Yapılan tüm kamuoyu yoklamalarına göre Kadima Partisi üyelerinin büyük bir çoğunluğu 17 Eylül Çarşamba günü yapılacak seçimde Tsipi Livni lehine oy kullanacaklar. Böylece Livni yeni hükümeti kurma görevini alacak.
Ancak bu tahmin yanlış da çıkabilir. Çünkü asıl konu Kadima üyeleri arasında Livni’nin mi, yoksa Mofaz’ı desteleyenlerin mi oy kullanacakları. Mofaz’ın destekçileri büyük bir gayret göstererek taraftarları seferber edebilirler. Livni’nin taraftarları ise böyle bir girişimde bulunmazlarsa Mofaz’ın galibiyeti kaçınılmaz olur. Livni’nin de endişesi bu…
Eski Genelkurmay Başkanı Şaul Mofaz, Tsipi Livni’den daha sağcı bir tutum sergiliyor, şayet kazanırsa Kadima ikinci bir Likud olabilir. Mahmud Abbas dâhil Filistinlilerin büyük bir çoğunluğu Mofaz’ın kazanmasından endişe duyuyor. Onlar hem Olmert’i hem de Livni’yi Mofaz’a tercih ediyorlar. Deneyimler Kadima Partisi ile Filistinliler arasındaki konuşmalarda esas konular üzerinde bir anlaşmaya varılamadığını ve de yılın sonunda kadar varılamayacağını gösteriyor.
Olmert’in istifasından sonra Kadima yeni bir hükümet kursa da, kurmasa da İsrail genel bir seçim havasına girdi. Zira seçimlerden sonra kimse kurulacak yeni koalisyon hükümetine bir yıldan fazla bir süre tanımıyor. Genel seçimlerin gelecek yılın başında ya da ortasında yapılacağı öngörülüyor. Oysa bir genel seçim havası içinde özellikle Kudüs sorununa çare bulunmadıkça Filistinlilerle bir anlaşmaya varmak olağanüstü zor.
Öte yandan Filistin’de de bir seçim havası yaşanıyor. Önümüzdeki Ocak ayında görev süresi tamamlanacak olan Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, büyük ödünler vermek zorunda değil. Ayrıca bilindiği gibi ABD Başkanı Bush da Ocak ayında Beyaz Saray’dan ayrılacak. Bu durumda Ortadoğu’da önemli bir ilerleme, ancak yeni bir ABD başkanın görev süresine denk gelecek. ABD’nin yeni başkanı Obama veya Mc Cain olursa Amerikalıların İsrail- Filistin bunalımına yaklaşımları farklı olabilir. Böylece ister istemez yeni bir döneme girmiş olacağız…
Dikkati çeken diğer bir nokta ise: Ariel Şaron Likud’dan ayrılarak Kadima’yı kurduğunda Olmert ve Livni onunla beraberdi. Oysa “Ben Likud’u bırakmam” diyen Mofaz başarıyı gördükten sonra Kadima’ya geçti. Kendini parti kurucuları arasında gören Livni seçimi kaybetmesi durumunda partiden ayrılmak isteyebilir. Böyle olursa durum daha da içinden çıkılmaz bir hal alacak…
Pentagon kararı ile savunmaya destek
Uzun bir süredir İsrail’in hemen hemen tüm taleplerini olumsuz yanıtlayan Pentagon, geçtiğimiz Cuma akşamı İsrail’e bin kadar yeni tip bomba satma kararını açıkladı. GBU 39 adlı bu bombalar yeraltında bulunan sığınaklara girebilmek özelliğini taşıyor. Bilindiği gibi İran nükleer tesislerinin çoğunu yeraltında kuruyor. Pentagon’un bu kararı son zamanlarda uyguladığı politikada bir değişiklik arz ediyorsa da ABD, İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine yapmak isteyeceği bir saldırıya karşı bir tavır alıyor. Anlaşılan bu tutumun önemli istisnaları da var…
Konuyu irdelediğimizde görüyoruz ki: İsrail, ABD’den son aylarda 2,2 ton ağırlığında ve 6 metrelik duvarları aşabilen GBU28 tipi bomba taleplerine olumsuz yanıt aldı. İsrail’de az miktarda bu türden bombalar var. ABD, GBU28 yerine GBU39 satmayı tercih ediyor. GBU39’lar 2 metrelik duvarları aşabiliyor ve çok hafif oldukları için uçaklarda kolaylıkla nakledilebiliyorlar. 113 kg.lık bu bombalar bir tonluk bombanın işlevini yapabiliyor. Pentagon’un bu kararı İsrail’in taleplerine kısmen de olsa cevap veriyor. Diğer istemleri için henüz olumlu bir yanıt alınamadı. Örneğin; İsrail ABD’den uçaklara yakıt transferi yapabilecek tanker uçak istemişti. İsrail’in diğer bir talebi de, Irak hava sahasında serbest bir koridor açılmasıydı. ABD, İsrail’e Irak hükümeti ile temas kurmasını salık verdi. Oysa Irak’ın böyle bir talebi kabul etmesi mümkün değil. Bu şartlar altında İsrail İran’a karşı olası bir hava harekâtında kısıtlı kalacak.
Amerika aynı zamanda İran’dan gelecek bir roket saldırısına karşı savunma konusunda İsrail’e yardım etme kararı verdi. İsrail uyarı sistemlerini 2bin km.den 4bin km.ye çıkardı. ABD ayrıca, kendi savunma sistemleri İsrail savunma sistemlerine bağlama kararı aldı. Bu sebeple sivil ABD uzmanlarından oluşan bir grup ve iki askeri uzman Negev Çölü’nde sürekli bulunacak. ABD şayet İran’ın bir atom bombasına sahip olduğunda İsrail’e karşı kullanabileceğini düşünüyor.
Dr. Ronen Bergman Londra’da yayınlanan “ İsrail’in İran’a karşı gizli savaşı” adlı kitabında şöyle diyor: “ İran’ın İsrail’e karşı atom bombası kullanacağını sanmıyorum. İran’da atom silahına sahip olmak arzusu şu sebepten kaynaklanıyor: İslam devrimini dünyaya yaymaya çalıştıklarında, Amerika’nın Irak’a karşı yaptığını İran’a yapmaması için kendisini garanti altında almak istiyor. Kısaca bu atom projesi bir nevi sigorta…”
Solana karamsar
İsrail’de bulunan AB Ortak Dış Politika Temsilcisi Javier Solana, geçtiğimiz kasım ayındaki Annapolis Konferansı’ndan beri İsrail- Filistin barış görüşmeleri çok yavaş ilerlediğini belirtti. Solana; “Yılsonuna kadar bazı sonuçların zor olacak, ama yine de elimizden geleni yapmalıyız çünkü 2009 yılı çok daha karmaşık geçecek” açıklamasında bulundu.
Trafiğe 30 bin kurban
Geçtiğimiz cumartesi günü Dizengoff Caddesi’nde 39 yaşındaki bir motosikletçi yaptığı kazada hayatını kaybetti. Motosikletçi İsrail devletinin kuruluşundan beri trafik kazalarında hayatını kaybeden 30 bininci kurban oldu. Bu da devletin kuruluşundan beri trafik kazalarında ölenlerin sayısının savaşlarda ve terör olaylarında ölenlerin sayısından çok daha fazla olduğunu gösteriyor.
Yine şiddet
Geçtiğimiz günlerde bir Filistinli Nablus yakınlarındaki Yitzhar yerleşim birimine girmeye çalıştı. En radikallerin yaşadığı yerleşim birimlerinden biri olan Yitzhar’da boş bir evi yakan Filistinli, kendisine karşı mücadele eden 10 yaşındaki bir çocuğun da hafif yaralanmasına neden oldu. Bu saldırıya tepki olarak yerleşimciler yakınlardaki Aşira Al Kabaliya köyüne saldırdılar ve bazı Filistinlileri hafif yaraladılar.
İsrail polisi ve ordusu, olaya yeterince hızlı ve güçlü müdahale edemediklerinden dolayı birbirlerini suçladılar. Bu olay, Batı Şeria’daki polis sayısının yetersiz olduğu ve polisin yerleşimcilerle karşı karşıya gelmekten çekindiğini ortaya çıkardı. Ancak bu sefer yerleşimciler çok ileri gitti. Güvenlik yetkililerinin olaya tepkisi çok ağır olurken, ordunun üst düzey yetkilileri, “Bu ayaklanmalar sona ermeli” açıklamaları yaptı. Başbakan Olmert de, Yitzhar yerleşimcilerinin yaptığı ‘pogrom’u ağır bir dille kınadı.