Amerika Birleşik Devletleri’nde 4 Kasım’da yapılacak seçimler öncesi Cumhuriyetçi ve Demokrat parti kurultaylarını tamamladı. Her iki kurultayın da çok başarılı geçtiğini söylemek kamuoyu yoklamalarıyla mümkün.
Son yapılan araştırmalara göre Cumhuriyetçi Başkan Adayı John McCain ile Demokratların Başkan Adayı Barak Obama %48 oy oranında eşit görünüyorlar.
Bana göre her iki aday da yardımcılık görevlerini ilginç isimlere verdiler. Obama, Delaware Senatörü Joe Biden’i, McCain ise Alaska Valisi Sarah Palin’i seçti.
Obama değişim sloganı altında kampanyasını yürütürken 30 yılı aşkın süredir aynı görevde kalmış olan Biden’i, Obama’yı tecrübesizlikle suçlayan McCain’in ise sadece iki yıl Alaska valiliğini yürütmüş olan Palin’i seçmiş olmaları iki tarafın kampanyalarında da ironi yaratmış oldu.
Biden’in en büyük özelliği dış politikada çok etkili bir isim oluşu. Bu yıl dâhil olmak üzere iki kez başkan aday adayı olan Biden, bu yıl ilk önseçimlerin ardından adaylıktan çekildiğini açıklamıştı.
Palin’in ise çok büyük politik kariyeri olmasa da Alaska Valiliği yapmış olması ülkenin enerji politikalarında etkin rol oynayabilir. Zira Alaska, ABD’nin en büyük petrol kaynaklarından biri.
Demokratların kurultayında kullanılan en büyük koz McCain’in ABD Başkanı George Bush’un devamı niteliğinde olması. Bunun en büyük kanıtı ise Senato’da Bush’un geçirmek istediği yasaların yüzde 90’ına evet oyu kullanmış olması. Bunun yanı sıra Demokratlar ülkenin ekonomik krizde olduğunu ve vergilendirme sisteminin çarpıklığından bahsetti. Demokratlara göre büyük şirketlere ve petrol devlerine vergi oranı düşürülürken orta ve düşük gelirli vatandaşlara hiçbir şekilde bu oran düşürülmemekte. Demokratlar kurultay sırasında alternatif enerji kaynağı bulunması gerektiğine değindi. Obama bu konuyla ilgili 10 yıllık bir süre içinde ABD’nin Ortadoğu petrolünden bağımsız olacağı vaadini verdi.
Cumhuriyetçiler ise her ne kadar Bush politikalarını destekliyorsa da seçimi kazanabilmek adına Bush yönetimine mesafe koymaktalar. Ekonominin iyi olduğunu iddia eden Cumhuriyetçiler ise Demokratların vergi sistemini eleştirdi. Demokratların vatandaşlara daha çok vergi getireceğini iddia eden Cumhuriyetçiler düşük ve orta gelirli kesimi zorlayacağını ileri sürdü.
Demokratlar kurultaylarında Gürcistan’daki savaşa bile değinirken Irak’taki savaşın sözü bile geçmedi. Bunun sebebi ise tamamen seçim stratejisi. Hem ne kadar Obama Irak’tan çekilmek istese de dört yıl içerisinde askerleri geri çekebileceğinin garantisini verememekte. Bu yüzden Irak savaşını hiç gündeme getirmiyorlar. Irak savaşı konusu ikili tartışmalarda gündeme geleceğinden bu konuda kendilerine biraz daha fazla zaman tanımış oldular.
Cumhuriyetçiler ise ülkede bulunan emlak krizine hiç değinmediler. Ülkenin emlak değerinin yüzde 50’den fazlasının Fannie Mae ve Freddie Mac şirketleri batma noktasına geldi ve ancak devlet desteği ile ayakta kalabiliyorlar. Cumhuriyetçilere göre ise devletin özel sektörde hiç bir parmağı olmamalı. Ancak, krizin milyonlarca kişiyi etkilemesi sonucunda da devletin kayıtsız kalamayacağını bildiklerinden bu konuyu hiç açmamayı tercih ettiler.
Cumhuriyetçilerin kurultayda konuşmadıkları bir diğer konu ise sağlık sektörü. ABD’de şu an 50 milyon kişide sağlık sigortası bulunmamakta. Sağlık sigortası temin edebilen insanlar ise neredeyse kendilerini sigorta şirketlerinin ellerine bırakmış durumda. Demokratlar bu konuda herkese evrensel bir sağlık sistemi getirmek isterken, Cumhuriyetçilerden ise şu ana kadar bu konuda herhangi bir proje duymadık.
Önümüzdeki iki ay çok renkli ve çok yoğun bir seçim döneminde olacağız. Her ne kadar Obama çarpıcı ve etkileyici konuşmalar yapsa da karışında çok deneyimli ve Vietnam savaşında esir konumuna düşmüş “ulusal” kahraman McCain var.