Janet, okumuş kültürlü biridir. Okul hayatındaki başarısı işte de devam eder. Fırsatları iyi değerlendirir. Ardından kendi gibi hırslı biri ile evlenir.
Birkaç sene içinde basamakları ikişer üçer tırmanan çift parmakla gösterilecek duruma gelirler. Buna paralel olarak hayat standartları da bir hayli yükselir. Janet müdürlüğe terfi eder. Maaşı bir hayli yüklüdür.
Janet’in iki tane kızkardeşi vardır. Onlar Janet’in yolunu tutmamışlardır. Küçük yaşta evlenmişler, hayat mücadelesine atılmışlardır. Maddi durumları da pek parlak değildir. Ablaları onlara destek olur.
Ardından yaşlı dul yoksul bir akrabaları rahatsızlanır. Annesi Janet’i çağırır: “Kızım senden bir ricam var. Tant Merkada çok rahatsız. Kimsesi de yok. Ona yardım et. Hadi “canım kızım” der. Janet annesine karşı gelmek istemez. Hemen yüklü bir çek yazar ve tüm masrafları üstlenir.
O akşam Janet evde çok sinirlidir. Kocası nedenini sorar. O da anlatır: “Bıktım. Hep ver hep ver. Nereye kadar!” Ben okudum. Ben deliler gibi çalıştım ve çalışmaktayım da. Kardeşlerime yardım ediyorum. Gözümün içine bakıyorlar sürekli. Annemlere ben bakıyorum. Ailede birşey olsa ben destekliyorum. Yeter ama bu kadarı da fazla. Elini cebine atan yok! Enayi durumuna düştüm. Üstelik sürekli yardım kuruluşlarından da arıyorlar. Zengin olmak ne zormuş? Elim çantamdan çıkmıyor. Ona ver buna ver. Nereye kadar canım? Ben bu paraları kolay mı kazanıyorum? Onlar da çaba gösterip çalışsalardı. Yok artık kardeşlerime de yardımı keseceğim. Bitti buraya kadar. Hep ben hep ben! Bu böyle olmaz!” diye haykırır.
Dediğini de yapar. Yavaş yavaş bu tip hayır işlerinden uzaklaşır.
O hafta sinagogda bir Rabi konuşma yapıyordur: “Bu haftaki konu başlığımız: Sadaka” Her insan kazancının %10’unu sadaka olarak vermelidir. Bunu yapan kişiler bu yardımın kat katı kadarını kazanırlar. Anlayacağınız asıl karlı onlar çıkarlar. Neden biliyor musunuz? Sadaka vermek Tanrı inancımızı sınayan bir kavramdır. Ancak Tanrı’ya inanan bir kişi sadaka verir. Düşünür ki, bu parayı bana Allah verdi. Ben de Allah’ın bana verdiği bu parayı başkalarıyla paylaşmalıyım. Sadaka veren kişiler Allah inancıyla dolu insanlardır. Allah hep onlara yardım eder. Bu tip kişilerin onun yolunda olduğunu bilir. Evet dediğim gibi mutlaka elinizden geldiğince muhtaçlara yardım edin. Bunu severek, isteyerek yapın. Tanrı’nın sihirli elini hissedecek ve huzuru yakalayacaksınız” der Janet, bu konuşmalara hiç önem vermez. Aldığı maaşın %10’unu hesaplar. Bu kadar çok parayı sadaka olarak veremeyeceğini düşünür. Gülüp geçer. Tutumunu değiştirmez. Zorluklarla mücadele eden kızkardeşlerini görmezden gelir. Onlara destek olmaz.
Bir gün iş yerinde bir terslik olur. Patronuyla takışan Janet istifa eder: “Bana iş mi yok?” diye düşünür. Ancak büyük bir mali kriz vardır. Bırakın yeni işçiler almayı insanlar sürekli işçi çıkarmaktadır.
Günlerce iş arar Janet. Kocası da büyük bir maddi kayıp vermiştir borsada. Hazıra da dağ dayanmaz misali biriktirdikleri tükenmeye başlar. Her gece yatağına yatar. Çaresizdir. Ödenecek faturaları, kızının okul masrafları vardır. Günlerce “kimden yardım isteyebilirim” diye düşünür. Ardından aklına parlak bir fikir gelir. Eşinin varlıklı bir kuzeni vardır. Ona gidip iş istemeyi düşünür. Fabrikasına gider. Sekreteri beklemesini ister. Kalbi inanılmaz bir biçimde atmaktadır. Dakikalar ona birer asır gibi gelir. Kendi kendine: “Ne zor şeymiş yardım istemek? Eskiden hep ben verirdim rahatsızlık hissederim. Halbuki ne kadar şanslıymışım da farkına varamamışım. Vermek kolay, almaksa en zoruymuş. Şimdi anlayabiliyorum. Alah kimseyi kimseye muhtaç bırakmasın. Allah’ım sana söz veriyorum “Bana eskisi gibi güç verirsen, bu sefer bu gücün sana ait olduğunun bilincin de olup herkese yardım edeceğim hem de kimseyi üzmeden, incitmeden, yüzüne vurmadan. Ne çok hatalar yapmışım! Ben de kendimi çok başarılı hissederdim. Ben başarısızın tekiymişim” diye düşünür. Eşinin kuzeni içeri girer: “Janet! Hoşgeldin. İş başvurumu inceledim. Harikasın. Yarın başlabilir misin?” deyince Janet: Sevinçle olur” der.
Çıkışta kız kardeşlerine uğrar. Elleri doludur. En küçük kardeşi sevinçten ağlar: “Ablacım canım benim. Teşekkürler. Kardeşlik işte. Anladım hissetin beni değil mi? İnan bana çok zor günler geçiriyorum. Çaresizim; ama sen bana ümit verdin. Sağol. Allah seni başımızdan eksik etmesin. Hep senin için dua ederim. İnan bana der. Janet kendinden utanır. Ama dersini de almıştır artık.
Bundan sonra kardeşlerine, yakınların, hayır kurumlarına verecek hep verecektir. Hem de sevinerek mutluluk duyarak, verebildiğin için kendini şanslı hissederek...