Ortam öylesine gri ve karamsar ki, insanın yazası gelmiyor. Gerçi, bir adım geri çekilip olaylara tarafsız bakabilmek, daha akılcı bir yol olsa gerek. Ancak böylelikle gereksiz rüzgarlara kapılmadan günlük yaşantımızı sürdürebiliriz. Sonuçta herkes evine bir aş götürmekle sorumlu. Hayat devam ediyor.
* * *
Geçen gün ofise girdiğimde, masanın üstünde tanıdık bir resim gördüm. İçim aydınlandı. Senelerin dostu şair/ressam Habib Gerez, bu yıl da geleneği bozmamış, o çok sevdiğimiz ‘Gerez Takvimleri’nden yollamıştı. Sağlık sorunlarından ötürü sosyal etkinliklerde pek göremediğimiz Habib Gerez, tüm koşullara rağmen sanatsal etkinliklerini sürdürüyor. Sanat böyle bir kavram. Kişi olduğu yerde bile daha uzağı görebiliyor, üç boyutlu düşünebiliyor. Sanatçı her zaman barışçı olabiliyor.
* * *
Hep tekrarlardı anneannem. “Hayatın %80’i sıkıntı, %20’si sevinçtir. O küçük yüzdeden iyi yararlanmaya bak” derdi. Yararlanıyor muyum? Pek sanmam. Gene de uğraşıyorum, deniyorum. Üzüntüler birdenbire geliyor, güzel haberler ise tuz zerrecikleri gibi...
* * *
Bir haber aldım bugün. Üzüldüm, bir vefat haberiydi. Uzun seneler aynı semtte oturduğumuz, sonra da yaşamını yurt dışında sürdüren Violet Ovadya’yı kaybetmiştik. Tanıdığım Violet, uzun boylu, her zaman bakımlı, güleç, sohbeti boldu. Ağzından çikleti, elinden ise sigarası eksik olmazdı. Şeker hastasıydı Violet. Hem de ciddi boyutta. Her gittiği yerde önce tualetin yerini öğrenir, uçakta bile yakın olsun diye arka sırayı yeğlerdi. Birlikte seyahat etme keyfine varmıştım. Herkeste bir bavul varsa, Violet’te muhakkak iki bavul ve üç el çantası bulunurdu. Zamanla çantaların ilaçla dolu olduğunu öğrenmiştik. Topluluk içinde asla rahatsızlığını söz konusu etmezdi. Geziler esnasında yorulduğunu belli etmez, “Siz gidin, ben sigara molası veriyorum” derdi. Bu molalarda ona eşlik eden birkaç kişi mutlaka bulunurdu. O zaman da koyu sohbet başlardı...
Violet Ovadya, doğduğu ülkeden uzakta, şeker komasına girerek hayata veda etti. İleri yaşlarda mıydı Violet? Değildi. Benim için gözlerinin içi gülen bütün insanlar genç.
* * *
Festiladino, ladino dilinde şarkıların yarıştığı bir müzik festivali. Bu yıl 30 Aralık’ta düzenlenen etkinlikte “Primer Amor” adlı beste birincilik ödülüne layık görüldü. Buraya kadarı doğal. İşin ilginç yanı, şiiri yazan Türk kökenli, uzun yıllardır yaşamını Kanada’da sürdüren Haim Vitali Sadacca. Besteleyen, gazetemiz kavram yazarlarından Reneta Sibel Yolak, orkestrasyonu yapan da İsrailli bir müzik grubu. Dünyanın üç ayrı ülkesinden, birbirini hiç tanımayan insanlar, bir şekilde birbirlerinden haberdar oluyor ve olağanüstü bir müzik çıkartıyorlar ortaya.
Sanat sınır tanımıyor. Sadece karabasanları kovup beraberinde barış nağmeleri getiriyor.