Yakup ALMELEK
Sevgili okurlar,
Ortaokul yıllarımda merak ederdim. Acep yazılar kâğıda nasıl çıkıyorlardı? Kitap nasıl basılırdı? Rahmetli babamın 1950’lerde o zamanların Ankara’sındaki en büyük kitapevi AKBA’da çalışması bu tecessüsümü körükleyen imgelerden biri olabilir.
Okumağa şirin İstanbul’umuzda devam edince öğrendim. Çok basit olarak genelde: Pirinçten veya tunçtan bir kalıp hazırlanır. Harfler veya yazı karakterleri tek, tek kurşunla bu kalıba dökülür. Bu kalıpların çevresine de kurşun tatbik edilir. Buna matris deniliyor. Bundan sonra uygun bir basınç altında matristen kağıda mürekkep aktarılarak istenilen baskı elde edilir.
1450 yıllarında Almanya’da kuyumculuk yapan Johannes Gutenberg hiç te karışık olmayan bu sistemle insanlık için bir okuma- yazma ve aydınlanma çığırı açtı: Sonsuzluğun kucakladığı bir ölümsüzdür baskı sistemleri artık. Basıma olan tutkumu küçücük bir şiirle dile getirdim:
Kadehler kaldıralım
Matbaa sanatına
Şarkılar söyleyelim
Baskı ustalarına
Şüphesiz her şey gibi baskı sistemlerinde de büyük gelişmeler oldu ve olmakta. Serigraf, tipo, ofset, flekso ve tiftruk basımevleri bu ilerlemelerin meyveleridir.
Onlara da bir selamım var:
Ofset,Flekso ve tiftruk
Kağıda ve de filme
Görüntüyü gözleriz
En yüksek kalitede.
Artık konvansiyonel matbaa makinelerine ihtiyaç duyulmayacak bir sistemden bahsediliyor. Lazer dizgeleri İçinde bulunduğumuz yüzyıla imzasını atacak gibi gözükmekte.
Bütünleşsin bizimle
21 inci yüzyıl
Ve lazerli oluşum.
Her yerde ışıl ışıl
Her sanayinin büyük ihtiyacı tesirli bir ambalaja uyum göstermesidir. Türkiye ihracatının gelişmesinde iyi ve güzel ambalajlara sahip olmasının rolü küçümsenemez. Ambalaja ehemmiyet vermemek büyük hatadır ve gaflettir.
Ambalaj amacımız
Aşkla imal ederiz
Güzel baskılar bizim
Sanatsal meşgalemiz
Ülkemizde ilk basımevi 1727 yılında İbrahim Müteferrika tarafından kuruldu. Onun bu hizmetinin uygarlık tarihimize altın harflerle yazılması gerekir.