Siyahî lider Barack Obama bundan çok değil, 8-10 sene önce imkânsız olarak görülen bir hayali gerçekleştirerek ABD’nin Beyaz Sarayı’nı ele geçirdi. Beyaz Saray adı üzerinde sadece ’ beyazların’ girebileceği saraydı eskiden.
Siyahî lider Barack Obama bundan çok değil, 8-10 sene önce imkânsız olarak görülen bir hayali gerçekleştirerek ABD’nin Beyaz Sarayı’nı ele geçirdi. Beyaz Saray adı üzerinde sadece ’ beyazların’ girebileceği saraydı eskiden.
Obama gerek seçim kampanyasında gerek seçildikten sonra da tek bir noktayı vurguladı: Değişim.
Dünyanın şu anda bulunduğu durum göz önüne alınırsa değişimin gerekli olduğunu anlamak zor değil. Hiç şüphesiz değişim gerçekleşecek ve sonuçları görünecek. Obama’nın aslında vurguladığı kelime aralarında bireylerin değişimi ‘’biz değişebiliriz’’ sözünde ‘’biz’’ kelimesinin vurgulanması değişimin bireylerden ve bilinç düzeylerinin değişiminden başlaması gerekliliğini işaret eder.
Obama kendinden önce gelen birçok başkanın aksine son derece büyük problemlerle karşı karşıya olan bir ülke ve dünya devralmıştır. Tüm dünya siyasileri ve neredeyse tüm ekonomistler gözünü Obama’ya çevirmiş sihirli bir değnekle dünyayı değiştirmesini bekliyorlar adeta.
Bazıları, ekonomik krizin bir anda bitmesini, herşeyin eski çılgınlığına geri dönmesini beklemekteler. Oysa bozuk olan sistem ve bilinç dünyayı bu hale getirmiştir. ABD’nin çılgınca para harcaması üzerine kurulan dünya sistemi artık tamamen bitmiştir. Obama, gerçekten insanların kendi içlerinde değişimini sağlamak zorunda. Aksi takdirde ABD gerçek iflasla yüzleşecek ve çok ciddi tehditlerle karşı karşıya kalacaktır.
Obama gerçekten de ABD halkı tarafından büyük umutlarla ve büyük bir destekle işbaşına getirildi. Obama’nın olası başarısızlığı ABD halkının sisteme ve hatta demokrasiye olan güvenini iyice sarsabilir. Sonuçları kestirelemeyecek ayrılıklar ve iç çatışmalar ABD’yi bülünme noktasına getirebilir.
Ekonomik sıkıntıların yanı sıra Ortadoğu sorunu olarak bilinen İsrail – Filistin çekişmesi bütün sıcaklığıyla Obama’nın masasına brakılmıştır.
Artık Ortadoğu’nun da değişimi ihtiyacı vardır. Ortadoğu’nun değişebilmesi için öncelikle bölgeye olan yaklaşım değişmelidir. Her nedense dünya bölgede barışın olmaması için son derece büyük çaba sarfetmektedir.
Yıllarca ABD ve Rusya’nın oyun savaş alanı olan bölge şimdilerde de nerdeyse birçok ülkenin iç politika malzemesi haline geldi.
Kendi iç politikalarındaki başarısızlıklarının üstünü kapatmak amacıyla bazı ülkelerin liderleri Ortadoğu sorununu öne sürmeyi marifet sayıyorlar. Örneğin Suriye’nin İsrail ile barışı en az bir sene daha düşünmez.
En son 2000 yılında İsrail Başbakanı Ehud Barak, ABD Başkanı Bill Clinton ve FÖY lideri Yaser Arafat barış masasından dönmüş ve taraflar arasında barışa bir daha yaklaşılamamıştır.
İsraillilerin ve Filistinlilerin barışa ve birbirlerine olan bakış açılarını değiştirmeleri çok uzun zamandır yeterli değildir. Dünyada bazılarının özellikle ‘’ İsrail’i ve Yahudileri nasıl ortadan kaldırırım?’’ gibi fantazilerden kurtulmadan bölgede kalıcı bir barışı beklemek mümkün değildir. Aynı korkular ve trajediler tekrar tekrar yaşanmadan şu anki gerçeklere uygun özellikle ekonomik tedbirlerin bir an önce hayata geçirilmesi gereklidir.
***
Bu arada iki sene önce olan İsrail – Hizbullah Savaşı’nın galibi belli oldu. Hizbullah’ın son çarpışmalarda kılını kıpırdatmaması iki sene önceki savaşın sonucudur.