Caddelerle ara sokaklarda kimi zaman uzun soluklu, kimi zaman göz açıp kapayana kadar sık değişen tabelalar..
Yıllar yılı Teşvikiye Caddesi’nde kimbilir kaç nesli giydirmiş olan Prenses Bebe vardı. Zaman içerisinde çeşitli ithal bebek giysileri çıktı ve çoğunluk bu yeni akımın büyüsüne kapıldı. Gene de Prenses’in vitrini kendine özgü modelleri ve sergilenme şekliyle farklılığını korudu. Vitrinin göz bebeği modelleri arasında, her çocuk mağazasında bulunmayan, beyaz kat kat dantelden yapılmış ‘Brit-Mila’ elbisesi ve beyaz saten kurdela ile bağlanan küçük şapkası bulunurdu. Alışverişi yapan tanıdık bir sima ise Prenses’in sahibi Rahime Hanım, bir çift küçük ayakkabıyı beraberinde hediye ederdi. Sonografinin henüz kullanılmadığı dönemlerde, bebek erkek olduğunda ilk sokak gezmesi Prenses’e sünnet elbisesi almak için yapılırdı.
* * *
Gel zaman, git zaman, bulunduğu pasaj satılınca senelerin Prenses’i , kepenklerini kapattı. Ve bu dükkanın yerini bir cafe aldı. Hani şimdilerde cadde üstünde masalar kurulan türden bir mekan. İki masası dışarda, oniki masası içerde olan ama oturanla yürüyen herkesin gözünün o iki masada olduğu bir mekan. Devir bu cafelerin...
Gelelim Prenses kapandıktan sonra sünnet elbisesi isteyenlerin ne yaptıklarına... Doğrusu bu konu hiç aklıma gelmemişti. Ta ki, Rozi Yahya ile Liz Yahya’nın bu ihtiyaca çözüm getirmeye başladıklarını duyana kadar. Gerçi Yahyalar’ın uzmanlık alanı dernek ve okullarda ki etkinliklere kostüm hazırlamaktır. Ama teklif getirildiğinde hemen çalışmaya koyulmuşlar. Ayrıntı gibi düşünülebilen ama ciddi bir boşluğu dolduran bir çalışma.
Belli bir aradan sonra Prenses’in sünnet elbiseleri şimdilerde Yahyalar’dan çıkacak.
* * *
Eğer Mustafa’yı, Devrim Arabaları’nı ve Issız Adam’ı izlemediniz ise bu gezegende yaşamıyorsunuz demektir. Bu üç film hakkında yapılan eleştiriler son zamanlarda hiçbir film için yapılmadı. Kimi zaman karar veremiyorum. Filmin eleştirisini gitmeden önce mi, yoksa gittikten sonra mı okumalı? Gerçi standart bir sinema izleyicisi ile bir sinema eleştirmeninin düşünceleri çoğu kez aynı paralelde gitmez. Ama uzun zamandan beri ilk kez gazetemiz sinema eleştirmeni sevgili Viktor Apalaçi ile hemfikir oldum. ‘Issız Adam’ gerçekten olağanüstü. İzlemiş olanlar geçtiğimiz Pazar günü Ayşe Arman’ın filmin oyuncusu Cemal Hünal ile gerçekleştirdiği röportajı muhakkak okumuşlardır. Hem de sanatçının özel yaşamını öğrenmek için değil, filmle ilgili bazı kareler bulmak, büyüyü biraz daha sürdürmek için.
* * *
Nitelikli yapımlar giderek çoğalıyor ve izleyici ‘iyi’ye giderek alışıyor. Yaz aylarında Tuluyhan Uğurlu’yu Sirkeci Garı’nın basamaklarında oturarak dinleyenler, bir yandan piyanosunun sihirli tınılarına, diğer yandan gökyüzüne süzülen güvercinlerin görüntüsüne hayran kaldılar. Dinletilerini aynı mekanın kapalı bölümünde sürdürmekte olan sanatçı, 29 Kasım gecesi ‘Güneş Ülke Anadolu’ başlıklı konserini barkovizyon eşliğinde sunacak. Biletleri Biletix’den temin edebilirsiniz.
Dediğim gibi ‘iyi’ye alışmak kolaydır.