Obama’nın İsrail ve Ortadoğu politikası

- Köşe Yazısı
31 Temmuz 2008 Perşembe

Amerika Birleşik Devletleri’nin Demokrat Başkan adayı Barak Obama geçen hafta gerçekleştirdiği Ortadoğu ve Avrupa ziyareti bütün dünya basınında ilgiyle izlendi. Zira Obama’nın bu gezisi ‘dış politikada tecrübesiz’ imajını yenilemek için büyük önem taşıyordu.

Geçtiğimiz hafta Afganistan, Irak, Ürdün, İsrail, Almanya, Fransa ve İngiltere’ye gitti. Bu ziyaretlerin sonucunda, Obama dış politika imajını değiştirdiğini ve Bush yönetiminden çok daha farklı politikalar izleyeceği izlenimini verdi.

Dünyada Obama fırtınası eserken, Cumhuriyetçilerin Başkan adayı John McCain, tarafında başkan yardımcısı adayı açıklanacağı dedikoduları oldu. Bu dedikoduların boş çıkmasından sonra da McCain hakkında hemen hemen hiç bir haber çıkmadı.

Obama’nın dış politikasındaki en önemli unsurlarından biri herkes ile diplomasi kurarak dünyada –özellikle İran ile- barışı sağlamak. Obama’nın tek şartı ise İran’ın nükleer faaliyetleri durdurması.

ABD her ne kadar İran’ı tehdit olarak görse bile bölgede tek başına değil. İsrail ile beraber Arap ülkelerinin bir çoğu İran’ın nükleer faaliyetlerinden rahatsız.  Arap devletlerinin Ortadoğu sorununu her zamankinden çok çözmek istemeleri  bundan kaynaklanıyor. Gectigimiz yıl yapılan Annapolis Konferansı’na da bu yüzden katıldılar. İsrail-Filistin barışının sağlanmasının ardından birçok Arap devleti İsrail’i tanıyarak İran’a karşı birlik olmak istiyorlar.

Öte yandan Obama’nın bu tutumu İsrail’in işini zorlaştırıyor. Bush yönetimi sırasında özellikle 11 Eylül’den sonra ABD’den hemen her istediğini alan İsrail için Obama’nın seçilmesi durumunda bu destek kayıtsız şartsız verilmeyecek. Obama her ne kadar İsrail’i destekleyeceğini ve güvenliğinden odun vermeyeceğini söylüyorsa da İsrail’i masaya oturtmak için elinden geleni yapacak. Filistin Özerk Yönetimi’ne ise daha fazla destek vererek Hamas karşısında barış için elini güçlendirmeye çalışacak.

Her ne kadar Obama Ortadoğu barışı için calisacaksa da Irak ve Afganistan’daki savaş devam ettikçe bölgede istikrar sağlamak zor gözüküyor. Obama’nın seçildikten sonra 16 ay içerisinde Irak’tan çekilmek istemesi, Irak’ın toprak bütünlüğünü bozup bölgeyi kaosa sürükleyebilir. Obama, Afganistan’a daha fazla asker göndererek Taliban ve El-Kaide’ye karşı savaşı sürdürmek isteyecek. ABD askerlerinin Afganistan’ı işgal etmesinden bu yana ülkede bir türlü istikrar sağlanamadı. ABD askerlerinin bölgeyi terk etmesi durumunda ise yönetim tekrar Taliban’a geçecek. Bu konudaki tek çözüm ise Afganistan’a verilen desteği çoğaltmak. Irak’a yapılan yatırımın çok küçük bir kısmı Afganistan’a yatırılmış olsaydı Afganistan çok daha farklı bir konumda olabilirdi.

McCain’in dış politikası ise Bush politikalarının bir devamı; safları belirlemek ve ona göre hareket etmek. Yani benden yana olanlar bir tarafa, olmayanlar öteki tarafa. Bu politikanın sonuç vermediğini yaklaşık sekiz yıldır hepimiz tanık olduk. McCain sıkça Irak’ta gerekirse yüz yıl kalınması gerektiğini söylemesi ise bir saf kaybetmek istememesinden kaynaklanıyor.

Obama’nıin seçilmesi durumunda bölgeyi daha riskli bir dönemin beklediği neredeyse kesin iken McCain’in kazanması durumunda ise  İran’ın politikaları önümüzdeki yılları belirleyecek.