Bir kişi hem Türk, hem de Yahudi olabilir mi?

Köşe Yazısı
25 Şubat 2009 Çarşamba

David Ojalvo


İnsan nerede, hangi ailede, zamanda, dinde, renkte veya cinsiyette dünyaya geleceğini seçemiyor. “Kader” kelimesi belki de burada en çok anlamını kazanıyor. İnsan haklarının daha ilk maddesi ise insanlar arası eşitliğin doğuşla beraber başladığını bildiriyor. Oysa bu eşitlik, pratiğe döküldüğünde, genelde ve özelde ne ölçüde var, tartışılır.

Türkiye’de eğer Müslüman bir ailede doğsaydım ve Müslüman kültürüne ait bir isim taşısaydım, “Türk” kimliğim sorgulanır mıydı, merak ediyorum. Böyle bir yazıyı kaleme alır mıydım?

Edhem Eldem’in dediği gibi, “içinde yaşadığımız toplumun kimliği by default (varsayılan olarak) Türk ve Müslüman kimliktir (Şalom, 28.11.2007).” Dolayısıyla Yahudi ve Türk kelimeleri yan yana geldiğinde varsayılanın dışına çıkılmış, daha çok atipik, hatta çelişkili bir durum söz konusu oluyor sanki.

Son dönemde bir kez daha şu soruyu içeren bir okur mektubu aldım: “Bir kişi hem Türk, hem de Yahudi olabilir mi?”

Ben de okurumuzla olan yazışmamızda verdiğim yanıttan yola çıkarak, bu haftaki köşemde bu konuya değinmek istedim.

Kavramları ele alırken, sade ve net olmaktan yanayım. Türk Dil Kurumu’nun internet sözlüğünü (www.tdk.gov.tr) baz alırsak:

Türk, “Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan halk ve bu halktan olan kimse” ve hemen yanında verilebilecek en güzel örneklerden biri, “Ne mutlu Türk’üm diyene! -Atatürk”

Yahudi, “Hz. Musa’nın dinine bağlı olan kimse, Musevi, semitik.”

Sonuç, çelişkiye yer bırakmayacak açıklıkta. Yahudilik bir dindir, vicdani bir meseledir. Türk olmaksa bir halka mensup olmayı ifade ediyor. Kaldı ki, cemaatim beş yüz yılı aşkın bir süredir bu topraklarda. Anayasanın 66. maddesi ise tartışmasız bir netlikte: “Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür”.

O zaman bana yöneltilen sorunun, farklı bir dine mensup olmakla vatandaşlık arasındaki çelişki, kafa karışıklığı nereden doğuyor? Kanaatimce “Türk” kelimesine yüklenen ırksal yönden. Örneğin Ojalvo soyadının araştırmaya kalkarsam, köklerini İspanya’da bir köyde bulabilirim. Elde edeceğim bilgiler birçok açıdan zenginliktir ve bana bir üstünlük sağlamaz.

Herkes bir geçmiş yolculuğuna çıkabilir; ama 70 milyonun içinde kaç kişi kendini Orta Asya’da bulacaktır?

Bir zamanlar Hitler’in diktatörlüğündeki Almanya köklerini bulma çabasına girmişti; ama bir “üstün ırk” anlayışı içinde toplumunu parçalayarak, yok ederek, insanlık adına ağır sonuçlarla.

Irkçılık, kötüdür.

Kimlik, elbette basite indirgenebilecek bir kavram değil. Öznel yönü bir zenginlik, toplumsal yönü bütünleştirici olmalıdır. Farklılıkların ne amaçla dile getirildiğinin ayırdına varmak, olası provokasyonları görmek gerekiyor. “Hoşgörü” değil “eşitlik” adına kucaklamamız gereken temeller aslında uzakta değil. Ülkemizin kuruluş temellerine, laikliğe bakmak ve bu yolda ısrarcı olmak yeterli.

Bir kişi hem Türk hem Yahudi olabilir.

Küçük bir tarih bilgisiyle yazımı sonlandırmak isterim. İslamiyet öncesi Türklerde, 740’lı yıllarda, Yahudiliği benimsemiş olan bir topluluk vardı.

Onlar, Hazar Türkleriydi.