey müttefikleri olan ABD, AB, BM’yi ve diğerlerini, başka bir çözüm olmadığına inandırmak. Olmert’e göre Filistinlilerle anlaşma sağlamak isteyecek, bir Filistin Devletinin kurulması için çalışacak bir hükümetin iktidarda olması, Kudüs’ün yakınında birkaç yüz yerleşimin inşaatından çok daha önemli. İsrail Dışişleri Bakanı Tsipi Livni, ABD Dışişleri Bakanı Rice ve Başkan Yardımcısı Cheney ile Washington’da görüşüyor. Livni, yakında Ortadoğu’yu ziyaret edecek olan Cheney’e: “Filistin Devleti’nin varlığını reddecek sağcı bir hükümet arzu ediyor musunuz?” sorusunu yöneltecek.
Tabii sadece ABD’nin değil, bütün diplomatların Kissinger’in çok tanınmış formülü olan “İsrail’in belirli bir dış politikası yoktur,sadece iç politikası vardır” sözlerini hatırlamaları gerekir. Bu çok doğru.
Ancak Başkan Yardımcısı Cheney, İsrail dostu olarak nitelense de Olmert onunla görüşmelerinde epeyce zorlanacak.
Türk Kıbrıs kesimi İsrail’de bir büro açacak
Kıbrıslı Türkler İsrail’de resmi, diplomatik niteliği olmayan ancak ekonomik ve diğer ilişkileri güçlendirecek bir büro açmak istiyorlar. Şaron’un danışmanı olan tanınmış avukatlardan Dov Weisglass Kıbrıslı Türklere ticaret ofisinin açılması için gerekli yardımı sağlıyor. Kıbrıs Rum kesiminin Tel-Aviv Büyükelçisisi, İsrail Adalet Bakanı Daniel Friedman’dan bu girişimi yasaklamasını istedi. Ancak Friedman’ın bu isteği yerine getirmesi şüpheli görünüyor. Kıbrıslı Türkler birçok ülkede böyle ofisler açıyorlar. İsrailliler bu ofislerin herhangi bir diplomatik niteliğinin olmadığını, özel olduğunu ifade ediyorlar.