Nitsavim

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
24 Eylül 2008 Çarşamba

Geçen hafta okunan Ki Tavo peraşasında Moşe Rabenu bizlere ciddi uyarılarda buluanmuş ve Tora’nın yolunu izlemediğimiz zaman başımıza gelebilecek olanlardan söz etmişti. Tarih boyunca ne yazık ki bu uyarılar bir bir gerçekleşmiş, Yahudi toplumu en fazla acı çeken toplumlar arasında yerini almıştır. Bütün bu zorluklara ve yıkımlara karşın ayakta durmayı başarmış olan toplumun dayandığı en önemli nokta hangisidir diye bir soru sorsak bunun cevabını bir sözcükle bile verebilmek mümkün olacaktır; Tora.

Tarihimizin iniş ve çıkışlarla dolu sürecinde gelenek ve göreneklerle beraber Tora her zaman öğrenilmeye, aktarılmaya ve en önemlisi uygulanmaya devam etmiştir. Aşağıda anlatmaya çalışacağımız basit bir hikaye en zor zamanlarda bile Tora’nın nasıl uygulandığını göstermesi açısından önemlidir.

İkinci Dünya Savaşı yıllarında toplama ve ölüm kampında bulunan bir grup Yahudi Pesah bayramı öncesinde endişeli günler geçirmektedir. Pesah yaklaşmaktadır ve matsa hazırlamak için kamp komutanından izin almak gerekmektedir. Kampta bulunan bir Rabi cesaretini toplar ve kamp komutanına bu konudan söz eder. Kamp komutanı beklenenin aksine matsa yapımına izin vereceğini ve bunun için hazırlık yapabileceklerini söyler. Kamptaki Yahudiler karanlıkta bir ışık bulmuş gibi sevinirler ve hazırlıklara başlarlar. Ancak tarihin görmeyen Nazi subayları yapımı tamamlanan fırını yıkarlar, imal edilen matsaları imha ederler hatta buna öncülük eden Rabiyi de hırpalarlar. Pesah gecesinde Rabi umutla sakladığı bir parça matsayı çıkarır ve henüz Bar Mitzva yapmış olan bir gence uzatarak berahayı söylemesini ister.

Tora bu haftaki peraşamızın da dediği gibi göklerde veya denizin ötesinde değildir. En kısıtlı şartlarda bile uygulanabilen Tora günümüzde bir uygulama alanı bulunacaktır. İstemek ve yapmak bunun ön şartıdır.

Befiha uvilvaveha laasoto.