Düşündüm taşındım ve inançlı bir insandan zarar gelmeyeceğine karar verdim. Çok mu düşündüm bu kanıya varmak için? Hem evet hem hayır. Şu veya bu nedenle bayramlar yaklaştığında daha çok tefekküre dalarım. Kendimle daha çok hesaplaşır, artık hayatta olmayan aile büyüklerini daha çok özlerim. Purim arifesinde de aynı duygular içindeydim.
* * *
Sanırım hayatta en çok örnek aldığım kişi anneannem oldu. Uzun yıllar birlikte yaşadık. İlk torunuydum. Ardından dört torunu daha oldu. Sevgisini her birimize eşit verecek kadar cömertti. İnançlı bir kadındı anneannem. Her sabah Şema’yı okur, ardından bütün aile bireyleri için tek tek dua ederdi. Uzun sürerdi sabah duası. “Ne bulurdu bu kadar söyleyecek?” diye meraklanırdım. Neler bulduğunu anlamak için bu yaşlara gelmem gerekti. Vefatından sonra, önem verdiği bazı değerleri sürdürmek istedim. Kimini yaptım, ama çoğunu yapamadım. Sabahları Şema’yı söylemeye başladım. Sürdüremedim. Purim öncesi ailede iki kişi oruç tutardı.Biri adı Ester olan anneannem, diğeri de babamdı. Ben ise hiçbir zaman Taanit Ester yapmadım. Ama Purim’e gelince, her zaman evimizde neşe ile kutlanan bir bayram oldu. Purim tatlıları hep ayrıcalıklı. Bugün birer yetişkin olan çocuklarım için de Purim bir başka güzeldir.
* * *
Bu sene üzülerek farkettim. Semt pastaneleri artık ‘mavlaç’ satmıyor. Reklama girse de farketmez; iyi ki Şişli’deki Osman Pastanesi sayesinde geleneği sürdürüyoruz. Bu şekilde İstanbul’a özgü bir adet olan, içi şeker dolu kırmızı beyaz mavlaçları(şekerden yapılan kırmızı-beyaz renkte sepet) çocuklara alabiliyoruz. Gerçi bu şekerleme sadece çocukların değil, yetişkinlerin de hoşuna gidiyor. Nitekim bayram gecesi annem, aralarında hayli yaş olmasına rağmen, masada her torunun tabağına birer mavlaç koyar. Mavlaç purimlik (purim harçlığı) kadar önemlidir.
* * *
Altı hafta süreyle her Pazar Şişhane’nin yolunu tutuyorum. Art arda gelen düğünlerde her gelin ayrı güzel, her damat ayrı yakışıklı... Aile bireyleri ile, genç evlilerin arkadaşları ise bir renk cümbüşü. Tören öncesi ve sonrasında ise tanıdıklara rastlayıp eve yeni haberlerle dönüyorum. Son zamanlarda dikkatimi çeken bir farklılık da düğünlerde dağıtılan şekerliklerin artık revaçta olmadığı. Yeni evliler şeker yerine hayır kurumlarına bağış yapmayı yeğliyorlar. Nitekim, geçtiğimiz hafta evlenen Berna ve Alper Adatoz çifti de yaptıkları bağışın bir simgesi olarak kitap ayracı verdi. Ayracın bir yüzünde şu cümle yer aldı: “Hiç kimse seni dinlemiyormuş gibi şarkı söyle..” ne de olsa sanatçı duyarlılığı bir başka oluyor. Bu vesile ile Berna ve Alper’i bir kez daha kutluyorum.
Hag Purim Sameah.