Yakup ALMELEK
Bir kişinin kendisine veya başkasına beğendirme amacıyla bir yapıt yaratmasıdır.Bu yapıt bir resim, bir heykel ( yontu) bir seramik, bir musiki parçası, bir şiir veya düz yazı olabilir.
Bun tarife ‘’ eksiktir’’ deyebilirsiniz. Tamamlamamız gerekecektir. Yapıtın, izleyende güzellik duygusu da uyandırması gerekir Düşüncelerde de keza…
Kendisine beğendirme söz konusu ise sanat sanat içindir denebilir. Bir başka kişi veya toplum amaç ise ‘’sanat cemiyet içindir’’ olur.
Sanatın sanat için mi olduğu yoksa cemiyeti mi hedef alması gerektiği uzun yıllar bir münazara konusu olageldi. Herhalde buna karar verecek olan da sanatçının kendisi.
O neyi hedeflemişse o,,,
Sanatçının sürekli bir yeniliğin peşinde olması da gerekiyor ancak o zaman kendini aşabilir.
Şu da denemez mi? Sanat hem sanat içindir ve hem de cemiyet için. Bu daha gerçekçi gelmiyor mu kişinin mantığına?
Sanat ürünü sanatçının gönlünden ve aklından doğuyor. İnsanların en büyük ilgiyi gösterdikleri veya değer verdikleri her sanatsal yapıt gönlün ve aklın mezcedilmesinden meydana geliyor
Beyin çalışmasının hissedilir derecede fazla olduğu bir ürün çok değerli olabilir ancak buna sanat eseri denebilir mi?
Aynı şekilde gönül tellerini titretmenin ötesine çıkamayan bir ürün de alkışlanabilir ancak o da her kez bir sanat eseri midir? Şüphe götürür.
Sanat eseri düşünmek ile hissetmeyi aynı potada eritebiliyorsa kalıcı sanat eseri denilmeğe hak kazanır.
Bunlar geçmekteydi aklımdan resim ve heykel ustalarının bu hafta New-York’da, Art Expo fuarında sergiledikleri yapıtları gördükçe.
Almelek Sanat Galerisi 28 Şubat-3 Mart tarihleri arasındaki fuara Moiz Benezra’’nın yapıtlarıyla katıldı.
Bir arının çiçekten çiçeğe konması gibi gözlerim stantlardaki bir üründen bir diğerine koşuşup duruyorlardı.
Birden çok tanıdık bir musiki sesiyle duraladım..
Algılama sırası ve zevki gözlerimden kulaklarıma aktarılmaktaydı. Bir cep telefonundan geliyordu ses. Ve Tarkan’ın çok sevdiğim şarkılarından biriydi etrafını neşeye gark eden.
Telefonun sahibi telaş içinde sesi susturmak için cihazı arıyordu. Bense içten içten bulamamasını arzuluyordum. Bir daha dinlemek istiyordum, bir daha , bir daha
Sanat her yerde ve koşulda insanlarla bütünleşmekteydi.
Salt musikide değildi bu yakınlaşma resme ve yontuya da sıçramıştı. Artık sınai bir işletme imal ettiği ürününü Picasso’nun bir tablosunu fon yaparak sunabiliyordu, gelecekteki müşterisine.
Salt varlıklılar değil, modest bütçeli insanlar da sevmeğe başlamışlardı görsel sanatları, duvarlarını süsledikleri serigraf ve litograflarla.
Uluslar arası bir marka Shakspeare’in bir sonesini kullanıyordu ürününe Pazar ararken.
Bazı ülkelerde bazı sınai müesseselere bütçelerinin % 1-2 arasını sanatsal faaliyetlere ayırmak zorunluluğu getiriliyor.
Güzelliklere güzellikler katanlara gönüller dolusu saygılar ve sevgiler.