Geçtiğimiz Pazar Ulus’ta U-mmud Festivali gerçekleşti. Aynı gün birkaç etkinlik daha olduğundan gitme imkanım olmadı. Daha sonra programa göz attım. Konuk konuşmacıların yanısıra, konu başlıkları gerçekten özenle seçilmişti. Aralarından bir tanesi hem gülümsetti, hem de iç geçirtti. Başlık yaklaşık şöyleydi: “Çocuklarınızla arkadaş mısınız / anne baba mısınız?” Gözümün önünden sinema şeridi gibi bir sahne geçti. Seneler evvel bir yaz günü Büyükada’dayız. Maden yokuşundan aşağı seri adımlarla yürümekte olan çok sevdiğim bir arkadaşıma (T.T) rastladım. Kısa bir hal hatırdan sonra “İstemiyorum, çocuklarımla arkadaş olmak istemiyorum.Ben bir anne olmak istiyorum. Saygılı olsunlar yeter” diyerek içini döktü. Konunun ne olduğunu hiç anımsamıyorum. Eminim çok da önemli değildi. Muhtemelen çocuklar ilk ya da ortaokuldaydılar. Ne var ki, bir nesil elimizi verelim derken kolumuzu kaptırdık. Kimi zaman “sudan sebeplerle” kimi zaman fikir danışmak için pedagogların kapılarını aşındırdık. Doğrusu çocuklarım ve ben Prof. Dr. Norma Razon ekolü ile büyüdük. Fena mı oldu? Hayır. İyi mi oldu? Bilemiyorum. Zira kimi zaman ebeveyn rolü daha kolay. Arkadaş olmak ise daha zor.
Günümüzde çocuklar çok daha çabuk gelişiyor. Ergenlik yaşı 10’lara indi. Düşünmek dahi istemiyorum. Daha öncekiler yeterince zordu. Ergenliğe bir girerler, bir türlü de çıkmak bilmezlerdi...
Ama tabii Aziz Nesin misali; “Şimdiki çocuklar bir harika”
* * *
Pesah arifesinde önemli bir hazırlık yapmasanız bile dostların pırasa/ıspanak sohbetlerinden, buzlukta saklanan haroset’ten feyz almaya başlarsınız. Gerçi çevre pastanelerin vitrininde Taim matsalar, şaraplar v.s., Purim’de bulamadığımız mavlaçlarla birlikte yolumuzu gözlerler. Tıpkı enginar fiyatlarının bir anda dolardan euroya endekslenmesi gibi. Evde ‘mum’la ekmek kırıntıları aramasak da kesin bir büyük temizlik yapılır. Seri imalat halinde Pesah kekinden başka da bir hazırlığım olmadığından, can-ı-gönülden annemin sağlığına dua ederim.
* * *
Gelenekçi yapısı olan ve aynı zamanda tutucu cemaat bireylerimiz doğal olarak kimi değişikliklerden hoşlanmaz. Geçen sene başlayan “matsa” muhabbetleri, bu sene de farklı ortamların sohbet konusu. Böreklerini önceden hazırlayan, dolayısı ile de un/matsa harcını yapan hanımlar pek de mutlu değiller. Gerçi gelecek sene de farklı bir konumda olunacağını sanmıyorum. Ağız tadı bir kere bozulunca kolay düzelmiyor. Sıraladıklarım hiç bir şekilde şikayet unsuru taşımıyor. Aslında sorun her işi “biraz” bilmemizden kaynaklanıyor. Kime ne matsa 5 mi 10 mu yoksa 15 dakikada mı pişiyor? Sonunda hoop 18 dakika, matsa yandı, evdekiler homurdandı! Yiyeceğimiz bir lokma birşey, o da memleket meselesi oldu.
Hag Pesah Sameah / A Gitn Pessach.