Topluma yarar sağlayan, değişimi yönetmek için sorumluluğu, sezgi, zeka ve bilgiye dayalı karar ve uygulamalarla taşıyan kişiye lider denir. Lider, elindeki gücü kullanabilme kapasitesine bağlı olarak, çevresini etkileyen kişidir.
Benjamin Zander, Boston Flarmoni Orkestrası’nın bundan önceki şefi ve müzik direktörüydü. Ocak ayında gerçekleştirilen tartışmaları ile dünya tarihine damgasını vuran Davos Ekonomik Formu çerçevesinde “Karmaşıklığın Yönetimi: Farklı Bir Yaklaşım” başlığı taşıyan bir konuşma yaptı.
Benjamin Zander, bir müzisyen ve orkestra şefi olarak yıllarca, iş ve siyaset dünyasının önde gelenleriyle çeşitli sohbetlerde bulunmuş, kişisel gelişim ve yöneticilik seminerleri vermiştir. En son verdiği seminer ise Davos Ekonomik Formu sırasında yaptığı konuşmadır.
Küresel krizin etkilerini yoğun ve olumsuz olarak yaşadığımız bugünlerde Davos Ekonomik Forumu’nda ülke liderlerinin, iş dünyasının, akademisyenlerin ve medyanın da aralarında bulunduğu insan kaynaklarını değerlendirmeye yönelik olumlu beklentilerin yer aldığı bu konuşma dış basında önemli yer tuttu.
Benjamin Zander’in son olarak yayınladığı kitabı “Art of Possibility” bir müzisyen olarak iş hayatında yönetmenin ince ayrıntılarını ele alıyor. Kitabın içeriği ile ilgili birkaç ipucunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Zander, bir senfoniyi yönetmek ile bir şirketi yönetmek arasında hiçbir fark olmadığına, her ikisi de ruhun yaratıcılığının ifadesi olduğuna inanıyor.
Orkestra şefi, görevi gereği konser sırasında izleyicilere arkası dönük duruyor dolayısıyla seyirci ile göz temasını sağlayamıyor. Doğal olarak ekibinin ortaya koyduğu başarıyı yönettiği kişilerin gözlerinde okuyabiliyor.
Müzisyenlerin yüzünde bir mutluluk varsa demek ki, dinleyenler de ortamdan dolayı mutludurlar, keyif alıyorlardır.
Zander’in bir orkestra şefi olarak temel hedefi, her müzisyenden başarılı sonuçlar elde etmektir. Liderler de yönettikleri bireylerin gözlerine bakarak kendilerini başarılı ya da başarısız olduklarını anlayabilmelidirler. Orkestra şefi konumu gereği bir müzik aleti çalmıyor fakat bir şefin başarısı yönettiği orkestradaki müzisyenlerin başarısıyla ölçülüyor.
Bir liderin başarısı da birlikte çalıştığı bireylerin başarısıyla ölçülebiliyor. Gerçek liderle çalışan bireylerin başarı şansları daha da artıyor.
Zander’e göre bir müzik aletini çalma veya bir şarkıyı seslendirme nasıl notalarla sınırlı değilse, liderlik de kurallar ve yazılı talimatlarla sınırlı değildir. Dolayısıyla liderlik hep birkaç adım daha ilerisini zorunlu kılıyor. Liderlerin amacı ve hedefi iyi bilmeleri, çalışanlara destek olmaları, katkıda bulunmaları ve yol göstermeleri gerekiyor.
Günümüzde başarı ve yüksek rekabet gücüne sahip şirketler incelendiğinde en önemli faktörün yaratıcılık, bunu sağlayan en önemli özelliğin ise motivasyon ve karşılıklı güven olduğunu görebiliriz. Bunun tam tersi ise yaratıcılığı bozan nedenler arasında düşünce kalıplarının aşılmaması, onay kademelerinin çok detaylı olması ve kişisel özgürlüklerin sınırlandırılması geliyor.
Kitabın içeriğinde Zander yanlış yapan elemanlarla ilgili düşüncesini şöyle aktarıyor; “Ben yanlış yapan elemanları kutluyorum. Ne kadar güzel yanlış yapıyorsun diyorum. Çünkü en etkili öğrenmenin yanlış yapma ile başladığına inanıyorum.”
Gerçek liderler, insana ümitsizlik değil başarı aşılarlar. Yeni araştırmalarla ekiplerini hareketlendirir ve motive ederler. Böylelikle, yaratıcılığı teşvik ederler. Bireysel gelişimin önündeki gizli engelleri ortadan kaldırır, iletişim yetilerini geliştirirler.
Liderlik konumu herkesin karşısına hayatın farklı evrelerinde çıkar. Durumu en iyi şekilde değerlendirip, kesin kararlar ile adım atmak gerekir. Zander, sanat yaşamındaki liderliğini iş hayatına uyarlamada en iyi isimlerden biri. Geleceğin lider adaylarına örnek olması dileğiyle.