Ceni, hep hakkını sonuna kadar savunan yiğit bir kızdır. Sözünü kimseden sakınmaz. Haksızlığa, hataya tahammülü yoktur. O, kendince kimseyi kırmaz. Onu kıranlara da haddini bildirir.
Evlenir. Bir kızı bir de oğlu dünyaya gelir. Aile yaşantılarında hele de evlenince akraba hakkını arar, asla susmaz. Kocasını da doldurur. Hep: “Ben arkadan konuşmam. Sözümü insanların yüzlerine vururum. Ben düz bir insanım” diyerek başlayıp kardeşlerinin, annesinin, babasının yaptıklarını bir bir anlatır eşine. Eşi tam dört kardeştir. Hepsinin çocukları vardır. Ceni her bir aileden en az biriyle problem yaşar. Aslında kızdıkları olaylarda haklıdır; ama onun kitabında hoşgörü yazmaz. Olayların üstüne gider. Kavga büyür ve sonunda birkaç yıl sonra Ceni ve eşi tüm aileden soyutlarlar kendilerini. Ceni dostlarına “Huzur istiyorum huzur. Ben bunlarla yapamam. Bana ne yaptılar biliyor musunuz?” diye başlar. Her anlatışda biraz da hiddetlenir, olaylar gözünde daha da büyür. Kocası da ona hep hak verir. Her ailede mutlaka bazı yanlışlar vardır. Ceni tüm bu hataları su üstüne çıkarmayı vazife edindiğinden tüm aile bireyleriyle sorunlar yaşar.
Bundan sonra bayramlarda görüşmemeye başlanır. Çocuklar evdeki konuşmalardan etkilenir. Onlar da aralara duvarlar örerler. Bu duvarların içinde mutluluğu oynarlar. Bu sadece bir maske takıp oynamaktır; çünkü onlardan çalınan o kadar çok şey vardır ki; bunu henüz anlayamamışlardır.
Bir Pesah günü Ceni evde hazırlık yapıyordur. Masayı hazırlıyordur. Birden kapıyı çalar. Onların apartmanına yeni bir komşu taşınmıştır. Gelen Beki: “Bu gece bayram için tüm akrabalar bize gelecekler. Siz de gelirseniz çok sevinirim. Duydum ki, bu bayramda yalnızmışsınız.
Pesah kalabalık olunca daha güzel geçer. Lütfen bizi kırmayın ve şeref konuğumuz olun. Hem ailemi sizinle tanıştırmak istiyorum” diye açıklar.
Ceni de kabul eder. Akşam o, eşi ve çocukları komşularının kapısını çalarlar. O gecenin hayatlarındaki bir dönüm noktası olacağından haberleri bile yoktur. Beki ve ailesi onları büyük bir misafirperverlikle karşılarlar. En baş koltuğa oturturlar. Kapı çalınır. Beki’nin kızı, Ceni’nin kızına “Yuppi! Halam gelmiş. Bak, bu benim küçük halam. Yeni doğum yaptı. Bebeği çok şeker. Büyük halamın benim yaşımda kızı var. O da gelecek. Evcilik oynarız, tamam mı?” der. Ardından Beki’nin oğlu Ceni’nin oğluna “Oley! Amcamlar geliyor. Amcam deli doludur. Kesin bize gençlik anılarını anlatır. Komik fıkralar anlatır. Arada arkaya gelip top bile oynar. Bayılıyorum ona. Bir de Avi Dayım gelecek. O da benim idolümdür. Ona taparım. Onunla sohbet edince dünyalar benim olur” diye anlatır.
Beki’nin çocukları kuzenleri gelince teker teker odalarına çekilirler. Büyükler de salonda tatlı bir sohbete başlarlar. Ardından hep birlikte masanın etrafına doluşurlar. Çoluğu çocuğu genci yaşlısı etraflarına ışık saçarcasına yerlerini alırlar. Agada’nın tılsımını doyasıyla tadarlar. Yemek sonrası söyleşi harikadır.Kahkahalarsa evi inletir. Çocuklar çok neşelidir. Ev cıvıl cıvıldır. Tam bir bayram hevesi esmektedir.
Gece bitimi Ceni ve ailesi eve dönerler. Ceni’nin kızı “Anne biz neden kuzenlerimizle görüşmüyoruz? Dayımlar, amcamlar, halamlar, teyzemler hepsiyle mi konuşmuyoruz? Bu, parası varken hiçbir şey almamaya benziyor. Bizim bir aile servetimiz var; ama biz burada hep tek başımızayız. Hep bize” Sakın onunla konuşma? Onu görürsen suratını çevir” demeyi bildiniz. Ben hep kendimi yalnız hissederim. Aile sevgisinden mahrum bıraktınız bizi. Gel Albi, biz büyüyünce annemler gibi olmayalım. Biz çocuklarımızı birlikte büyütelim. Onları bu sevgiden, bu güzellikten mahrum bırakmayalım. Onlara böyle zevksiz bir hayat yaşatmaya hakkımız yok. Onları cezalandırmak isterken asıl bizleri cezalandırdınız. Heni hep çocuklarının için en iyiyi isterdiniz. Bu mu en iyisi? En iyisi yapayalnız mı geçirmek bu hayatı! Ben kuzenlerimi istiyorum. Ben dayımı, teyzemi istiyorum. Ben, kaybettiğim yıllarımı, belki de yaşayacağım birçok çocukluk anımı geri istiyorum. Kim bilir onlarla bir çocukluk geçirmiş olsaydım neler yaşayacak, belleğimde ne tarif edilmez hatıralar var olacaktı! Siz, onları benden çaldınız. Ne uğruna? Bir hiç uğruna. Sayenizde bir bayram coşkusunu bile yaşayamadık. Aile sevgisinden bizleri mahrum bırakmaya hiç de hakkımız yoktur. Meselelerinizi kavga etmeden, kırgınlık olmadan hoşgörüyle çözseydiniz bizleri böyle tadsız tuzsuz bir hayata sürükleyemeyecektiniz. Bu yaptıklarınızı affetmeyeceğim” der hıçkırarak odasına koşarken.
Ceni: “Çok haklı. Bu gece doğru bildiğim şeylerin aslında koca bir yanlış olduğunu anladım. Ne olurdu bazı şeyleri görmezden gelseydim. Ne olurdu sorunları bu kadar büyütmeseydim. Ne olurdu sorunları bu kadar büyütmeseydim. Seni de yalnız bıraktım hep! Üç kardeşin var; ama kimseyle konuşmuyorsun. Biz neden iki çocuk sahibi olduk. Hayatta yalnız kalmasınlar, birbirlerine destek çıksınlar diye. Ya onlardan birinin eşi de benim yaptığım hataları yapıp onları ayırırsa, onları bu yaşamda yapayalnız bırakırsa! Kızımın duygularının aynısını ben de yaşıyorum. Mutsuz ve sinirliyim; çünkü ben de aile özlemi içindeyim. Kendimi yalnız hissediyorum. Allah’ım ben ne yaptım? Çocuklarıma hep yanlış model teşkil ettim, minicik bedenlerimi hep öfke ve nefretle doldurdum. Onlara ve kendime kötülüğün en büyüğünü yaptım. Hepimizi bilmeden mutsuzluğa sürükledim. Onca güzelliği elimin tersiyle ittim” diye ağlar.
Kocası: “Hayatım, yanlışları düzeltmek için hala vaktimiz var.
Köprüler atarız herkese. İnsanlarla yeniden biraraya geliriz. Hatalarımızı düzeltmeye çalışırız. Artık geç de olsa anladık ki; özellikle çocukların sağlıklı ve mutlu olmaları için aile bağlarıyla örülü bir dünyaya ihtiyaçları vermiş. Yoksa hayat lezzetsiz bir hale geliyor ve çekilmez olur” diye belirtir. O gece hepsi derslerini almışlardır. Aile konusundan daha sevecan daha pozitif olmanın sonucunda asıl karlının onlar olacağını anlamışlardır geç de olsa...
Not: Hayat tantikalarla onklilerle gramama ve granpapalarla çok daha güzel. Ömrümün en güzel yıllarını Şişli’deki küçük ama içi aile dolu yuvamda geçirdim. Çok şükür bu güzelim yıllarımı hırla gürle değil, hep aile bağlarıyla sıkı sıkıya bağlı yaşadım. Gramamamla ömrümün en güzel günlerimi doyasıya tattım. Evimiz hep kuzenlerle, halalarla, teyzelerle dolup taşardı. O,tasasız günlerimi anımsarken hep kalbim titrer, hep heyecan duyarım. Sanki sabah gramamanın pişirdiği borrekitasların kokusuyla uyanacağım ve kuzenlerimle paha biçilmez anlar yaşayacağım gibi hissederim. Bu güzelliği çocuklarınız da yaşamalı. Hepinize bu güzel aile sevgisinden mest olabildiğiniz güzel günler diliyorum.