Ben hiç âşık olmadım, ama her zaman sevdim!
Sevgi derken, yalnızca bir kadına yönelmiş sınırsız bir tutkudan değil; mantığın ağır bastığı, karşı cinse olan ilgi ve yaklaşımla birlikte, herkesi kucaklayan bir bağlılıktan söz ediyorum.
Bu güne kadar aşk üstüne yazılmış yazın ürünleri yanında, yine bu konuda sayısız inceleme okudum. Her birinde, aşkın ne olduğu kadar, etkileri, yansımaları farklı boyutlarda ele alınmış. Hele dünyaca ünlü başyapıtlarda bu duygu öyle kutsallaştırılmış, öyle yüceltilmiş ki, bunlardan hiçbirini yaşamadığımı anladım! Ne Mecnun, ne Ferhat, ne Tahir ile kendimi özdeşleştirdim, ne bu duygular peşinde acılar çektim, ne de aşk yüzünden gözlerim karardı. Öyle ki kimi düşünürler, “aşkın gelişi, aklın gidişi” diye tanımlarlarken, özellikle hiçbir ilişkide, duygularımın, aklımın üstüne çıktığını anımsamıyorum.
Tüm bu söylediklerim, ne övünme ne de savunma sözleridir; yalnızca benim gerçeğimdir, diye düşünüyorum.
Öykü ya da roman kahramanlarının sayfalar boyu çektikleri acılar, kavuşmak için karşılaştıkları engeller kadar, coşku ve tutkularını ilgiyle okurken, çoğu kez onları anlamakta zorlanıyorum.
Bu verilere ve kendimle ilgili yaptığım kıyaslamalara dayanarak, kitapların yazdığı, çoğunluğun anladığı şekilde, hiç âşık olmadığımı söylüyorum.
Ama her zaman sevdim!
Aklımla...
Sağduyumla...
Yüreğimle...
Gözlerim açık!
Biliyorum nice Mecnunlar, “Ya sen Leyla’nı bulamamışsın ya da onlara benim gözlerimle bakmıyorsun!” diyeceklerdir.
Desinler!
Yaşamadığım bir duygu için, ne bir başkasının sözleriyle yorum yapabilir ne de yalan söyleyebilirim. Bunun yerine sevgiden söz edebiliriz; tutkulardan arınmış, hoşgörüyle beslenmiş, saygıyla güçlenmiş, çıkarsız, içten, paylaşmaya açık sevgiden!
İster iki karşı cinsin yaklaşımından kaynaklansın, isterse başkaları ile olan ilişkilerimizle ilgili ya da başka varlıklara yönelmiş olsun, bunu, mantığımızın süzgecinden geçmiş en saf bir duygu olarak nitelendirebiliriz.
Birçok değerin kirlendiği, çıkarların öne çıkarıldığı, ilişkilere önyargıyla yaklaşıldığı çağımızda, sevgiye olan gereksinimimiz her zamandan daha çok önem kazanmaktadır. Sevgi, ister bir insanda yoğunlaşsın, isterse tüm insanlığa yönelmiş olsun, önemli olan bu duygunun sıcaklığını her zaman içimizde duyumsamamızdır.
Aklın ışığıyla beslenen bir sevda, -adına ister aşk, ister sevgi diyelim- her zaman insan yanımızı besleyecek, bizi aydınlatacaktır.