Bugünlerde hem Filistin hem de İsrail de derin bir siyasi bölünme yaşanıyor. İki tarafta da bütün mesele iktidarı paylaşabilmek!
Bugünlerde hem Filistin hem de İsrail de derin bir siyasi bölünme yaşanıyor. İki tarafta da bütün mesele iktidarı paylaşabilmek!
İsrail’de Kadima 28 milletvekili ile seçimden birinci parti çıktı ama hükümet kurmak için gerekli 61 sandalyeye ulaşacak destekten yoksun.
Seçimden ikinci çıkan Likud sağ partilerin desteği ile 65 sandalyeye ulaşabilir ama Binyamin (Bibi) Netanyahu sadece sağ partilere dayalı bir hükümetin barış sürecinde bir ilerleme sağlayamayacağını bildiği için Kadima ve İşçi Partisi’ni yanına alıp bir “ulusal birlik hükümeti” kurmaya uğraşıyor. Eğer Tzipi Livni veya Ehud Barak’ı ikna edebilirse uzun ömürlü bir hükümet kurulabilir. Netanyahu bunu başaramaz ve sadece sağ partilerle bir hükümet kurmak zorunda kalırsa barış sürecinin tıkanacağı ve 2010 baharında İsrail’de yeniden seçimler olacağını öngörmek zor değil.
Netanyahu daha önce üç yıl başbakanlık yapmıştı. 1996’da Şimon Peres’e karşı yarıştı. Peres son günlere kadar kamuoyu yoklamalarında önde gidiyordu. Ancak Hamas’ın peşpeşe gerçekleştirdiği intihar saldırılarında yüze yakın İsrailli otobüslerde, kafelerde katledilince seçmenler sağa kaydı ve Netanyahu az farkla da olsa seçimi kazandı.
Netanyahu Hükümeti 1998’de Yaser Arafat ile Wye Antlaşması’nı imzladı ve Yahudiliğin dört kutsal şehrinden biri olan Hebron’u (El Halil) Filistin Özerk Yönetimi’ne devretti. Ancak Bibi halkın gözünde tipik bir Ortadoğulu siyasetçi imajı yarattı. Yalancı, üçkağıtçı ve cambaz gibi sıfatlar isminin yanına eklendikçe popülaritesini yitirdi. Livni işte tam bu sıfatların karşısında “temiz ve dürüst siyaset” ilkeleri ile ün salan bir isim. Bu nedenle aynı hükümette nasıl beraber oturacakları büyük bir soru işareti.
Bunun cevabını öğrenmek için koalisyon kurmak için kırk günlük yasal sürenin sonunu beklememiz gerekecek.
İsrail’de barışı sol konuşur sağ imzalar. Mısır ile barış antlaşmasını da Likud Hükümeti imzalamıştı. Bu nedenle sağ iktidarında barış sürecinin tamamen kitleneceğini iddia etmek felaket tellallığı olur.
Gelelim madalyonun öteki yüzüne.
Hamas ve El Fetih görülmemiş bir nefretle birbirleri ile güç mücadelesi içerisindeler. Hamas arkasına Katar, Suriye ve İran desteğini alarak Filistin Kurtuluş Örgütü’nü bertaraf etmeye çalışıyor. Hamas 2006 yılında kurulan ulusal birlik hükümetini bozarak, askeri bir darbeyle Gazze’nin yönetimini ele geçirdi. El Fetih ile Hamas çatışmalarında yüzlerce kişi öldü. İki grubun arasına kan girdi.
Filistin’de ulusal birlik hükümeti kurulması barış sürecinin ilerlemesinin ön şartı. Bugünlerde Mısır var gücüyle tarafları barıştırmaya çalışıyor.
Ulusal birlik bugünlerde hem Filistinliler hem de İsrailliler arasında en çok ihtiyaç duyulan çözüm. İki taraftaki radikaller birbirlerini nefretle besliyorlar. Bunu aşmak için İsrail’e güvenlik içinde yaşabileceğini göstermek ve Filistin halkının yaşam koşullarını iyileştirecek projeler gerçekleştirmek hayati öneme sahip. Türkiye “Erez Sanyi Bölgesi”, “Barış Hastanesi” gibi projeleri gerçekleştirmek için çalışırsa kalıcı barışa en büyük katkıyı sağlar.