Ekonomik bunalımın İsrail için tek olumlu yanı; yeni kurulacak olan koalisyon hükümeti görüşmelerini hızlandırıyor olması. Buna karşın Kadima, İşçi ve Şas partileri arasındaki birçok soruna yanıt bulunamadı.
Bu durumda Tzipi Livni, Devlet Başkanı Şimon Peres’ten koalisyon görüşmelerinin tamamlanması için onbeş günlük ek bir süre isteyecek. Deneyimler, koalisyon görüşmelerinin son dakikaya değin sürdüğünü gösteriyor. Bu kez de böyle olacak.
Sağ kanat muhalefetinin lideri Binyamin Netanyahu, halen görüşmelerin anlamsız ve tek çıkar yolun genel seçimler olduğunu iddia ediyor. Ancak dünya genelinde yaşanan ekonomik kriz, durumun bir genel seçim için pek de elverişli olmadığını gösteriyor. O halde birbirini takip eden dini tatillere rağmen Livni’nin koalisyonu kurmak için daha çabuk hareket etmesi gerekiyor. Bu ay İsrailliler sadece altı iş günü çalışacak. Bu da siyasi ve ekonomik açıdan normal bir durum değil.
Kriz borsaya yansıdı
Bu hafta başına kadar ekonomik kriz, diğer bir çok ülkeye kıyasla İsrail’i fazla etkilememişti. Bu hafta başından itibaren borsada düş?şler hızlandı, İsrail Merkez Bankası ve Maliye Bakanlığı soğukkanlılığını muhafaza etmekle birlikte, gerekmeyeceğini umut ederek her türlü önlemi aldılar.
Bu pazartesi İsrail borsasında %7,15 oranında bir düş?ş oldu. Ancak günün sonunda hafif bir toparlama ile %3,5 seviyesinde kaldı. Salı sabahı ise hisseler %2 -4 arasında değer kazandı. Bu değerlerin düşmeyeceğini umarken, her türlü sürprize de hazır olmamız gerektiğini biliyoruz.
Kipur sonrasında koalisyon görüşmeleri hız kazanacak. Ancak bu görüşmelerin belirlenen 45 gün içinde tamamlanması gerekiyor.
Olmert istifa etti ancak…
Yeni hükümet kuruluncaya dek, İsrail’deki oldukça garip durum devam edecek. Olmert resmen istifa etti, bir sürpriz olmaz ise siyasi kariyeri sona ermiş görünüyor. Oysa bu yazımı kaleme aldığın sırada Olmert, Rusya’da resmi bir ziyarette bulunuyor. Ziyaretin amacı; Rusları, İran ve Suriye’ye savunma sistemi satılmaması konusunda ikna etmek. Olmert, bunda başarılı olabilir mi? Deneyim, şansının pek fazla olmadığını gösteriyor. Çünkü Rusya, çıkarlarını gözetecek.
Anlaşılan Olmert, Rus yetkililerle görüştüğünde onlara: “ Suriye ve İran’a ileri teknolojide uçak savar silahlar sattığınızda İsrail’e zarar vermek istemiyorsunuz. Amacınız: bölgede ABD’nin prestijini zayıflatmak, Rusya’yı güçlendirmek. Ama bundan İsrail zararlı çıkmasın!” diyecek.
Görevinden çekilmeden önce Olmert, Yediot Aharonot gazetesine verdiği röportajla tepki topladı. Olmert, eğer bir barışa varılmak isteniyorsa İsrail’in 6 Gün Savaşı’nda işgal ettiği topraklardan, Doğu Kudüs de dahil olmak üzere çekilmesi gerektiğini söyledi. Bilindiği gibi Olmert, uzun zaman Likud Partisi’nin Şahinleri arasında yer alıyordu, böyle bir açıklamada bulunması insanları şaşırttı. Gerçi Olmert, birkaç yıldan beri bu görüş? savunuyordu ancak hiçbir kadar cüretkar bir söylemde bulunmamıştı.
Olmert’in bu açıklaması üzerine Tzipi Livni, kendi tavrını belirleyerek: “ Olmert gibi düş?nmüyorum, barışa ulaşmak için bütün toprakları geri vermek zorunda değiliz” dedi. İlginç kamuoyu araştırması
Yapılan bir kamuoyu araştırmasında: “ 1967’de İsrail tarafından işgal edilen toprakları nasıl adlandırıyorsunuz: Kurtarılmış topraklar mı? İşgal edilmiş topraklar mı? sorunu yöneltildi. Yanıtlar ise şöyle : % 52-55 arası kurtarılmış topraklar, %30 işgal edilmiş topraklar yanıtını verdi. Bir kısmı da bu soruya cevap veremedi.
Çıkan sonuç ilginç. Eğer netice ters olsaydı, çoğunluk işgal edilmiş topraklar deseydi Olmert’in planını uygulamak daha kolay olurdu. Oysa Olmert gibi düş?nenler azınlıkta.
Yani halkın % 52-55’i bu topraklara bu kadar bağlı mı, yoksa bu toprakların Filistinlilere geçtiğinde İsrail halkının güvenliğinin tehlikeye düşeceğinden mi endişe duyuyor. İlke güvenliği söz konusu olmasaydı, bu toprakları geri vermeye razı olurlar mıydı?
İsrail en deneyimli diplomatlarından AB ve Almanya’da büyükelçilik görevlerinde bulunmuş Herzliya Enstitüsü profesörlerinden Avi Primor Salı günü Haarezt gazetesinde yayınlanan yazısında şöyle dedi: “İsrailliler, topraktan fazla güvenliği önemsiyorlar. Oysa Filistinliler, İsrail’e böyle bir güvence vermiyor. Bundan ötürü İsrail halkı, Filistinlilerin istediği toprakları vermeye hazır değil. Öyle ise tek çare İsrail askeri güçlerinin bu topraklardan çekilmesi ve yerini bir AB gücüne bırakmasıdır. Tabi bu gücün ABD ile sıkı bir işbirliğinde bulunması tercih edilir. Bölgeyi denetleyecek bu gücün arasında Türkiye’nin de bulunması büyük önem taşır.