“Günümüzde rekabet ortamı, insan kaynakları yönetiminin güçlükleri ve toplumsal yapıların ve taleplerin hızlı değişimi nedeniyle organizasyonların çözmek durumunda olduğu çok sayıda sorun vardır. Bu sorunların her birinin çözümünün diğerleriyle bir şekilde bağlantılı olduğu hemen görülebilir. Bu sorunların içinde en temel ve zorlu olanı şirket içinde hedef ve amaç birliği sağlamak ve bağlılık oluşturmaktır. Organizasyonlarda; farklı uzmanlıkları ve görevleri olan insanları bir mozaiğin parçaları gibi bütünsel uyum içinde çalıştıracak, tek bir hedefe kilitleyecek, sinerji yaratacak olan şeye vizyon denir...”
15 senedir aktif olarak teknik direktörlük yapmayan 74 yaşındaki bir futbol adamını ülkenin önde gelen kulübünün başına teknik adam olarak getirmek, son yıllarda çalıştırdığı tüm ikinci lig takımlarından kovularak ayrılan ismi yardımcı antrenör olarak görevlendirmek, bir kulübün en çok iş yapan şubesini yönetme becerisinden yoksunlukla açıklanmaz da neyle açıklanır?..
Vakt-i zamanında adı sanı duyulmamış üçüncü sınıf Litvanyalı bir kaleciyi (Gintaras Stauce), nereden nasıl bulunduğu hâlâ meçhul olan Zimbabweli bir futbolcuyu (Norman Mapeza), oynadığı takıma “oynamayarak” daha çok katkı yapan bir savunma oyuncusunu (Stavitsa Kuzmanovski) büyük transferler olarak kadroya katan zihniyetten daha ne beklenirdi ki?..
Ligin devre arasındaki basın toplantısında, “Dört yeni futbolcu transfer edilmezse istifa ediyorum” diyerek blöf yapan ama nedense sonra sözünü tutmayan hatta aynı konuda işi pişkinliğe vurup, “Şaka yaptım” diyebilen, sezonun ilk derbi karşılaşmasından (Galatasaray-Beşiktaş) bir gün önce elindeki en değerli iki kozu (Lincoln-Hakan Şükür) kamp kurallarına aykırı davrandıkları (!) gerekçesiyle kadro dışı bırakma kararını alan fakat haftanın en önemli antrenmanı olan taktik idmanının yirminci dakikasında evdeki hanımından gelen telefon akabinde futbolculara hiçbir şey söylemeden sıcak yuvasının yolunu tutan, Galatasaray’ın bu sezon oynadığı en hayati maçlarda takımının başında çıkmayan, saha içinde yaptığı abuk subuk diziliş değişiklikleriyle çalıştırdığı takıma maddi manevi büyük hasar veren, kendisine soru soran gazetecileri aşağılayıp onlarla alay edercesine konuşan, hiçbir futbolcusuyla doğru düzgün bir iletişim kuramayan bir futbol adamından daha ne beklenirdi ki?..
Hafta sonunda yaşananlar...