Tora bazen vermek istediği mesajı peraşa ismi ile de verir. Bu peraşa sadece Vayikra kitabı içinde değil. Tora’nın tamamı içinde çok özel yere sahip olan bir peraşadır. "Kedoşim tiyu" kutsal olunuz ifadesini kullanan peraşamız gitmemiz gereken yolu da sadece iki kelime anlatmaktadır. Neden kutsal olmamız gerektiği ise çok daha açıktır. Kutsal olmalıyız çünkü Tanrı kutsaldır. Bizler de O’nun behor çocukları olarak bu yolda ilerlemeli ve sahip olduğumuz büyük onura layık hareket etmeliyiz.
Toplumlarda yirmi birinci yüzyılda ortak bir hastalık baş göstermektedir. Bu hastalığı dejenerasyon olarak tanımlamak mümkündür. Bu hastalık o kadar sinsi ve içten ilerler ki farkına varıldığında artık yapılabilecek fazla bir şey kalmaz. Çünkü bu hastalık çok sevimli yollarla insanın ve toplumun içine girer ve onu kemirmeye başlar. Günümüzün sonsuz fırsatları dünyasında adı geçen hastalığın işi çok daha kolaydır. Çünkü günden güne manevi değerler toplum dışına atılmakta bu değerlere uyan kişiler parmakla gösterilmektedir. Çok basit bir örnek vermeye çalışalım. Çalışma dünyasında rekabet her zaman vardır. Bu rekabetin de insana saygı unsuru göz ardı edilmeksizin yapılması gerekir. Halbuki günümüzde "bu dürst bir insandır" lafının kullanılması değerlerimiz nereye gidiyor sorusunu da beraberinde getirmektedir. Binyıllarca yıl önce Tora bu değerlerin korunması ve uygulanması yönünde emir verirken yaşamımızı da garanti altına almaya çalışmıştır. Yirat şamayim dediğimiz Tanrı korkusu ve sevgisine sahip olan bir insan atacağı adımlardan, söyleyeceği sözlerden önce birkaç kez düşünecek ve yanlış bir şey yapmaktan kendini alıkoyacaktır.
"Velifne iver to titen mihşol" Körün önüne düşmesi için engel koymayacaksın emri peraşamızda Yahudi yaşam tarzında nasıl yüksek bir ahlak olduğunu göz önüne sermektedir. Sorunlarından dolayı önünü göremez hale gelmiş, sorunları ile bunalmış bir kişiye olumlu bir yol göstermek ve tabiri caiz ise düşmesini önlemeye çalışmak hepimizin önde gelen ödevlerinden biridir. Birbirimizin içinde birbirimize karşı sorumlu olduğumuz hiçbir zaman akıldan çıkarılmaması gereken bir gerçektir. Özellikle toplumsal çıkarların olduğu ortamda kişisel çıkarları bir yana bırakarak toplumun iyiliği için mücadele etmek çocuklarımızın geleceğini iyi bir şekilde şekillendirmeye yardımcı olacaktır. O halde dejenerasyonu önlemek ile ilgili sıkça sorulan soruya nasıl bir cevap verebiliriz? Aslında birçok sorunun olduğu gibi dejenerasyon ile baş edebilmenin yolu hep eğitimden ve bilinçlenmekten geçmektedir. Özellikle genç nesle verilecek manevi değerlerle bezenmiş iyi bir eğitim ve kimlik bilinci onları bu salgın hastalığın pençesine düşmekten koruyacaktır. Unutmayalım gençlerin geleceğimiz olduğunu sadece söylemek ile bir yere varamayız. Onlara iyi bir eğitimin yanı sıra manevi kültürel değerlerimizi vermek onları uygulamalarına yardımcı olmak zorundayız.
Yaakov Avinu ölüm döşeğinde iken Yosef ile yanına gelen Efrayim ve Menaşe’nin kılık kıyafetini oldukça farklı ve dejenere bulmuş bunu da Yosef’e Mi elle bunlar kim sözü ile ifade etmiştir. Yosef çocuklarının dış görünüşünün önemli olmadığını eğitimlerinin son derece iyi olduğunu şu sözlerle babasına söyler ve onu rahatlatır. Banay em onlar benim çocuklarımdır. İleride bizler de çocuklarımıza her şeyin iyisini ve güzelini vererek iyi yolda yetiştirmek sureti ile banay em onlar bizim çocuklarımız demenin mutluluğunu ve gönül huzurunu yaşamayı diliyoruz. Bunun yolu da Tora’yı öğrenmek ve uygulamaktan geçer.
Ets hayim i lamahazikim ba.
O hayat ağacıdır, ona yapışanlara.