Geçtiğimiz haftalarda iyice artan ve karşılıklı restleşmelere sebep olan İran gerginliği bir anda İran’ın geri adım atmasıyla gevşedi.
İsrail’in İran’ın nükleer reaktörlerin yerini bildiğini ima etmesi , ABD’nin İran yönetimine karşı açıkça cephe alması, İran’ın başarısız füze girişimi İran’ın geri adım atmasında önemli rol oynadı.
Ancak İsrail’in ve ABD’nin bu girişimlerinden daha fazlasını yaptığını tahmin etmek hiç de güç değil. Ne olduğunu ise ancak zaman gösterecek.Bu arada İran yönetiminin sözünde durmasını beklemek son derece safça bir davranış olur.
İran eline geçen ilk fırsatta saldırgan tutumunu tekrar takınacak ve yeni tehditler savurmaya başlayacaktır.
Diğer yandan İran halkının , ABD ve İsrail halkına dost olduğunu iddia eden İran yönetimi Hizbullah’a ve bölgedeki teröre destek vermeyi acaba ne zaman keser ve gerçekten barışçıl olduğunu ispat eder? Merak konusudur. Cevap büyük ihtimal: Asla!
İran’la olan gerginlik en fazla petrol fiyatlarının yükselmesine yaradı. Petrolün ne kadar daha yükseleceği sorusuna cevap şu olmalıdır: Herkesin yükselmesini istediği ve her gün azalan bir metanın fiyatı neden azalsın?
Petrolün fiyatının yükselmesi ister istemez insanları alternatif enerji kaynaklarına ve daha tasarruflu cihazlar kullanmaya itecektir. Bunun iki yönden son derece olumlu sonucu vardır:
Öncelikle kalabalıklaşan ve medenileşen dünya daha az enerji sarfederek doğayı daha az kirleterek dünyaya katkıda bulunacak.
İkinci, belki de daha önemli sonuç ise eskiyen teknolojilerin yerlerini yeni teknolojilere bırakacak, bu ekonomilerin hızlanmasına ve büyümesine sebep olacağıdır. Özellikle resesyon tehlikesiyle karşı karşıya olan eski dünya ekonomileri bu süreçte kendilerini toparlama fırsatı bulacak.
Netice olarak yükselen petrol fiyatları için timsah gözyaşları döken ABD yönetimi bile aslında petrol fiyatlarının yükselmesine için için sevinmekte. Eninde sonunda en büyük darbeyi işlerini arabayla gitmek zorunda olan uzun yol şoförleri yiyecek.
ABD Başkanlık seçimleri Barak Obama’nın başkan edasıyla ABD dışına çıkarak çeşitli ülke devlet başkanlarını ziyaret etmeye başlamasıyla başka bir boyuta taşındı. Alışılmışın dışında bir seçim stratejisi izleyen Barak Obama’nın Demokrat rakibi Clinton’dan sonra Cumhuriyetçi rakibi McCaine’i de yenmesi pek şaşırtıcı olmayacak.
Obama’nın başkan seçilmesi halinde sadece ABD Başkanı olarak kalmayacağının ve dünya siyasetinde ABD’nin sarsılan imajını değiştirmeye yönelik adımlar atacağı izlenimini yaratmıştır. Bush’un son bir yıldır doğru dürüst sesinin çıkmadığı göz önüne alındığında ABD’nin prestijinin Obama’nın seçilmesiyle tekrar yükselmesi olasıdır.