Birkaç yıl önce katıldığımız bir konuşmada davetlilerden bir tanesi hep Tanrı’dan korkmaktan söz ettiğimizi ve neden sevgiden hiç bahsetmediğimizi sordu. Tanrı sevgisi. Bu kavram üzerinde yıllardır yazılır ve söylenir. Ancak bu sevginin ne olduğu konusunda fikirler çatışır durur. Bu nasıl bir sevgidir? Ne ile kıyaslanıp karşılaştırılabilir? Bu hafta okunan peraşada yer alan ve birçoğumuzun ezbere bildiği “Şema” duasının birinci bölümünün ilk cümlesi bizlere bu sevginin ne ve nasıl olduğu konusunda ışık tutar:
“Veahavta et Ad... E.loeha behol levaveha uvhol nafşeha uvhol meodeha.”
Tanrın Aşem’i bütün kalbinle, bütün canınla ve bütün varlığınla seveceksin.
Açıkça görüldüğü gibi bu sevgi insanın kendisini tamamen vermesi anlamına gelmektedir. Buna örnek olarak Avraham Avinu’nun Tanrı’ya olan sevgisi gösterilir. Gerçekten de Avraham yaşamının her döneminde sadece bağlılığını göstermekle kalmaz aynı zamanda büyük sevgisini de kanıtlar. Bilginlerimiz Avraham’ın geçirdiği her denemedeki başarısını Tanrı’ya olan büyük sevgisine bağlar.
Rabi Akiva Romalılar tarafından Tora öğrenip öğrettiği için öldürülen on büyük Ravdan bir tanesidir. Talmud Berahot’ta anlatıldığı üzere ölüm anı yaklaştığında Şema cümlesini okur ve Ehad sözcüğünü uzatır. Öğrencileri buna hayret edip sorduklarında Rabi hayatı boyunca Tanrı’yı bütün varlığı ile sevmenin ne olduğunu anlamaya çalıştığını ve bu anda bunu anladığını ifade eder.
İnsanoğlu bir takım ihtiyaçlar ve tutkularla yaşar. Bu tutkularının esiri olduğu takdirde Tanrı yolundan uzaklaşır ve yanlış yollara sapar. Bu tutkularını Tora’daki emirlerle kontrol altına aldığında kendisi için iyi olana ulaşır. “Veahavta lereaha kamoha - yakınını kendin gibi sev” emrinden hareketle kendisi için iyi olanı başkaları için de ister. Bunun sonucunda da insan sevgisine ulaşır. Kişinin insan sevgisinin daha özel durumları vardır. Eşler arasındaki sevgi, anne baba sevgisi, çocuklarına olan sevgisi gibi. Bu sevgi duvarının en tepesinde de Tanrı sevgisi vardır. Tanrı’ya içtenlikle bağlı olmak anlamına gelen bu sevgi aynı zamanda saygı ile karışık bir korkuyu da getirir. Buna da Tanrı korkusu yani yirat şamayim diyoruz.
Tişa Be Av sonrası yeid teselli haftasının ilki olan Şabat Nahamu’dan itibaren peygamber Yeşaya’nın teselli edici sözlerini okumaya başlarız. Yıkım döneminin ardından gelen yedi haftalık teselli süreci bizleri hem Roş Aşana’ya hazırlar hem de kalbimizi rahatlatmaya çalışır. Çünkü Tanrı bizleri cezalandırmıştır ama zamanı gelince de büyük merhameti ile bizleri geulaya ulaştıracaktır. Yeşaya peygamberin sözlerinde olduğu gibi:
“Berega katon azavtih, uvrahamim gedolim akabetseh.”