Geçtiğimiz hafta Hindistan Mumbai’de gerçekleşen terör saldırıları İsrail’de heyecan ve kaygı uyandırdı.
Saldırının ilk saatlerinde Tac Mahal Oteli’nin yakınında bulunan Yahudi Merkezi’nin teröristler tarafından işgal edilmesi bir tesadüf olarak nitelendirildi. Ancak kısa bir süre sonra merkezin teröristlerin hedefi olduğu anlaşıldı. Belli ki teröristler resmi bir İsrail devleti temsilciliği ile dini bir merkez arasında fark gözetmiyorlar. Amaçları şimdilerde büyük aşamalar kaydeden İsrail- Hindistan işbirliğine darbe vurmak, ancak şimdiden bu amaçlarında başarıya ulaşamayacaklarını söyleyebiliriz.
Son yıllarda Hindistan İsrail’den yaklaşık beş milyar dolar tutarında askeri malzeme satın aldı. Bundan üç hafta önce Hindistan savunma bakanı bir heyet eşliğinde İsrail’e giderek, yeni siparişler verdi ve yeni iş birliğinden söz etti. İsrail askeri yorumcuları, yaklaşık 200 kişinin hayatını kaybettiği saldırılarda teröristlerin beklediklerini elde edemeyeceklerini savunuyorlar.
Saldırı basına nasıl yansıdı
İsrail basını, terör saldırısı sırasında Hindistan güvenlik güçlerinin yetersiz kaldıklarına dair eleştirilere yer verdi, İsrail’in güvenlik güçleri ile kıyaslamalar yaptı. Hindistan’da görevli
İsrailli diplomatlar, bu eleştiri yazılarını kınadılar. Diplomatlar: “İsrail güvenlik güçleri de çok kez hata yaptı. Maalot’ta bir okulu teröristlerden korumak isterken, 22 çocuğun ölümüne sebep oldu. Terörle mücadele eden herkes hata yapabilir” dediler.
İsrail’in saygın gazetelerinden Yediot Aharonot, Hindistan’ın terörle mücadelesindeki hataları sıraladı. Ama bunlar, Mumbai’deki olaylar sırasında önemli rolü olan bir güvenlik görevlisi tarafından dile getirilmiş eleştirilerdi. Hintli güvenlik görevlisi bir gazeteye yaptığı açıklamada: “ Bu gibi durumlarda zaman kaybetmemek gerekir. Teröristler “Habad” merkezini işgal edip, altı kişiyi rehin aldıktan sonra tek çare Yeni Delhi’den komando birliğini Mumbai’ye getirmekti. Oysa ülkemizde komando birliğini getirebilme izninin çıkması uzun prosedürlere bağlı, bu yapılırken de önemli zaman kaybı oldu. Bazı rehineleri belki kurtarabilirdik” dedi. Habad merkezinin teröristlerce hedef alınmasının en önemli sebebi General Avi Mizrahi’nin eylül ayında Kaşmir’i ziyaret etmesi olabilir. Öldürülen teröristlerden birinin cep telefonu kayıtlarında: “ İsrailli generallerin, Kaşmir’de ne işi var?” dediği tespit edildi.
Acaba, Habad merkezine saldırılması ve orada bulunan Yahudilerin öldürülmesi;” Kaşmir’e karışmayın, size pahallıya mal olur” anlamına gelen bir uyarı mıydı?
Tüm dünyada 5.500 merkezi bulunan Habad, merkezlerin korunması için İsrail’den yardım talebinde bulundu. İsrail dışişleri bakanlığı, bu konuda ancak tavsiyelerde bulunabilir. Dışişleri bakanlığı sözcüleri, ilk kez böyle bir saldırının gerçekleştiğini, devamı gelmeyeceğinin umulduğunu dile getirdi.
Kurtzer Ortadoğu’da görevlendirilebilir
Hillary Clinton’un ABD’nin dışişleri bakanlığına getirilmesi, İsrail’de olumlu karşılandı. İsrail’i yakından tanıyan Clinton, İsrail- Filistin sorununun çözümlenmesinde etkin olabilir. Ancak öyle görünüyor ki Obama, bu sorunun çözümlenmesinde Daniel Kurtzer’i görevlendirecek. Önce Mısır, ardından İsrail’de sekiz yıl ABD büyükelçiliği yapan Kurtzer, İbraniceyi bilen, dindar bir kişi. Obama, onu Ortadoğu özel temsilcisi olarak atayabilir.
Arap dünyasının İsrail’e yakınlaştığına inanan Kurtzer, ancak bir şartla anlaşmaya varılabileceğini belirtiyor: “taraflar yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmeliler.” Taraflar dediği zaman Kurtzer, doğal olarak İsrail’i de kastediyor. Kurtzer’i yakından tanıdığım için, onun yerleşimlerle ilgili düşüncelerini de biliyorum.
ABD elçisi olarak İsrail’de görevi olduğu dönemde Kurtzer, yerleşim politikasını protesto etmişti. Aynı zamanda inşa edilen güvenlik duvarının takip ettiği yolu eleştirmekten de kaçınmamıştı. Bu nedenle Ariel Şaron ile ilişkileri çok soğuktu.
Şimdi kendisi bölgemize çok daha önemli bir mevkide dönerse, ve seçimlerden sonra başbakanlığa Binyamin Netanyahu seçilirse ne olacak?
30 yıldan beri Kurtzer’in bu konudaki fikirlerinde bir değişiklik olmadı. Belli ki Obama, Kurtzer’in görüşlerini paylaşıyor. Tahminler, Netanyahu başkanlığında Likud’un seçimlerden ilk parti olarak çıkacağı ve bir sonraki koalisyonu oluşturma görevini üstleneceği yönünde…
Netanyahu, Likud’un sağcı bir parti değil, merkez sağda yer aldığını, Obama ve Kurtzer ile anlaşabileceği dile getirse de ortada büyük görüş ayrılıkları var… Ekonomik kriz nedeniyle bu görüş ayrılıklarının uzun vadede ortaya çıkacağı öngörülüyor.