Essen merkezli ve Kuzey Ren-Westfalia Eyaleti tarafından desteklenen Türkiye Araştırmaları Merkezi Müdürü Dr. Faruk Şen geçtiğimiz haftalarda İstanbul’da yayınlanan bir gazeteye verdiği mülakatta söyledikleri yüzünden işinden olma aşamasına geldi. Esas itibarı ile Şen’in altını çizdiği nokta, genelde Avrupa’da ve özelde Almanya’daki Türk aleyhtarlığı…
Büyük savaştan neredeyse tamamen yıkılmış olarak çıkan ve ayrıca Doğu ve Batı olarak ikiye bölünen Almanya’nın yeniden yapılanması için Türkiye’nin derinliklerinden buralara gelen Anadolu insanının 50 yıla yakın Almanya macerası, günümüzde ciddi anlamda bir ikilem doğurmuş durumda, hem Alman toplumunda, hem de Almanya’da yaşayan Türk toplumunda… Türklerin Almanya’daki misyonları bitti mi? Almanya’nın varmış olduğu refah seviyesine ulaşmasında azımsanmayacak katkıda bulunan bu insanlar artık bu ülkede fazlalık mı? Burada yaşayan Türkler ne derecede Alman toplumuna entegre olabilmiş durumdalar?
İkilemi ortaya çıkaran ve bunu bir xenophobia seviyesine getiren, yanıtlanması zor bu ve bu gibi sorular olsa gerek. Şen’e söylediklerini söylettiren, bir yerde adeta isyan ettirten ise bu sorulara geliştirilen sosyal yanıtlar! Doğusu ve Batısı yakın geçmişte birleşen Almanya demokratik bir yapıya sahip, tüm sıkıntılarına karşın sosyo-ekonomik yapısı güçlü, Avrupa’nın lokomotifi konumunda bir ülke… Eğitim düzeyi yüksek, siyasi yapısı kuvvetli, endüstrisi parmak ısırtacak kadar gelişmiş böylesi bir zeminde, Dr. Şen’in tespiti ciddi anlamda tüyleri ürpertiyor. Geçtiğimiz aylarda Türklerin yoğun yaşadıkları bölgelerde çıkan – veya çıkartılan – yangınlar, ölen insanlar, bu tespitin üzerinde durulması gerektiğini gösteriyor.
Türklerin 50 yıla yakın bir süredir yaşadıkları Avrupa’da 125.000 girişimci ile 45 milyar Euro’luk bir katma değer ürettiklerini belirten Şen , buna rağmen Nazi dönemindeki Yahudiler gibi marjinalleştirildiklerini iddia ediyor…Ve bu iddiası ciddi gürültü kopartıyor. Gerçi Nazi döneminde Yahudiler marjinalleştirilmeden öte bir sürece tabi tutulmuşlardı. Kültürleri ile, tarihleri ile, ifade ettikleri tüm zenginlikleri ile adına Son Çözüm denen bir senaryonun malzemesi olarak dünya sahnesinden silinmeye çalışılmışlardı… Ancak bu gerçek Dr. Şen’in tespitini değersizleştirmiyor.
Ne yazık ki, Dr. Şen’in biraz acemice de olsa, refere ettiği Yahudi Soykırımı, günümüzde planlı bir siyasi / toplumsal baskı ile kah devletler nezdinde kah toplumlar nezdinde boğulmaya, ucuzlatılmaya çalışılıyor. Ve, Holokost, bugün Dr. Şen’in, yarın dünyanın başka bir noktasında başka birinin, kamuoyunun dikkatini çekmek için alıntı yapabileceği bir örnek olmaktan çıkarılmak isteniyor. Kollektif hafıza silinsin, etnik farklılıklar bilensin, husumet alsın yürüsün, dünya güçlü olanlar arasında taksim edilsin…
Yeni binyılın ilk on senesini devirmeye az bir süre kala, iletişimin doruğunda, Son Çözüm misali – en hafifinden – bir insanlık trajedisi yazılır mı yeniden? Türkler, Almanya’da veya Avrupa’nın başka bir yerinde itilirler mi Yahudilerin 60 küsur yıl önce itildikleri gibi.
Bosna’yı, Darfur’u, Ruanda’yı bilenler buna gönül rahatlığı ile hayır diyemiyorlar. Belki Nüremberg Yasaları olmaz, Kristal Gece gerçekleşmez… Fakat sosyal eğilimler, Nüremberg Yasalarının yerine geçer, zaman zaman Türk ev ve işyerlerinin kundaklanması Kristal Gece ile eşleştirilirse, sıraya camiler, Türk kültür ve sanat merkezleri vs. girerse…
Günümüzün dünyasında bu zor gibi görünüyor. Fransa’da yaşayan Cezayirliler, İngiltere’deki Pakistanlılar ve Almanya’daki Türkler Avrupa’nın yükselen İslam dünyasını oluşturuyorlar. Buna elbette başka unsurları da katmak gerek. Eski kıtanın, bu anlamda Türkleri hedef alan Holokost benzeri bir olaylar zincirine sahne olması olası değil. Dengeler, benzer hareketlerin fikir düzeyinde dahi olsalar, ciddi sıkıntılar yaratacağının habercisi… Hitler’in Yahudileri yok etme planı bu aşamada, her anlamda ve düzeyde benzersizliğini koruyor, ve koruyacak.
Ancak Dr. Şen zaten konuşmasında bu denli ileri gitmedi… Aynı zamanda yaptığı benzetme için özür de diledi. Gelin görün ki benzetmeden alınanlar oldu. Bu fikrin Türk Alman dostluğuna darbe indirdiğini ; Şen’in entegrasyondan ziyade kutuplaşmaya neden olduğu ve bu şekli ile, kurulduğu 1985 yılından beri başında bulunduğu Türkiye Araştırmaları Merkezi’nin ana fikrine aykırı davrandığını söyleyenler oldu… Ve Dr. Şen işinden alındı.
Konu şimdi mahkemede… Almanya’daki Türk kuruluşları geçen hafta yayınladıkları bildiri ile Dr. Şen’e destek verdiler… Zira, “ateş olmayan yerden duman çıkmaz!” derler.