Arkadaşlık Günü’nüz kutlu olsun…

Ester YANNİER Köşe Yazısı
11 Haziran 2008 Çarşamba

Yılın muhtelif tarihlerinde e postalarımıza “ arkadaşlık gününüz kutlu olsun” başlıklı yazılar gelir… tarih bazen ocak, bazen mayıs, bazen de 12 ayın birini gösterir… aslında ne gündür, bir türlü tespit edilmez..

Kıssadan hisse; arkadaşlık tek  gün ile kısıtlanamaz, arkadaş,  “365 gün 6 saat” arkadaştır.. 

Zaman zaman hatta bazen gece yarısı yataktan kalkar duygularımı  kaleme alırım… işte bu sabah da  o anlardan birini yaşadım…

Nereden aklıma takılmışsa arkadaşlıkla ilgili şu cümleler çıkıverdi kalemimim ucundan :

Arkadaşlık kalesini oluşturmak güçtür/ emek ister, zaman ister/ sevgi katmayı unutursan harcına /küçük bir dalga alır götürür tümünü/ bazen tek başına çabaladığını zannedersin/ oysa en umulmadık anda / arkadaşın hep yanında/ bazen de geri bakıp pişman edercesine verdiğin savaşa/ eyvallah dersin her şeye…

Sevgi katacaksın dedim ya harcına/ yalana dayalı olamayacak arkadaşlık/ dürüst olacaksın herkese/ beyaz yalanlar söylesen de kendine bile / bir yolunu bulup “doğrucu Davut” olacaksın arkadaşına/ korkma yıkılmaz kalen eğer sevgiyi, güveni iyice harmanlamışsan harca/ değil bir  dalga / daha niceleri yıkamaz asla…'

Çocuktuk doğruyduk…

Geçen haftanın söyleşi konuğum on yaşındaki Yosi Saranga idi…

Yosi,  görüşmemiz sonrasında canlı yayına katılacaktı. Annesi çekimlerde onu aksilendiren tek konunun açlık olduğunu söyledi… Değil canlı yayına çıkmak banttan yayınlanacak programa katılacak birkaç tanıdığım, çekime giderken heyecanlarını gizleyememişlerdi.  Hatta kendim bile okulda çocuklara gazeteciliği anlatacağım zaman heyecandan uyuyamamıştım… Oysa  Yosi çok sakindi…  

 

Hata yapmak gibi hesaplar, büyüklerin sorunu oluyor genelde.. oysa çocuklar bu konuda çok rahatlar hiçbir konuda endişe duymuyorlar… soruları bilmiyorsa susacak ya da bildikleri doğrultusunda yanıt verecek çıkar gözetmeden, laflarının altında başka manalar aranacağını düşünmeden, karşısındakini kırabileceği korkusu olmaksızın…

Çocuktuk doğruyduk, büyüdük değiştik. Kimi zaman kırmaktan, kaybetmekten korkarak yalan söylemeyi, lafı kıvırmayı öğrendik.  Bu yüzden korkar olduk konuşmaktan, tartışmaktan, yanlış gördüklerimizi söylemekten… Bu yüzden çekinir olduk “canlı yaşamaktan”,  hep sonradan yaşıyoruz hayatı… Doğru söylemek o kadar değere bindi ki, televizyonda yarışmalar yapılıyor… Para kazanıyor doğruyu söyleyen, sorular bazen en yakınını kıracak kadar gizli konulara temas etse de yarışmacı parayı tercih ediyor, yakınını kaybetme bahasına…

Çocuktuk doğruyduk, büyüdük değiştik, değiştirildik…

Ester’in notu: Bu nedenden çocuklukta edindiğimiz arkadaşlıklar en sağlamlarıdır…